ANA SAYFA Gezi Notları Valensiya Sokaklarında Festival: Fallas ve Corpus Festivalleri

Valensiya Sokaklarında Festival: Fallas ve Corpus Festivalleri

Valensiya gezim ünlü Fallas Festivali’nin ortasına denk gelince, seyahatim çok daha ilginç hale geldi. Gitmeden pek bilgim yoktu, meğer Valensiyalılar için çok önemli bir festivalmiş. Tamamen bir şehir kültürü olmuş bu festival bir yandan da hem sınırsız eğlencelerin adresi hem de büyük gürültülerin. Valensiya’da Fallas yanında önem taşıyan bir festival de Corpus Christi Festivali; başka yerlerde de kutlanan bu festival Valensiya’da özel bir öneme sahip, hem de adına bir müze kurulacak kadar. Bu arada ülkemizde belki de bu festivallerden daha popüler olan ve La Tomatina olarak geçen domates savaşı festivali Valensiya’nın yakınlarındaki Bunol şehrine ait bir festivalmiş; yani pek Valensiya ile ilgisi yokmuş.

Bu yazıda gezim sırasında denk geldiğim Fallas Festivali heyecanıyla Falero Müzesi’ni, Corpus Christi Festivali’ni ve Corpus Müzesi’ni esas alarak Valensiya sokaklarında dolaşacağım. Ancak yazıda, Festivalin can alıcı kısımlarında orada olmadığım için kendi çektiğim resimler kadar internetten aldığım fotoları da kullandım.

Fallas Festivali

Valencia Fallas FestivalValensiya’nın ünlü festivali Fallas eski bir geleneğe dayanmaktaymış. Eskiden kışın marangozlar erken düşen karanlığa çare olarak dükkanlarının önüne çok kollu fenerler asarlarmış, havalar ısınınca Aziz Joseph şenliği akşamında da bu fenerleri yakarlarmış. Bu nedenle bu şenliğin doruğa ulaştığı 19 Mart, San Jose şenliğinin olduğu günmüş. Bu gece yakılacak ne varsa yakılıyormuş. 18. yüzyılda festival için yakıcı materyallerden objeler hazırlanmaya başlamış. Olay aslında kısaca bu. Ateşin temizleyiciliğine, gücüne bir övgü. Daha sonra yakmak için hazırlanan bu objeler gittikçe hicivsel ve eleştirel olmaya başlayınca bir süre festival yasaklanmış. Ama sonra tekrar hayata geçirilen fallaslarda, bir de en iyi fallas ödülü verilmeye başlanmış. Mart ayı bu nedenle Fallas dönemi olarak biliniyor.

Tüm yıl boyunca yanıcı cisimlerden türlü çeşitli kuklalar üretiliyormuş. Kukla diyorum ama aslında üstünde emek harcanan balmumu, kağıdımsı maddelerden yapılan birçok parçacığın birbirine eklenerek bir bütün oluşturduğu heykeller bunlar. Bu küçük parçalara ninots deniyormuş. Bunlar şehrin önemli noktalarına sazlı sözlü danslı ve içkili eğlencelerle yerleştiriliyor. Fallas zamanı boyunca da eğlenceler sürüyor. Genel olarak eğlence çatpat, maytap atmak havai fişek fırlatmak (La desperta) ve bunları seyretmekle gerçekleşiyor. Bu dönemde şehir sanki bir savaş alanına dönüyor. Festival dönemi boyunca günde üç kez bu la desperta olayı yapılıyor. İlki sabah 8‘de, yandım Allah diye uyanmanız için ( ben buna pek denk gelmedim). Diğeri saat 14’de Plaza del Ayuntamiento’da, buna Mascleta deniliyormuş o anda meydanda 120 kilo barut patlatılıyor; işte bunu yaşadım ama ne yaşamak, anlatacağım. Sonuncusu ise gece yarısı civarında Plaza del Ayuntamiento ve Turia nehri yatağında yapılan havai fişek gösterisi, buna da la nit de foc deniliyormuş, buna neredeyse her gece tanık oldum.

Gezinizi ayarlamak isterseniz diye Fallas takvimini kısaca özetleyeyim:

Şubat ayının son pazarı crida günüymüş; Fallas kraliçesi Serranos Kulesi’nde Fallası resmen başlatıyormuş. Böylece Fallas, Turia nehrinde maytaplar patlatılarak başlanıyormuş, buna desoerta deniliyormuş.

Fallas boyunca sergilenen kuklalardan oluşan sahneleri oluşturan parçalar (ninots) 3 şubat-15 mart arası sergileniyormuş. Bütün heykellerin 16 marta kadar yerlerine yerleştirilmiş olması gerekiyormuş. Bu sergi planta zamanına kadar sürüyormuş.17 ve 18 martta ise La Ofrenda zamanı; Plaza Virgindeki Basilici Nuestra Senora de los Desamparados civarında çiçeklerden Hazreti Meryem heykeli yapılıyormuş.

Bu dönemde şehrin muhtelif merkezlerinde sahnelenen bu ninotları ziyaretçiler oylayabiliyorlarmış. Şehrin muhtelif yerlerine yerleştirilen kuklalardan 14 tanesi ayrılıyormuş. En çok oyu alan ninot da yanmaktan kurtulup müzede yerini alıyormuş. Bundan sonra 1-19 Mart süresince her gün saat 14’de Ayuntamiento Alanı’nda mascletas denilen barut patlatma gösterileri oluyormuş ki ben bunlara sık sık denk geldim. 15 mart planta günüymüş; bu gün artık ninotlar yerlerine yerleştirilmesi tamamlanmaktaymış. Genelde 15-18 Mart arasında Turia nehir yatağında (Las Flores köprüsü civarında) havai fişek gösterileri düzenleniyormuş; bu gösteriler geceleri Ayuntamiento Meydanı’nda da yapılıyor, buna da gezim sırasında sık sık tanık oldum.

Son gün olan 19 Mart ise Festivalin doruk noktası, buna La crema deniliyor ve gece 10’dan itibaren tüm heykeller yakılıyor. Plaza Del Ayuntamiento’daki kukla heykel ise gece saat 1’de yakılıyor. Ben son günü göremedim ama Fallas dönemi boyunca, oyuncakların yerleştirilme döneminde Valensiya’daydım. Bir gün de öğlen Mascletasına rastladım. Gerçi buna rastlamak denemez, gösteriden 2 saat önce Plaza del Ayuntamiento’dan geçerken yapılan hazırlıkları gördüm. Önce ellerinde şaraplar hafiften mahalle orkestrası kıvamında bir grup şarkılar çaldılar, söylediler. Bu arada polis alanın belli bölgesini kapadı, itfaiye geldi, sağlık ekipleri geldi. Herkes dans ediyor, eğleniyor. Bense koruma bölgesinin hemen sonrasında en öndeyim. Sonra alan gittikçe kalabalıklaştı. Portatif sandalyesini, ay çekirdeğini, patates cipsini alan geldi, oturdu. Hatta ilk okul çağı çocuklar bile kendi başlarına gelmişler. Ciddi ciddi bekliyoruz. Sağlık ekipleri bir oraya gidiyor bir şey yapıyor, bir buraya koşuyor iki dans ediyor; tehlike var mı yok mu anlayabilmiş değilim. Neden sonra orkestra üyeleri kendilerine gelip daha ciddi çalmaya başladılar ve o anda geleneksel kıyafetler içinde ablalar, kız kardeşler halkı selamlayarak alana yürümeye başladı.

İspanya geleneksel kıyafet deyince hepimizin aklına o uçarı farbelalı, kurdelalı Flamenko kıyafetleri geliyor ama öyle değil, bunlar resmen ayak bileğinde biten kabarık etekli kadınlardı. (Hafta içinde erkekleri de geleneksel diyemeyeceğim ama özel kıyafetler içinde gördüm; onların ki bir tür matador kıyafeti gibiydi ama boğanın epey hırpaladığı bir matadoru düşünün, o kıvamdaydı, öyle parıltılı, süslü değildi, hatta bazısı cepken altı şort havasındaydı.) Anladığım kadarıyla Fallas’ta olay kadınlar etrafında dönüyor; her yıl festival için 12 kadın temsilci olarak seçiliyor, 12 tane de kız çocuğu, hepsi kabarık etekler içinde. Neyse geçitten sonra yine epeyce bekledik, alanda çevre binaların pencereleri, balkonları bile doluydu. Ve sonunda olan oldu; sanırsınız taarruza geçtik, o ne patlama, ne gürültü. Ve bende ki ne kaçış… O kadar bekledim ama ilk anlarında hemen ayrıldım oradan, o kalabalığı geçmek kolay olmadı ama eni konu tehlikeli bir olay. Ama milletin umurunda değil, eğleniyorlar… Çevre sokaklara girdiğimde de, diğer meydanlarda orkestraların müzik yaptığını, milletin trafiğe kapatılmış yollarda dansettiğini gördüm. Denk gelirseniz aklınızda bulunsun Reina, Ayuntamiento meydanları öğlen 12-15 arası trafiğe kapanıyor. Gece ise bildiğiniz havai fişek gösterileri yapılıyor.

Bunun yanında kuklaların yerlerine yerleştirilmesi sırasında her gece eğlenceler düzenleniyordu. Mahalle aralarına kurulan çadırlarda kah çılgın partiler düzenleniyordu, kah geleneksel kıyafetler içinde bir kadın, sevimli kızı ve yanlarında ne olduğu belli olmayan kıyafetiyle bir adamdan oluşan bir ailenin parladığı yemekler veriliyordu. Sokak aralarında kurulan açık hava platformlarında yemekler, içkiler, danslar gece geç saatlere kadar sürüyordu, hele hafta sonuysa…Hatta bir çadırda hepsi polis kılığına girmiş kadınlar toplanmış dans ediyorlardı; bir meslek dayanışma toplantısı mı, yoksa bir fetiş gecesi mi, anlamadım.

Eğer fallas dönemine denk gelmediyseniz Valensiya’daki fallas ile ilgili müzeleri ziyaret edin derim. Ben Museo Fallero’ya gittim. 1934 yılından beri fallas yangınlarını (seçimlerle, festival yetkililerinin korumalarıyla yakılmaktan kurtularak) sağ salim atlatabilmiş kuklaların sergilendiği harika bir müze. Göreceksiniz, heykeller arasında terbiyeli olanlar da var en yakası açılmadık olanlar da.

Bu dönemde şehrin sokakları da noel zamanı gibi ışıklandırılıyor, her mahallenin ayrı bir sokak süsü oluyor. Adeta kuklalar gibi ışıklandırmalar da yarışıyor gibiydi. Bu dönemde tüm şehir ışık, renk, barut kokusunun birbirine karıştığı bir cümbüşü yaşıyor belli ki.

Bu müze Pazartesi-Cumartesi 10-19, Pazar 10-14 arası ziyaret edilebilir, giriş 2 euro ancak cumartesi ve pazarları ücretsiz. Buraya 13-15-25-95 numaralı otobüslerle gelebilirsiniz. Opera Valencia’nın tam karşısı. Ben gitmedim ama fallas festivali ile ilgili bir de Museo de Artista Fallero var; Museo Fallero’nun aksine bu kukla yapımcılarının oluşturduğu bir müzeymiş ve resmi müzeye göre çok daha cüretkarmış, ne de olsa resmi müzede genel beğenilerle seçilen kuklaların olmasına karşı burada seçimi kaybetmeyi hak etmiş ama yanmaktan kurtulmuş radikal kuklalar sergileniyormuş. Ama burası şehrin kuzeyinde, oldukça uzak bir yerde.

Corpus Christi Festivali

Fallas festivalinin yanında Valensiya’da halkı sokaklara döken bir başka önemli festival daha var; Corpus Christi (Els Miracles de Sant Vicent)…Benim Valensiya ziyaretime denk gelmemişti ama Müzesini görme fırsatım oldu. Onun için hem biraz festival hakkında derlediğim bilgileri vereyim hem de Müze’den bahsedeyim. 1355’lere dayanan geçmişe sahip bu festival paskalyadan sonraki altmışıncı günde kutlanıyormuş ve noel ve paskalyadan sonra üçüncü önemli dini gelenekmiş. Dört gün süren bu festivalin en çarpıcı anı Pazar gününe denk gelen kısmı. Kötülüklerle iyiliğin savaşını konu alan ve neyse ki iyiliğin hep kazandığı festivalde, Corpus Müzesi’nde saklanan dini konulu heykeller haşmetli, görkemli, göz alıcı arabalarla Cuma günü Plaza de la Virgen’e götürülmekte, burada sergilenmekteymiş.

Cumartesi öğlen İncil’de yer alan mucizeleri anlatan oyunlar yine bu alanda oynanmaktaymış. Pazar günü öğle vakti Miguelete’nin çanları Corpus Festivali için çaldıktan sonra cabalgata del convite alayı türlü karekterleri canlandıran gösterilerle Plaza de Manises’den yola çıkıyormuş. Bunlar arasında els cavallets/atlıkarınca, els pastorets/çobanlar olsa da da en dikkat çekici olanı moma ve momoların dansıymış, bu da yedi günah ve erdemin mücadelesini anlatan bir gösteriymiş. Bu geçidin en beklenileni ise Degota, evlere gidip doğan ilk çocuğu katleden Romalı askerleri temsil eden gösteriymiş; siyah maskeli bu kişiler ellerinde sopalar ve şekerleme dolu torbalarla yürürken şekerleri halka atıyorlarmış, insanlar da pencerelerden üstlerine su döküyormuş.

Geçit şarkılarla danslarla meydanları dolaşıyormuş. Saat 16 civarında Corpus geçidi başlıyormuş. La Rochas denilen belki 500 yıllık oyma heykeller iki atın çektiği arabalarla dolaştırılıyormuş. Saat 17.30 da 5 metrelik dev heykeller (Els Gegants) Plaza de la Virgen’e getiriliyormuş; bu heykeller dünyanın dört tarafındaki Katoliklerin temsilcisiymiş.

Akşam 19 civarında Katedralin Havariler kapısından yürümeye başlayan ve İncil’deki olayları konu alan alay tüm şehir dolanıyormuş ve festival böylece tamamlanıyormuş. Müzikle, şarkılarla, halk danslarıyla, eğlencelerle geçen bu festival Valensiya’nın sokaklara dökülmek için aradığı bahanelerden biri olsa gerek; gördükten sonra anlayacaksınız Valensiya sokaklarda, kafelerde, lokantalarda yaşayan bir şehir.

Festivale denk gelemeseniz bile Museo del Corpus’a (Casa de las Corous) göz atmanızda fayda var. Festivalin en can alıcı unsuru olan görkemli arabalarda geçiti yapılan ve İncilden sahneler betimleyen Rocas denilen koskaca heykellerin yıl boyu saklandığı bir Müze burası. Salı-cumartesi 10-14 ve 15-19, pazarları 10-22 arası açık olan bu Müze ücretsiz.

Valensiya dışa dönük bir şehir; her şeyi eğlenceye dönüştürmeye hevesli bir Akdenizli…Gezinizi Valensiya’nın yaşamına damgasını vuran bu festivallerden birine denk getirmenizi hararetle tavsiye ederim.

NO COMMENTS

Yorumunuzu Buraya Yazabilirsiniz

Yorumunuzu Giiniz
Please enter your name here

Exit mobile version