ANA SAYFA Ülkeler Balkanlar Otobüsle Balkanlar Turu

Otobüsle Balkanlar Turu

Balkan turları ülkemizde özellikle son yıllarda çok talep görmekte. Bu bölge coğrafi ve kültürel olarak çok yakın olmamıza rağmen yıllarca gezemediğimiz ülkeleri kapsamaktadır. Uygulanan siyasi sistem nedeni ile 1990’lara kadar içe kapalı olan ülkelerin 90’lar sonrası sınırları değişti, sayıları arttı. Bu ülkeler 2000’lerden sonra özellikle Avrupa’nın sonra da bizim halkımızın ilgisini çekip, en çok görülmek istenen yerler haline geldi. Aslında sadece coğrafi yakınlık değil, Osmanlı’nın uzun yıllar bu topraklarda hüküm sürmüş. Osmanlının son dönemlerinde Balkan Savaşlarının kaybedilmesi ile bu topraklar elden çıkmış. Cumhuriyetin ilk yıllarında  bu bölgeden ülkemize Türk nüfusun göçmesi nedeni ile azımsanmayacak bir grubun ata toprağını görmek üzere yola çıktığını da hatırlatalım.

Sonuç olarak bu yakın coğrafyaya tek bir ülke için gitmek yerine, birçok ülkeyi kapsayan bir tur ile gezmek, cazip bir seçenek olmaktadır. Bu turlarda gidiş dönüş uçakla veya tamamı otobüsle olabilmekte. Bu yazımızda otobüsle çok sayıda ülke gezdiren Balkanlar turunu çok genel olarak tanıtmak amaçlanmıştır.

Turumuz Yunanistan, Makedonya, Arnavutluk, Karadağ, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Sırbıstan, Bulgaristan olmak üzere 8 ülkeyi kapsamaktadır. Suya yeşile ve tarihe doyulan bir tur.

“Balkan”  kelime anlamı olarak dağlık bölge demek. Bu turda da bir çok dağ, ova ve yeryüzü şekilleri görüyorsunuz. Tahmini olarak 7-8 günde ortalama 1300- 1500 km arası Balkanlarda yolculuk yapıyorsunuz. Bizim turumuzda hareket İzmir’den olup belirttiğimiz süre gidiş ve dönüş hariçtir. Şehirler arası mesafe denilecek kilometrelerde ülke sınırları geçiyorsunuz. Bunun da nedeni Yugoslavya dağıldıktan sonra bir çok sınır kapısının yakın mesafelerde yer alıyor olması. Tahmini olarak Yunanistan- İpsala sınır kapısından başlayıp Sofya dahil olursa 24 olmazsa 22 sınır kapısından geçiyorsunuz.

Açıkçası bir keyif turu olmaktan ziyade sürekli yolculuk yaptığınız her gün başka bir ülkede konakladığınız için biraz zahmetli oluyor. Her gün en az 3-4 saat otobüs yolculuğu yapılıyor. Kendi aracınız ile konfor biraz daha fazla olabilir ancak rehberlik anlamında ön çalışma yapıp kendi kendinizin rehberi olmanız gerekecektir.

Bölge çok yağış alması sebebi ile yeşil ile kaplı. Bunu süsleyen nehirler ve bunların kolları yeşile daha bir güzellik katıp sizi ferahlatıp size adeta terapi yaptırıyor. Bölge nispeten daha az yağmur aldığı dönem olan Mayıs, Haziran ve Ağustos 15’inden sonra Eylül ve Ekim aylarında seyahat etmek için daha uygun olmaktadır.

Tarihi dokunun hakim olduğu AB üyesi ülkelerin diğer Balkan ülkelerine nazaran turizmde ve modernlikte fark  attığı açık ara gözlemlenmektedir. Aynı zamanda kapitalizmin sosyalist dönemden kalma birçok yerde, sahil bölgelerinde bile yüksek inşaatların başlatılması ile doğanın bozulmaya başladığını göreceksiniz.

Bu yazıda gezdiğimiz ülkelerden kısaca söz etmek isteriz. Aslında her biri ayrı bir yazı konusu ancak  kaldığımız sürede tanıdığımız kadar bu şehir ve ülkelere değinebileceğiz. 

Kavala

Yunanistan’ın Makedonya tarafında bir liman şehridir. Batı Trakya’nın önemli merkezlerinden biridir. Tarihi M.Ö. 600 yıllarına kadar dayanmaktadır. Yunanistan’ın Taşöz Adası’ndan gelen göçmenler tarafından Neopolis ( Yeni Şehir ) kurulmuştur. Kavala 1387- 1912 yılları arasında Osmanlı yönetiminde kalmıştır. Kanuni Sultan Süleyman zamanında bir çok su kemerleri yapılmıştır. Sizi şehrin girişinde görkemli bir su kemeri karşılamaktadır. Ancak bugün işlevini görmemekte sadece tarihi bir doku olarak yer almaktadır. Kavala kurabiyesi ile meşhur. Birçok yerden alım imkanınız var.

Panagia ise Kavala’nın keşfedilmesi gereken eski şehridir. Burada sizi İbrahim Paşa Cami karşılar. İbrahim Paşa Cami Kanuni Sultan Süleyman’ ın vezirlerinden Pargalı ( Maktul- Makbul ) İbrahim Paşa tarafından 1530 yılında yaptırılmıştır. Lozan Antlaşması’ndan sonra 1926-1927 yıllarında kiliseye dönüştürülerek Saint Nikolas adını almıştır. Cami kiliseye çevrilirken mihrap ve minber kaldırılmış ve minaresi yıktırılarak minare kaidesi üzerine çan kulesi yapılmıştır ve bahçe de bulunan ulu çınar ağacı kesilmiştir. Yolumuza devam ederken Arnavut kaldırımlı sokakları size yürüyüşünüzde eşlik eder. Evlerin çiçekli balkonları sizi mest eder. Yol üzerinde 19. y.y. neo klasik yapıları, İmarethane’ yi görüp ziyaret edebilirsiniz. Hafif yokuş olan yolun sonunda ise Kavalalı Mehmet Ali Paşa’ nın Evi’ni ziyaret edilebilir. Kavala’ da doğan Kavalalı Mehmet Ali Paşa Yunanlılar tarafından çok sevilmektedir. Ve evinin hemen yanına heykeli yaptırılmıştır. Bunun da sebebi bir Osmanlı Paşası olmasına rağmen Osmanlı’ ya karşı tutum sergilemiş ve isyan etmiş olmasıdır. Tarihte de “Mısır Sorunu ve Kavalalı Mehmet Ali Paşa” olarak yer almaktadır. Kavalalı Mehmet Ali Paşa’ nın Evi’nin hemen yanında Meryem Ana Kilisesi yer almaktadır.  

Selanik

Selanik Yunanistan’ın ikinci en büyük şehridir. Selanik şehrinin bilinen tarihi 2000 yıldan daha eskidir. Roma, Bizans ve Osmanlı kültürlerinden etkilenmiştir. Şehirde bir çok Romalı, Osmanlı ve Yahudi yapılarına rastlanmaktadır. Balkanların en büyük üniversitesi Aristotales Üniversitesi  bu şehirdedir.

Şehir M.Ö. 315 yılında  Makedon kralı Kassander tarafından antik şehir Terma yakınlarında kurulmuştur. M.S. 168 yılında Makedon krallığının yıkılması ile kent Roma Cumhuriyeti’nde bağımsız olarak  varlığını devam ettirmiştir. Yine bu dönemde Roma ticaret yolları sayesinde önemli bir ticaret merkezi olmuştur. 476 yılında Roma İmparatorluğunun çöküşü ile Doğu Roma İmparatorluğu’nun büyük ve önemli bir şehri haline gelmiştir. Bu dönemde Hristiyanlığın yayılmasında önemli bir merkez olmuştur.

Ege’nin karşı kıyısındaki Selanik ile beri yakadaki İzmir arasındaki benzer yönler dikkat çekmektedir. İzmir’in Kordon’u gibi kıyı boyunca kafeler restoranlar  ve yürüyüş yolları yer almaktadır. Yemek seçeneğiniz çok fazla, Atatürk’ ün evini ziyaret ettikten sonra ana caddeye çıktıktan sonra sol tarafa yürüyün, çok güzel ve uygun fiyatlı sulu yemek yapan bir restoran göreceksiniz. Denemeye değer lezzetler var. İnsanlar son derece saygılı ve ingilizce rahatlıkla anlaşabiliyorsunuz.

Gezimize Atatürk’ ün Evi’inden başlıyoruz. Şu an müze olarak kullanılan evde Atatürk’ün özel eşyaları, kıyafetleri, mutfak eşyaları, annesi Zübeyde Hanım ve Atatürk’ ün balmumu heykelleri yer almaktadır.

Selanik’te Türk yemeklerini rahatlıkla bulabileceğiniz gibi fiyatları da son derece uygun.

Görülecekler arasında Kral Konstantin Heykeli, Osmanlı dönemi Gümrük Binası, Aristotales Meydanı, Beyaz Kule, Büyük İskender Heykeli, Rotonda, Zafer Takı, Venizelos Heykeli, Bedesten, Hamza Bey Cami, Eski Hükümet Konağı, Aziz Dimitri Kilisesi yer almaktadır.

Aristotales Meydanı; 5 Ağustos 1917 yılında Selanik şehrinde çıkan büyük bir yangın sonrasında şehrin yeniden planlanması sırasında şehrin tam kalbine yapılmıştır. Bu meydandan geçilerek deniz kenarına ulaşılmakta, meydandan ve sahil tarafında çeşitli restoran ve kafelerde şehrin havası nüfuz edilebilmektedir. Burada alışveriş için çeşitli mağazalarda bulunmaktadır. Konaklamak isteyenler için yeterli sayıda ve değişik tercihlere göre otel bulmak imkanı söz konusudur.

Beyaz Kule; Kanuni Sultan Süleyman zamanında yaptırılmış olup, bir rivayete göre Mimar Sinan’ın yaptığı söylenmektedir. 30 metre yüksekliğinde 70 metre çapında olup altı katlıdır. 1912 yılında I. Balkan Savaşı’ndan sonra Yunanlıların eline geçen kule sembolik bir vaftiz töreni gibi düşünülerek beyaza boyanmıştır. Ancak günümüzde orijinal rengine dönmüştür. Pazartesi günleri hariç saat 08:30- 15:00 arasında ziyarete müze olarak açılmaktadır. Yine Büyük İskender’in Heykeli’ni de Beyaz Kule’ yi geçer geçmez görebilirsiniz.

Sinan Paşa- Hortaca Camii/Rotonda; M.S. 306 Roma İmparatorluğu  Galerius Sezar’ ın hükümdarlığı zamanında Zeus Tapınağı olarak yaptırılmıştır. Kilise olarak kullanılan yapı Yemen fatihi Sinan Paşa tarafından 1590- 1591 yıllarında minare, mihrab, minber ilave edilerek Süleyman Hortaca Efendi Cami olarak anılmıştır. Bugün itibari ile minaresinin tepesi olmayıp, Selanik’ te minaresi kalan tek yapıdır. Diğer tüm camilerin minareleri yıkılmıştır. Ayrıca Mustafa Kemal Atatürk’ ün babası Ali Rıza Efendi’ nin de bu yapının avlusunda defnedildiği bilinmekle birlikte bugün mezar taşlarından hiçbir iz kalmamıştır. Restorasyon işleri devam eden yapıyı müze olarak ziyaret edebiliyorsunuz. Yine bu yapıya sırtınızı döndünüzde karşınızda Zafer Takı görebiliyorsunuz.

Galerius Zafer Takı; daha çok bilinen adıyla Kamara. İranlılara karşı yapılan savaşlarda Selanik’ e zafer ile dönen Roma İmparatoru Sezar Galerius adına M.S.306 yılında yapılmıştır.

Manastır (Bitola)

Manastır’da Atatürk’ ün okuduğu Askeri İdadiye ( Askeri Lise ) ziyaret ediyoruz. Atatürk’ ün özel eşyalarını, fotoğraflarını görüp, tanıtım videosunu seyredip savaş yıllarında nelerin yaşandığını hissedip gözlerimiz doluyor. Sonrasında Manastır’ın merkezinde türküsü ile de meşhur havuzu görebilirsiniz. (Manastırın Ortasında Var Bir Havuz…) Ancak havuz maalesef sudan mahrum kalmış, boş bir şekilde duruyor. Aynı Manolya Meydanı’nda Osmanlı’ dan kalan Ordu Evi, Saat Kulesi, İshakiye Camii, Yeni Cami gibi eserleri görebilirsiniz. Şirok sokaktan deniz yönüne doğru giderken sol tarafınızda Atatürk Askeri İdadiye’ye giderken evinin önünden geçtiği ve platonik bir aşka maruz kalan Eleni’ nin evi yeri almaktadır. Eleni’nin büyük bir aşk duyduğu bilinmektedir.

Manastır’da Türk döneri bile bulabileceğiniz gibi boşnak böreği de yiyebilirsiniz. Ancak döner yerine yerel lezzetleri tercih etmeniz naçizane tavsiye edilir.

Resne

Manastır’ dan Ohri’ ye doğru olan yol güzergahında 1908 yılında Enver Bey ile dağa çıkan ve II. Abdülahamid’ in meşrutiyeti yeniden ilan etmesiyle sonuçlanan Jön Türk Devriminin öncülerinden Niyazi Bey’ in memelekti olan Resne’ ye girebilirsiniz. Burada Resneli Niyazi Bey’in yaptırdığı konağı ve yolun karşısında eski oturduğu evi görebilirsiniz. Konağı müze olarak ziyarete açıktır.

Ohri 

Ohri’ye vardığınızda merkezindeki büyük meydandan sağlı sollu alışveriş yapabileceğiniz dükkanların olduğu caddeyi takip ederek göl kıyısına ulaşabilirsiniz. Göl denemeyecek kadar büyük olmakla birlikte kumsalından göle girilebilmekte ve tekne turları yapılmaktadır. İncileri ile meşhur olan Ohri’ de çok fazla sayıda inci satışı yapan dükkan hanımlara hitap etmektedir. Ancak inci fiyatları Türkiye’dekine kıyasla çok pahalı, yine de seçim siz ziyaretçilere kalmış. Tekne turu ise gölün havasını solumak için ideal bir gezi, mutlaka öneririm. Sokaklarında dolaşırken eski Osmanlı evlerini de görebilirsiniz.

Diğer taraftan Ohri tarihsel olarak Osmanlıların Balkanlardaki önemli üslerinden biri olmuş ve “ Tanrı cenneti çamurdan yaparken bir parça kopup Ohri’ nin üzerine düşmüş.” Tanımlaması ile ünü bilinmektedir. Ayrıca Unesco Kültür Mirası Listesinde de yer almaktadır. Kiril Alfabesinin yaratıcılarından Aziz Kiril ve Metodi, öğrencileri Aziz Naum ve Klemeus heykelleri yine Ohri Gölü kıyısında yer almaktadır.

Elbasan 

Çoğumuzun “Elbasan” kelimesini yemek ismi olarak duymuşuzdur. Arnavutluğa özgü bir yemek olan ve ana vatanı Elbasan’ a kısaca uğrayıp bu yemeği yerinde yemenizi tavsiye ediliriz. Güveç kaplarda sunuluyor, ayrıca o doğa harikası yeşillikler  ile beslenen hayvanların sütlerinden yapılmış olan yoğurdu da tatmadan geçip gitmeyin.

Tiran

Tiran’ a giderken Makedonya- Arnavutluk sınır kapısını geçtikten sonra yol bayunca Shkumbini Nehri’ nin eşsiz manzarası size eşlik ediyor. Arnavutluk başkenti olan Tiran 1614 yılında Süleyman Paşa tarafından imar edilmiş ve 1920’ mde Arnavutluk’ un başkenti olmuştur. 20. Yüzyıl boyunca savaşlara maruz kalması sebebi ile turizmden pek pay alamadığı görülmüştür. İskender Bey Meydanına giderken yol üzerinde bazı ağaçların gövdelerine sarılmış insan figuleri ile karşılaşabilirsiniz. Şehir merkezinde resterasyon çalışmaları olmakla birlikte birçok yapıyı yakın yürüyüş mesafelerinde gezip görebiliyorsunuz. Ethem Bey Camii, Tarihi Saat Kulesi, Ulusal Müze, Opera ve Bale Binası, Parlamento ve Başbakanlık Binaları, Cumhurbaşkanlığı Köşkü, İskender  Bey Heykeli bunlar arasındadır.

Budva

Arnavutluk- Karadağ sınır kapısını geçtikten sonra Adriyatik kıyıları görünmeye başlıyor. Karadağ sahillerinin en gözde turistik yeri olan Stevi Stefan Adası’ nı yol güzergahı üzerinde görebilirsiniz. Hatta burada bir çok konaklama yeri olup buranın gecesini de yaşayabilirsiniz.

Budva’ ya vardığınızda şehir merkezinde Starti Grad ( eski şehir merkezi ), Kale ve Kale içinde bulunan Aziz Loannis Katolik Kilisesi, Kutsal Üçleme Ortodoks Kilisesi görebilirsiniz. Kale içinde aynı zamanda kalenin dokusuna uygun ototntik dükkanlar alışveriş için sizi beklemekte. Ancak sabah çok erken saatte açık dükkan bulamıyorsunuz.

Kotor

Kotor coğrafi konumu sebebi ile Osmanlılar tarafından tarihte ele geçirilememiştir. Surlar ile çevrili Kotor şehri insanı tarihin içinde hissettirmekte. Surlardan içeri girerken sizi Tarihi Saat Kulesi karşılıyor. Surların içinde tarihi bir yürüyüş yaparken alışveriş imkanı bulabilir, sur içindeki kafelerde dinlenebilirsiniz.

Kotor ve Dubrovnik artık şimdilerde Avrupa sosyetesinin tercih ettiği gözde kıyılar olarak günden güne değer kazanmaktadır.

Dubrovnik

Kotor’ dan ayrılıp Dubrovnik yönüne giderken Kotor Körfezi’nin büyüleyici güzelliği eşliğinde Barbaros Hayrettin tarafından alınan tarihi Herceg Novi şehrini görebiliyorsunuz. Karadağ- Hırvatistan sınır kapısını geçtikten sonra eski adı Ragusa olan Dubrovnik şehri sizi surları ve tarihi dokusu ile karşılıyor. Orta Çağdan kalma bu şehrin sokaklarında gezerken kendinizi o yüzyıla aitmiş gibi hissediyorsunuz. Çekimleri İzlanda, Hırvatistan ve Fas’ ta yapılan Game Of Thrones (Taht Oyunları) dizisinin duygusunu bununla birlikte yaşıyorsunuz. Surların içerisinde Onofrio Çeşmesi, Fransisken Manastırı, 14. y.y. kalma Eczane, Çan Kulesi, Orlando Sütunu, Aziz Blaise Kilisesi, Sponza Sarayı, Rektör Sarayı’nı görebilirsiniz. Denizin güzelliği karşısında burada denize girmemezlik yapmayın. Gençlerin kayalıklardan denize atlayışları ayrı bir seremoni. Balkanlar turunda en yoğun turist çeşitliliğini burada görüyorsunuz. Dubrovnik’ te dondurma yemeği de sakın unutmayın…

Mostar

Neretva Nehri üzerinde 1557 yılında Mimar Sinan’ın öğrencilerinden Mimar Hayreddin’in inşa ettiği ancak 1993 yılında Hırvat topçu ateşi ile yıkılan daha sonra 2004 yılında Türkiye’ nin desteği ile orijinaline uygun olarak tekrar yapılmıştır. Mardinli ustalar tarafından ve kapanan taş ocağı tekrar açtırılarak yeniden inşa edilebilmiştir. UNESCO Dünya Mirası Listesi’ ndeki yerini almıştır. Yüzyıllarca nehrin iki ayrı yakasında yaşayan Hırvat ve Müslümanları bu köprü birleştirmiştir.

Neretva Nehri’nden 24 metre yükseklikte, 30 metre uzunluğunda, 4 metre genişliğinde olan köprüde 456 adet kalıp taş kullanılmıştır. Köprünün üzerindeki taş sayısı 99 olup bu sayı Allah’ ın 99 ismini ifade etmektedir. Mostar Köprüsü ve oraya giden yol çok ziyaret ılması nedeni ileile taşların kayganlaşmasına sebep olmuştur. Burayı ziyaret ederken mutlaka lastik, tabanı kaymayan bir ayakkabı tercih etmeniz önerilir.

Her yıl Mostar Köprüsü’nden Temmuz ayında yerli, yabancı erkekler tarafından cesaret atlayışı gerçekleştiriliyor. Belki gittiğiniz tarihte siz de katılabilirsiniz bu atlayışa cesaretiniz varsa…

Köprüyü geçtikten sonra Sultan Selim Mescidi, Koski Mehmet Paşa Cami, Kuyumcular Çarşısı gezip, görülebilecek yerler arasında yer almaktadır. Ara sokaklarda demlenmiş Türk çayı da bulabiliyorsunuz. Ayrıca dondurmalarının da lezzetine diyecek yok.

Saraybosna

Bosna- Hersek’ in başkenti olan şehir iki asır boyunca Balkanlar’ın kültür başkentliğini de yapmıştır. 1914 yılında Avusturya-Macaristan Veliahtı Arşidük Franz Ferdinand’ ın Sırplar tarafından burada öldürülmesi üzerine Birinci Dünya Savaşı’ nın çıktığı yer olan Saray Bosna halen 1992-1993 yılındaki savaşın izlerini silmek için uğraş vermektedir.

1992-1993 yılları arasında Sırpların Müslüman halka karşı yaptığı katliamlar ve bu sokırımı red etmeleri mahkemelere konu olmuştur. Bunun için delil bulunması gerektiğinde “Mavi kelebekler” fark edilmiştir. Bu kelebekler mezarlıklarda toprağın jeolejik yapısının değişmesi sonucu yetişen mezar çiçeklerine doğru akın etmeye başlamışlardır. Kelebekleri izleyerek yapılan kazılarda 500 den fazla toplu mezar bulunmuştur. Şehre girdiğiniz andan itibaren ve çevresinde toplu mezarlar ve şehitlikler size o vahşeti hatırlatmakta. Bir çok kişi bu katliamda yakınını kaybedip acılardan payını aldığı için insanların yüzleri hala pek gülmüyor. Yani kısacası savaşın yarattığı travma burada çok büyük olmuş. Savaşta bombalanan bazı konutları da aynen bırakmaları ayrı bir dram konusu.

Şehirde yaşayanların din çeşitliliği dolayısı ile Avrupa’nın Kudüs’ü sayılmaktadır. Bosna Savaşı’ında günlerce yanan ve milyonlarca el yazması eserin de yok olduğu Eski Kütüphane, Seher Köprüsü, İnat Evi, Hünkar Camii, Franz Ferdinand’ın suikastının yaşandığı Latin Köprüsü kısa mesafeli yürüyüşle görülebilmektedir.

Ayrıca Eski Şehrin Avusturya bölümünde Katalik Kilisesi, Sonsuz Ateş Anıtı, Sinagog görülebilir. Saraybosna’ nın sembolü olan Baş Çarşı’da alışveriş yapıp, kafelerinde keyif yapabilirsiniz.

Belgrad

Sırbistan’ın başkenti olan şehir Sırpça “beyaz şehir” anlamına gelen Belgrad ismi ile anılmaktadır. Şehir Sava ve Tuna Nehirlerinin birleştiği noktada kurulmuştur. Şehrin merkezinde Parlamento Binası, Eski Saray, Ulusal Müze, Terazi Çeşmesi yer almaktadır. Her biri kısa yürüyüş mesafelerinde yer almaktadır. Daha sonra iki nehrin birleşme noktasına hakim manzarası ile bezeli kalesini gezebilirsiniz. Leopold ve Zidan Kapılarını, Sokullu Mehmet Paşa Çeşmesi’ni, Damat Ali Paşa Türbesi’ni, Askeri Açık Hava Müzesini, Fransa’ya Şükran Anıtı’nı görebilirsiniz. Belgrad’ ın Mihailova Caddesi’ nde marka mağazalardan alışveriş yapabilir, cadde üzerindeki cafelerde birşeyler içebilirsiniz. Mağaza fiyatları Türkiye’ ye benzer veya biraz daha pahalı konumda…yine de tercih size kalmış tabiki…

Üsküp

Yahya Kemal’ in şehri olarak bilinen ve Makedonya’nın başkenti olan şehir Vardar Nehri’ nin iki yakasına kurulmuştur. Şehrin ana meydan ve bulvarı Üsküp 2014 Projesi kapsamında yapılan bir çok heykel ve yapı ile doludur.

Üsküp Kalesi önünden yürüyüşe başladığınızda; Mustafa Paşa Cami, Sulu Han, Murat Paşa Camii, Çifte Hamam, Eski Türk Çarşısı, Kapan Hanı, Davut Paşa Hamamı, Taş Köprü gibi Osmanlı yapısı eserleri görüyorsunuz. Yine Türk Çarşısı’nda alışveriş için vakit geçirebilirsiniz.

Ürünlerin hemen hemen hepsi Türkiye’ den geliyor.

Mekadonya Meydanı tarafına geçtiğiniz anda şehrin yapısı hemen modernleşiyor ve daha gelişmiş bir görünüm sergiliyor. Meydanda Makedon tarihinin önemli kişilerinin heykelleri yer alıyor. Bunlar arasında; Öncelikle milli kahramanları kabul ettikleri Büyük İskender Heykeli, İskender’in babası II: Philip, Çar Samuil, Jüstinyen, Kraliçe Olympia, Rahibe Teresa Anı Evi’ ni görebilirsiniz.

Buranın meşhur fasulye üzeri köftesini tadabilirsiniz. Akşam da Balkan müziği eşliğinde yemek yemeği tercih edebilirsiniz.

Sofya

Bulgaristan’ın Vitoşa Dağı’ nın eteklerinde kurulu başkent Sofya’ nın yine aynı isimle anılan Vitoşa Cadde’inde yemek yiyebilir ve lüks mağazalardan alışveriş yapabilirsiniz. Ancak fiyatlar biraz yüksek. Şehre ismini veren Ayasofya ve Bulgaristan’ ın en büyük kilisesi olan Aleksander Nevski Katedralini görmeden gitmeyin.

Gezilecek yerler arasında Koca Mustafa Paşa Camii, Nedelya Kilisesi, Milenyum Anıtı, Banyabaşı Camii, Parlamento ve Rus Kilisesi ve bunlarla birlikte Atatürk’ ün Sofya’ da Askeri Ateşeliği döneminde yeniçeri kıyafeti ile katıldığı kıyafet balosunun yapıldığı eski Ordu Evi’ni ziyaret edebilirsiniz.

Son Söz

Kısa sürede çok sayıda ülke ve şehir gezdiren Balkanlar turunun özeti bu şekilde. Tüm bölgeyi görmek güzel, biraz da yorucu. Ancak bu gezi sonrası özellikle en beğendiğiniz şehirler seçilip, üç veya dört şehire daha uzun zaman ayıracak yeni geziler planlanması önerilir.

1 COMMENT

  1. Mostar köprüsünden atlamak için oradaki dernekten 2 günlük eğitim alınması gerekiyor. Bu eğitimin ilk gününün sonunda 15 m den atlayış yapılıyor.

Yorumunuzu Buraya Yazabilirsiniz

Yorumunuzu Giiniz
Please enter your name here

Exit mobile version