ANA SAYFA Balkanlar Kosova Prizren Gezi Rehberi: Kosova Topraklarında Osmanlı İzleri

Prizren Gezi Rehberi: Kosova Topraklarında Osmanlı İzleri

Prizren, Avrupa’nın en genç ülkesi Kosova’nın ikinci büyük şehri ve ülkenin kültür başkenti olarak adlandırılıyor. Aslında başkent Priştine Kosova’nın modern yüzünü, Prizren ise daha çok ülkenin geçmişini temsil ediyor. Prizren’in tarihi ve kültürel dokusu ile doğu ve batının harmonisine sahip olduğunu söyleyebiliriz. 

Şehir bir yandan Yugoslavya zamanında  “eskileri yok et, yeniyi inşa et” dürtüsünden diğer yandan Kosova’nın bağımsızlığını kazanmasından sonra Batılı ülkelerinin Balkanları yeniden dizayn etme çalışmalarından bir şekilde kurtulmuş. Böylece Prizren ülkedeki en iyi korunmuş eski şehre sahip bir yer olarak kalabilmiş.

Arnavutların haklarını, özgürlüklerini ve birleşmelerini savunan siyasi örgüt Prizren Birliği 1878’de Prizren’de kurulmuş. Şehir Arnavutluk ulusal uyanışının başladığı yer olmuş. Şehrin nüfusunun çoğunluğu Arnavut, aynı zamanda önemli ölçüde bir Türk topluluğu da bulunuyor. 1999’a kadar şehirde yaşayan Sırpların çok azı bir zamanlar güçlü olan varlıklarının kederli kalıntılarını korumaya devam ediyor.

Toplam nüfusun şehrin çevresi birlikte 180.000 civarında olduğu belirtilmekte ancak ama bu rakamlar çok da güvenilir değil. Tarih boyunca yaşanan rejim değişiklikleri yerel halkın tahliyesine veya ölümüne neden olmuş. Balkanların herhangi bir yerinde olduğu gibi, burada da etnik köken hassas bir konu ve kiminle konuşsanız herkes karşı tarafın zulüm işlediğini iddia ediyor.

Nüfus yoğunluğuna uygun olarak Arnavutça ve Sırpça  yaygın kullanılıyor, iki dilli sokak işaretleri özellikle eski kentte Türkçe ve İngilizce dilleriyle de tamamlanıyor. Prizren Kosava’da en çok Türk’ün yaşadığı bölge ve Türkçe kullanımı da yüksek.

Kosova’nın bağımsızlığını kazanmasından sonra şehir güvenliği sağlanmış ve suç oranı da oldukça düşükmüş.  Prizren turistler için son derece güvenli bir şehir. Yerli halk turizmden gelir elde ettiği için  yabancılara karşı çok misafirperver.

Ülkede para birimi olarak Euro  kullanılıyor. Euro kuru bizim için oldukça yüksek olduğundan başlangıçta pahalı bir seyahat olacağını düşünmüştüm. Ancak hem Priştine’de hem de Prizren’deki fiyatları görünce epey bir rahatlama hissettim. Özellikle yeme içme fiyatları çevirdiğinizde Türkiye’den bile ucuza geliyor.

Prizren’i tanımak, sokaklarında gezinmek, doğasını keşfetmek ve keyifli bir gezi geçirmek için ilkbahar, yaz ayları ve sonbaharın başları öneriliyor. Prizren, coğrafik olarak güney Kosova’da Sharr Dağları’nın eteklerinde konumlandığından doğa severlerin dağlara ve yürüyüş parkurlarının bulunduğu doğal parklara ulaşmasında bir üs olacaktır. 

Prizren

Şehir, Bistrica (Akçasu) Nehri tarafından ikiye bölünmüş, binaları ve şehir planı doğal olarak şehrin geçmiş yönetimlerinden etkilenmiş. Sırplar Ortodoks kiliselerini, Osmanlılar da camileri yaptırmışlar.

Kosova bölgesi uzun yıllar Osmanlı egemenliğinde kaldığı için günümüzde bu etkiyi Kosova’nın bütün şehirlerinde görebiliyorsunuz. Prizren Osmanlı döneminden kalma cami, köprü, hamam, çeşme gibi mimari eserlere sahip. Prizren’de Osmanlı İmparatorluğu’nun etkisi Priştine’ye göre çok daha belirgin. Bu yapıların çoğu iyi durumda ve TİKA tarafından bir kısmı da restore edilmiş. Şehirde bir Anadolu şehrinde dolaşıyor duygusu uyanıyor.

Koruma altındaki şehir merkezi, Arnavut kaldırımlı sokaklar, eski camiler, asırlık kiliseler ve Bistrica Nehri’nin üzerindeki köprüleriyle şirin bir şehir burası. Tepedeki Orta Çağ’dan kalma bir kale de yeşilin her tonundan oluşan şefkatli kollarıyla şehri sarıp sarmalayarak ona göz kulak olmakta.

Şadırvan Meydanı’nı ziyaret ederken Osmanlı etkilerini daha çok hissedebilir, Kalenin tepesinden etkileyici manzaralar çekebilir, tarihin izini sürmek için Eski Şehir sokaklarında dolaşabilir, şehirdeki dikkat çekici simge yapı ve cazibe merkezlerini ziyaret edebilirsiniz. Gittiğiniz mevsime bağlı olarak Sharr Dağları Milli Parkı’nda yürüyüş yapabilir, Dokufest Film Festivali’ne katılabilirsiniz.

Ziyaretçiler şehrin zengin tarihinin, kültürünün ve geleneksel el sanatlarının yanı sıra ülkenin gastronomisinin de tadını çıkaracaklardır. Söylemeliyim ki bir daha bu şehre gitmeye çalışırsam, bu kesinlikle mutfağı için olacaktır! Bütün Balkan ülkelerinde olduğu gibi burada da kahve kültürü gelişmiş. Şadırvan Meydanı’nın yakınlarında bir kafede oturmanızı ve sadece taze demlenmiş çay veya Türk kahvesi içerken yerel insanları izlemenizi öneririm.

Şehrin nüfusu oldukça genç ve eskiden isyancılarla dolup taşan Eski Şehir sokakları akşamları adeta bir karnaval havası yaşanan bir yer haline geliyor. Tarihi, kültürü, yemesi, içmesi yanında şehrin eğlencesi de ayrı bir güzel.

Kısa Tarihi

Prizren’in tarihi, Antik çağlara dayanmakta, yazılı kaynaklarda kentten ilk kez M.S 2. yüzyılda “Theranda” olarak söz edildiği belirtilmekte. O zamandan beri bu topraklar, Romalılar, Bulgarlar, Bizanslılar, Sırplar ve Osmanlılar da dahil olmak üzere birçok krallıklar tarafından yönetilmiş.

Osmanlılar 1454’te Kosova’yı ele geçirmiş. 21 Haziran 1455’te Prizren Osmanlı ordusuna teslim olmuş. Prizren, Prizren Sancağının başkenti yapılmış. Daha sonra Osmanlı Rumeli eyaletinin bir parçası olmuş. İmparatorluktaki kuzey-güney ve doğu-batı ticaret yollarındaki konumundan yararlanarak gelişmiş büyük bir ticaret kenti haline gelen Prizren, Kosova’nın kültür ve entelektüel merkezi haline gelmiş. 1857’de nüfusunun % 70’inden fazlası Müslümanlardan oluşuyormuş.

1912’de Birinci Balkan Savaşı’nda şehir Sırp ordusu tarafından ele geçirilmiş. Savaştan sonra Londra’daki Büyükelçiler Konferansı’nda Arnavutluk devletinin kurulmasına izin verilmiş ve Kosova’nın nüfusu çoğunlukla Arnavut olarak kalsa bile Kosova’nın Sırbistan Krallığı’na verilmesi kararı alınmış.

I. Dünya Savaşı’nın patlak vermesiyle, 1915’te Prizren Bulgar ve Avusturya-Macaristan güçlerine bırakılmış. 1916’da Avusturya-Macaristan, şehir nüfusunun önemli bir kısmının etnik Bulgarlar olduğu anlayışıyla Bulgaristan Krallığının şehri işgal etmesine izin vermiş.

1918’in sonunda Sırp, Hırvat ve Sloven Krallığı kurulmuş. Krallık, 1929 yılında Yugoslavya Krallığı olarak yeniden adlandırılmış ve Prizren de bunun bir parçası olmuş.

II. Dünya Savaşı’nda Nazi Almanyası ve Faşist İtalya, 6 Nisan 1941’de Yugoslavya Krallığını işgal etmiş ve 14 Nisan’da Prizren ele geçirilmiş. Komşu Arnavutluk’u işgal eden İtalyanlar burayı da işgal etmişler. 

1944’te Alman kuvvetleri, birleşik bir Rus-Bulgar kuvveti tarafından Kosova’dan kovulmuş ve sonra Yugoslavya Komünist Hükümeti kontrolü ele geçirmiş. 1946’da Şehir, Yugoslavya Federal Halk Cumhuriyeti’nin kurucu devleti olan Sırbistan Halk Cumhuriyeti’nde Kosova ve Metohija Özerk Bölgesi’nin bir parçası olarak düzenlenmiş. Sırp yönetiminin tekrar gelmesinden yıllar sonra Prizren ve batıda Dečani bölgesi Arnavut milliyetçiliğinin merkezleri olarak kalmaya devam etmiş.

Prizren’in, Sırbistan’dan ayrılıp bağımsızlığını ilan ettiği 17 Şubat 2008’de Yugoslavya’nın dağılması sürecindeki Yugoslavya, yedi ayrı ülkeye bölünmüştür. Sırbistan yönetiminden ayrılan Kosova’dan sonra, özerk yapıda kalan tek bölge Voyvodina’dır.

Prizren, yeni kurulan Avrupa’nın en genç ülkesinin ikinci büyük şehri oldu. Prizren Şehri, kayda değer Arnavut nüfusunun yanı sıra Boşnaklar, Türkler ve Romen topluluğunu koruyan Kosova kültürel ve etnik olarak heterojen şehridir. Prizren ve çevresinde halen az sayıda Sırp nüfus küçük köylerde, yerleşim bölgelerinde yaşıyormuş.

Ulaşım

Priştine’nin Adem Jashari Havaalanı’na, Wizzair, Pegasus, EasyJet ve Air Berlin gibi şirketler uygun fiyatlı uçuşlar sunmaktadır. Çok sayıda Batı Avrupa ülkesinden ve Türkiye’den doğrudan uçuşlar vardır. Türkiye’den THY veya Pegasus Havayolları ile Priştine’ye uçup, buradan karayoluyla Prizren’e ulaşılabilir. Alternatif olarak, daha sık uçuşun yapıldığı Kuzey Makedonya’nın başkenti Üsküp’ten veya Arnavutluk başkenti Tiran’dan otobüs, araba veya taksiyle 2-3 saat içinde Prizren’e ulaşabilirsiniz.

İstanbul’dan Priştine’ye giden otobüs firmalarının çoğu yola devam ediyormuş ve Prizren’e kadar geliyormuş. Biraz yorucu olacak bu yolculuğun maliyeti ise yaklaşık 50 Euro civarındadır.

Prizren’i diğer Kosova şehirlerine, ayrıca Karadağ, Bosna Hersek, Arnavutluk ve Kuzey Makedonya gibi komşu ülkelerde bulunan şehirlere bağlayan düzenli otobüs seferleri de bulunmaktadır. 

Başkent Priştine’deki ana otobüs istasyonundan Prizren’e her 15 dakikada bir otobüs bulabilirsiniz. Bilet ücreti tek yön için 4 € dur, iki şehir arasındaki yolculuk yaklaşık 1 saat 40 dakika sürmektedir.

Ben Üsküp’ten Prizren’e 9 euro bilet ücreti ödeyerek otobüs ile ulaştım.

Yeri gelmişken önemli bir noktayı vurgulamalıyım. Kosova’dan Sırbistan’a geçiş yapamayabilirsiniz. Sırbistan’a gitmek istiyorsanız ya önce Sırbistan’a gidip oradan Kosova’ya geçiş yapın ya da Kosova’ya önce gittiyseniz oradan Kuzey Makedonya üzerinden  Sırbistan’a gidebilirsiniz.

Şehir içi ulaşım imkanlarını araştırma gereği duymadım. Çünkü gezilecek yerlerin tamamı birbirine çok yakın ve Eski Şehir bölgesinde bulunuyor. Birçok turistik şehirde olduğu gibi burada da turistler için gezi treni bulunuyor.

Konaklama

Kosova şehirleri konaklama açısından ucuz destinasyonlar arasında bulunuyor. Ancak buradaki oteller Balkanlardaki diğer şehirlere göre biraz pahalı olabilir. Kosova’nın uluslararası sakinleri ve gün geçtikçe artış gösteren gezginler sayesinde Prizren’de de her bütçe ve zevke uygun konaklama seçeneklerinde çeşitlilik gözlenmeye başlamıştır.

Booking.com’da en çok beğeni alan oteller arasında Prior Hotel, Hotel Prizreni, Hotel Tiffany, Hotel Venisi, Hotel Edi Imperial, Hotel Cleon, City Hotel, Hotel Kacinari, Hotel Centrum Prizren bulunmaktadır.

Konaklama maliyetini düşük tutmak istiyorsanız şehirdeki birkaç hostelden birinde rezervasyon yaptırabilirsiniz. Hostel deyip geçmeyin benim de kaldığım ve memnun ayrıldığım Hostel M99  Eski Şehrin tam ortasında yerel bir evde kalma fırsatı sunuyor. Hostel sahipleri de nezih ve kültürlü 2 kardeş olunca ülke tarihini bizzat yerel bir ağızdan öğrenme şansı buluyorsunuz. 2 gece konaklama için sadece 20 Euro ödediğimi belirtmem de seçiminizde kolaylık sağlayacaktır.

Bunun dışında Hostel Bushati, Driza’s House,Hostel BENI ve Bujtina Oltas önerilen diğer hostel ve pansiyonlardır. Bunların dışında apart oteller ve kiralık daireler de bulmak mümkün.

Gezelim Görelim

Prizren gezimize başlayabiliriz.

Taş Köprü

Bistrika Nehri, Prizren’in tam ortasından geçerek şehri benzer iki parçaya bölmekte. Balkanlar’da eski taş köprüler görmek hiç sürpriz değildir. Prizren’de Bistrika üzerine tarihte birçok köprü inşa edilmiş, ancak şehrin simgesi haline gelen en özel köprü bu Taş Köprü’dür.

Taş Köprü eski şehrin merkezinde bulunmaktadır. Tarihi belgeler yapılış zamanı hakkında kesin bir bilgi sağlamamakla birlikte kullanılan malzemelere ve yapım tekniğine dayanarak, köprünün 15. yüzyılın sonunda veya 16. yüzyılın başında inşa edildiği kabul edilmektedir.

Yapılışından sonra Taş Köprü büyük değişiklikler geçirmiş. 60’lı yıllarda Bistrika Nehir yatağının inşası sırasında ciddi yapısal hasarlar verilmiş. 1979’daki su baskını ise tüm köprüyü tahrip etmiş ve köprü tekrar inşa edilerek 1982 yılında açılmış. Yani Prizren’de bugünkü köprü orijinal köprü değil. Eski köprünün uzunluğu yaklaşık 30 metreymiş, mevcut köprü sadece 17 metre uzunluğundadır. Taş Köprü yapılışından itibaren sadece yayalar için kullanılmıştır.

Bistrica Nehri üzerine yapılan bu köprünün doğu tarafında Arasta Köprüsü, batı tarafında ise Nalet Köprüsü var. Köprü solda “Şadırvan” Meydanı’nı ve nehrin sağ tarafındaki Saraçhane’yi birleştiriyor. Tam karşınızda gözüken yeşillikler içindeki Kaleyi ve şehrin eski yapılarını seyrederken bir samimiyet ve sıcaklık hissi sizi sarıp sarmalıyor. Taş Köprü nehirle birlikte özellikle gün batımında harika bir manzara sunuyor. Nehir etrafında bahar aylarında, birine benim de rasgeldiğim yarışlar, eğlenceler, festivaller düzenleniyormuş.

Sinan Paşa Camisi 

Prizren’in en büyük camisi Sinan Paşa Camisi etkileyici kubbesi, minaresi ve sütunlu dış cephesi, sokaktan bakıldığında muhteşem bir manzara sunuyor. TİKA’nın önemli bir restorasyondan geçirdiği Sinan Paşa Camisi Osmanlı Devleti’nin bu bölgedeki varlığından geriye kalan en önemli anıtlardan biri.

Cami’nin içindeki yazıtlara göre, Sofi Sinan Paşa, burayı 1615 yılında yaptırmış. Bazı kaynaklarda yakındaki Sırp Ortodoks Manastırı’ndaki Kutsal Baş Melekler Manastırı’ndan alınan taşlarla inşa edildiği belirtilen Sinan Paşa Camisi, 1990’da Sırbistan tarafından Olağanüstü Önemde Kültür Anıtı olarak koruma altına alınmış. Kurşunla kaplı büyük bir kubbe ile boyalı ve sarkıt başlıklı mihrabı örten daha küçük yarım bir kubbesi vardır. Kurşunla kaplı konik bir yapı ile kaplanan minaresi 43.5 metre yüksekliğiyle şehirdeki en yüksek yapılardan biridir nehirden ve kaleden bu camiyi görebilirsiniz.

Cami, 1,65 metre kalınlığında duvarlarla inşa edilmiş ve 50’den fazla pencereye sahiptir. Yapıldığı dönemde bir medrese ile bir kütüphanesi de varmış. Caminin girişinde 16. yüzyılda yaptırılan bir çeşme de bulunuyor.

Sinan Paşa Camisi’nin içindeki duvarlar ve kubbe 19. yüzyılda çoğunlukla çiçek desenleri ve Kuran ayetleri ile boyanmış. Minber çiçek motifleriyle süslenmiş. Caminin taş döşemesi ve marangozluk orijinaldir, içi son derece zengin kalem işi süslemelere sahiptir. Cami’de bulunan bu süsleme tarzı Batılılaşma döneminin özelliklerini taşımaktadır. Bu yapı Türk Barok üslubunun Balkanlar’daki en önemli örneklerinden biridir.

Cami ziyarete açık ve fotoğraf çekmeye izin veriliyor. 

Şadırvan Meydanı-Shadervan Square

Şadırvan Meydanı, kentin ana meydanıdır. 15-16. yüzyıldan kalma Şadırvan Meydanı,  Sinan Paşa Camisi’ne uzanan ana yaya ekseninin kesişiminde üçgen bir meydan.

Şadırvan Meydanı, yerel halkın buluştuğu, toplandığı, sohbet ettiği, yemek yediği, kahve ve bira içtiği yani sözün özeti hayatı dolu dolu yaşadığı merkez. Meydanın etrafı kafelerle, barlarla, restoranlarla, pastanelerle, küçük dükkanlarla, genellikle iki katlı yapılarla çevrilidir. Meydanın etrafındaki binaların büyük bir kısmı yenilendikleri 19. yüzyılın sonlarına ve 20. yüzyılın başlarına tarihlenmektedir. Açık renklerdeki küçük detaylar ve kentsel özellikler kullanılarak meydanın amacına uygun bir mimari tarz benimsenmiştir.

Yerel halkı gözlemlemek için burada oturup bir kahve içmek ya da yemek yemek için mükemmel bir tercih olacaktır. 

Şadırvan Meydanı’ndaki konumu, şekli ve süsleriyle neredeyse şehrin simgesi haline gelen Şadırvan Çeşmesi’nden su içen kişinin “tekrar Prizren’e geleceği” veya “Prizren’de evleneceği” söylentileri var. Hatta “Kim bu Çeşmeden su içerse Prizren’den ayrılması zor olur” diye bir atasözü de varmış.

Çeşmeden billur gibi bir suyundan içebilirsiniz. Yaz bahar aylarında meydanda geç saatlere kadar eğlence sürüyormuş.

Meydandaki heykel de 1998’de öldürülen NLA/UCK’un komutanı Xhevat A. Berisha’nın anısına yapılmış.

St George Katedrali

Saint George Sırp Ortodoks Katedrali, 15. yüzyılda inşa edilen eski bir kilisenin yakınlarına 1856’dan 1887’ye kadar kademeli olarak inşa edilmiş. Katedralin içindeki freskler 17. yüzyıldan kalmadır. Yapı, 1999 ve 2004 isyanları sırasında ağır hasar görmüş. Sonra uzun yıllar tadilat yapılmış ve bugünkü durumuna getirilmiş. Katedral, Temmuz 2012’de, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-moon tarafından ve Mart 2016’da da Galler Prensi Charles’ın başını çektiği İngiliz Kraliyet Heyeti tarafından ziyaret edilmiş.

Koruma altındaki Katedrale erişim genellikle polis tarafından engelleniyormuş. Ziyaretçilerin görevlilerden bahçede yürümek için izin istediklerini ve kilisenin içine giremedikleri belirtiliyor. Bahçeye girerken kapıdaki güvenlik görevlisi beni de durdurdu ve nereden geldiğimi sordu. Sonra şansıma bir ayinin henüz bittiğini ve içeriye kısa bir süre bakıp çıkabileceğimi söyledi.

Aziz Nikolaos Kilisesi (Tutic Kilisesi)

Tutić Kilisesi olarak da bilinen St. Nicholas Kilisesi Dragoslav Tutić ve eşi Bela tarafından 1331-1332’de yapılmış. Küçük Sırp Ortodoks Kilisesi 1970 ayaklanmasında büyük hasar gördü. 1990’dan bu yana Sırbistan’ın Olağanüstü Önemdeki Kültür Anıtları listesinde yer alıyor. 2004 yılında Kosova’daki iç karışıklık sırasında kilise tahrip edildi. 2005 yılından bu yana, Avrupa Birliği’nin mali desteğiyle, kiliseyi orijinal haline getirmek için çalışmalar yapılmaktadır.

St.Nicholas Kilisesi, merkezi sekizgen bir kubbesi olan, küçük taş ve tuğladan tek nefli bir kilisedir. Kilisedeki freskler de kısmen korunmuştur. 

Meryem Ana Katolik Katedrali

1870 yılında yaptırılan Perpetual Succor Bizim Leydi Katedrali, Roma Katolik Piskoposluğunun merkezi olan bir Roma Katolik Katedralidir. Kilisenin kuzey tarafındaki freskler arasında olan 1883 yapımı İskender Bey freski bulunuyor.

Katedral’in girişine ulaşmak için yokuş aşağı yürüyerek etrafını dolaşmak gerekiyor. İlk gidişimde akşam olduğundan girişine kadar gitmedim. Ertesi gün ise Pazar ayini yapıldığından çok detaylı gezme fırsatı bulamadım.

Prizren Kalesi (Kalaja)

İkinci günümde sabah erkenden kalkarak kaleye doğru yürümeye başladım. Kale şehir merkezine 20 dakikalık bir yürüyüş mesafesinde ve 24 saat açık. Ücretsiz ziyaret edilebiliyor. Yürüyüş güzergahı çok zorlayıcı değil ve arada durup şehri seyrederek soluklanabiliyorsunuz.

Kalaja olarak adlandırılan,  Orta Çağ’dan kalma kale kentin doğu kesiminde, Prizren şehrinin en yüksek yeri olan konik bir tepenin üzerinde stratejik bir noktaya yapılmış. Nehrin sol tarafında, deniz seviyesinden 500 metre yukarıda, surlar içerisinde bulunan 1,6 hektarlık bir alanı kapsamakta. Topografik konumu, şehir üzerindeki hakimiyeti, kaleden görülen doğal manzara ve mimari tasarım, burayı arkeoloji, tarih ve turizm açısından değerli kılmakta. 

Bilinen en eski kaynak olan “the Byzantine Chronicler Procopus of Cesar” adlı eserde Dardanya’da ilk kez yenilenen kaleler arasında Petrizen Kalesi’nden bahsedilmektedir. Bölgenin ilk yerleşimi olarak Bronz Devri’nin tarih öncesi yerleşimi ve erken Demir Dönemi’ne ait izler bulunmuş. Ayrıca, Roma Dönemi ve Geç Antik Çağ’dan kalma mimari izlere ve malzemelere de bu kazılarda rastlanmıştır.

Osmanlı İmparatorluğu döneminde kale hamam, cami ve diğer askeri tesislerle zenginleştirilmiş. Kosova’nın Osmanlı yöneticileri 1912’de buradan ayrılana kadar kale bir yönetim merkezi olarak kullanılmış, sonra kale kendi kaderine terkedilmiş. 2008-2010 yılları arasında restorasyon ve koruma çalışmaları yapılmış.

Burada görülecek yerler arasında Silah Deposu, Cami, Gözetleme Kulesi, Gizli Tünel gibi yerler var.

Kale Olağanüstü Önemde bir Kültür Anıtı olarak koruma altına alınmış. Şehrin 200 metre yukarısında bulunan teras, tarihi Prizren Şehri’ni, gökyüzüne süzülen sayısız minareleri, kırmızı çatıları ve çevresindeki Şar Dağları’nın nefes kesen manzarasını kuşbakışı görmek için ideal bir yer. Kalenin manzarası o kadar güzeldi ki Prizren’i ziyaret ettiğimi ve kaleyi atladığımı düşünemiyorum.

Gün batımında adeta bir karnaval atmosferi hakim oluyormuş. Kalede yazın konserler ve tiyatro etkinlikleri de düzenleniyormuş. 2010’dan başlayarak, Uluslararası Belgesel Film Festivali “Dokufest” in bir parçası olarak, kale kapısına çeşitli filmler gösteren ve kalenin turistik işlevini önemli bir kültürel etkinlikle zenginleştiren açık bir sinema da kuruluyormuş.

Kutsal Kurtarıcı Kilisesi

Kaleden geldiğim yoldan şehre geri dönmeye başladım. Yol üzerinde gördüğüm Kutsal Kurtarıcı Kilisesi (The church of the Holy Savior) maalesef kapalıydı.

Kutsal Kurtarıcı Kilisesi, Tanrı’nın Meryem’i kabulüne adanmış ve 1330’lar civarında inşa edilmiş Sırp Ortodoks Kilisesidir. Kilise tüm bölgeye hakim ve Prizren’in olağanüstü güzel manzarasını sunan Podkaljaja adı verilen Kalaja Kalesi’nin altındaki küçük platoda yer almaktadır. Podkaljaja Mahallesi bir zamanlar Sırp ve Aromanian nüfusu yoğun bir bölgeymiş. Ancak günümüzde bu bölge tamamen yıkılmış, yanmış ve ıssız Sırp evlerinin sadece harap kalıntıları görülebiliyor. Kilise 1990 yılında Olağanüstü Önemde Kültür Anıtı olarak ilan edilmiş ve Sırbistan Cumhuriyeti tarafından korunuyormuş. Kosova’daki 2004 iç karışıklığı sırasında ağır hasar gördüğünden bir süre ziyarete kapatılmış. Günümüzde ziyarete açık olduğu ve 2 € giriş ücretinin olduğu belirtilmekle birlikte buna ilişkin herhangi bir emare göremedim.

Taş Köprü’nün doğu tarafında Arasta Köprüsü, batı tarafında ise “Mavi Sevgi Köprüsü” olarak da bilinen Nalet Köprüsü bulunuyor. Köprüdeki kilitler ise görülmeye değer, böyle bir yerde iyi iş yapacağı için kilit satmak isterim!

Arasta Köprüsü 18. yüzyılda inşa edilmiş ve kapalı bir pazara hizmet vermiş.

Nalet Köprüsü ise, başlangıçta ahşaptan yapılmış küçük bir köprüymüş. Köprünün adı “şeytanın köprüsü” anlamına geliyor. Böyle adlandırılmış çünkü eskiden bu köprüyü geçerken insanlar kayıp nehre düşüyorlarmış.

Prizren yerlilerinin Tabakhane Köprüsü olarak da bildikleri “Suzi Çelebi” Köprüsü 1513 yılında inşa edilmiş. Tabakhane semtine geçmek için kullanılan köprü yıktırılmış ve şimdilerde yeniden inşa ediliyormuş.

Halveti Tekkesi-Halveti Teqe

Halvetilik, Kosova’da en yaygın tarikatlardan biriymiş ve Prizren şehri de Halvetiliğin merkezi olarak kabul ediliyormuş.

Türk Konsolosluğu’nun yanındaki sokaktan ilerleyerek Halveti Tekkesi’ne ulaştım. Bahçede iki kişi oturmuş çay içiyordu ve öncelikle nereden geldiğimi sordular. Türk olduğumu öğrenince görevli kişi kilitli olan kapıyı açtı ve fotoğraf çekmeden gezebileceğimi söyledi.

Bistrica Nehri’nin yanında, Kukli Bey Camisi’nin yanında bulunan bu tekke, Hüseyin Yeniceli’nin halifelerinden Şeyh Pir Osman Baba tarafından 1712 yılında kurulmuş. Şeyh Osman Efendi, bugün Arnavutluk sınırlarındaki Veje Köyünde doğmuş, medrese eğitimini Serez’de (Yunanistan) tamamladıktan sonra Halvetî dergâhına girmiş, daha sonra da Prizren’e gelerek bu tekkeyi kurmuş. Bu tekke, Arnavut bölgelerindeki ilk Ramazânîlik tekkesi olmuş ve sonradan kurulanların da merkezi haline gelmiş.

Tekkede büyük bir semahane, avluda bir şadırvan ve diğer bölümlerin yanı sıra tekkenin önceki şeyhlerinin kabirleri de bulunmakta. Türbe içinde sürekli olarak mum yanıyormuş. İç kısmı, çiçek ve arabesk motifli seramik çinilerle süslenmiş semahanede müzik aletleri gibi tekkeye has unsurlar bulunuyor. Tekkenin içinde birçok el yazması ve beratların bulunduğu zengin bir kütüphaneye sahip. 

Kukli Mehmet Bey (Saraçhane) Camisi

Kukli Mehmet Bey-Saraçhane Camisi, şehrin merkezinde, daha önce deri işleme ustalarının çalıştığı ve buğday pazarının kurulduğu Saraçhane semtinde yer almaktadır. Kentin en eski camilerinden biri ve özel kültürel ve tarihi değerlere sahiptir. 1531 yılında, Selanik’ten Bosna’ya kadar olan bölgenin Valisi olan Kukli Mehmed Bey tarafından yaptırılmıştır.

Prizren Etnografya Müzesi

Tabelaları takip ederek bu müzeye ulaştım. Aslında tam zamanında gelmişim çünkü pazar günleri burası geç açılıp erken kapanıyormuş. Zaten müzenin çalışma saatleri de öyle çok düzenli değil anlaşılan. Görevli 1 Euro ücreti aldıktan sonra muhteşem kıyafetlerle ve etnografik eşyalarla dolu olan 2 katı gezdirdi.

Tarihi binada bu samimi küçük müzede, kostümler, el sanatları ve ev aletlerine ilişkin ilginç bir sergi bulunuyor. Aslında sergilenenler bize uzak eşyalar değil, sanki Anadolu’nun bağrından çıkıp gelmişler gibi!

Müze Binası da Şeyh Zade’nin Eski evinin restorasyonuyla müze haline getirilmiş

Gazi Mehmet Paşa Hamamı 

Hamam, Prizren’deki oryantal ve yerel geleneklerin birleştiği erken dönem Osmanlı döneminin en karakteristik tesislerinden biri olarak kabul edilmektedir. Güney Doğu Avrupa’nın en değerli hamamlarından biri olan Prizren Hamamı, tarihsel, mimari, sosyal ve çevresel öneme sahip olmasının yanı sıra, Prizren ve yöresinde yerel yaşama yüzyıllar boyunca entegre olan Osmanlı kültürünün manevi ve kültürel mirasının da bir simgesi olarak kabul edilmektedir.

Gazi Mehmet Paşa Hamamı, şehir merkezinin çok yakınında, Kukli Mehmet Bey Camisi ve Emin Paşa Camisi’nin yakınlarında yer almaktadır. 1563-1574 döneminde İşkodra Sancak beyi olan Gazi Mehmet Paşa tarafından 1573-1574 yıllarında yaptırılmıştır. Aslında Türk Hamamı, Bayraklı Camisi, ortaokul (medrese), ilkokul (meytep), kütüphane ve türbe de dahil olmak üzere kurulan büyük mimari bir kompleksin bir parçasını oluşturmaktadır.

Hamam, tuğla ile birlikte çeşitli taşlardan inşa edilmiştir. Duvarlarının genişliği yaklaşık 90 cm olup çatısı, soğukluk ve giriş kısmı üzerine inşa edilmiş iki büyük kubbeden ve sıcak kısmı üzerinde yapılmış dokuz küçük kubbeden oluşmaktadır.

Hamam “çifte hamam” yani her iki cinsiyet tarafından da aynı anda kullanılmıştır. Hamamın erkek kısmı kadınlar için ayrılan kısımdan daha büyüktür. 

1944 yılına kadar hamam olarak hizmet vermiş ve daha sonra peynir deposu olarak kullanılmış. 1954’ten beri devlet korumasında olmasına rağmen, 1981 yılına kadar bakımsız kalan hamam bu tarihte onarılmış. 2000 yılından bu yana, hamam çeşitli kültürel, sanatsal ve eğitim faaliyetleri için galeri olarak kullanılmaktadır.

Arasta-Evrono Camisi Minaresi

Osmanlı İmparatorluğu’ndan kalan bir başka ilginç eser de Arasta Camisi’nin minaresidir. Arasta Camisi 1526-1538 yıllarında Evronoszade Yakup Bey tarafından yaptırılmış ve minare sonradan eklenmiş. Bölgedeki esnaf ibadet için bu camiye gelirmiş. 1960’larda Arasta Camisi ve Arasta Mahallesindeki birçok bina yıkılarak yerlerine çok katlı binalar inşa edilmiş. Bu durumdan sadece caminin minaresi kurtulmuş. 1970’lerde onarımı yapılmış ve bir kültür mirası olarak koruma altına alınmış. İlginç bir bilgi de vereyim. Minarenin üzerinde taşa kazılmış bir Davut Yıldızı da bulunuyormuş.

Emin Paşa Camisi

Son dönem Osmanlı mimarisinin seçkin örnekleri arasında “Saraçhane” semtinde, 1789’dan 1843’e kadar Prizren Sancak Beyi olan Mehmet Emin Paşa tarafından 1831 yılında yaptırılan camidir. Emin Paşa camiye ilave olarak, meytepi ve diğer yapıları da inşa ettirmiş. Caminin inşası bölgeye özgü ve Sinan Paşa Camisi’ne oldukça benzer, ancak daha küçüktür.

İç mekan süslemeleri ve işçilik Sinan Paşa Camisi’ndeki ikinci etap resimlerine çok benzemektedir. Her iki yapının bezemesinin aynı ustalar tarafından yapıldığına işaret olabileceği belirtilmektedir. İç ve girişteki dış duvarlardaki resimler, 19. yüzyıl Avrupa sanatının nüfuzunu ve etkisini yansıtan Barok tarzındadır. Motifler, mavi ve sarı renklerin hakim olduğu çiçekli bir doğaya sahiptir.

Caminin avlusunda, Emin Paşa’nın mezarı da dahil olmak üzere eski mezarlar bulunmaktadır. Cami 90’lı yıllardaki küçük müdahaleler dışında orijinalliğini korumuş ve en son TİKA tarafından restorasyonu yapılarak 2016 yılında tekrar ziyarete açılmış. Caminin bahçesinde üzerinde “şehitlerin zaferi” anlamına gelen “lavdi deshmoreve” yazılı bir de anıt bulunuyor.

Gazi Mehmet Paşa Camisi-Bajraklı Cami

Sırada muhteşem bir yapı olan Bayraklı Camisi var. Bu caminin içini görebilmek için 4 kere geldiğimi, en son gelişimde ancak başarılı olabildiğimi, ama bu çabama değdiğini anlatmalıyım. Buradaki camilerde vakit namazları kılınacağı zaman cemaat için kapı açılıyor, diğer zamanlarda sürekli kilitli tutuluyor. Sadece merkezde olduğu için Sinan Paşa Camisi gün içerisinde açık oluyor.

Prizren’deki en eski ve en büyük camilerden biri olan Gazi Mehmet Paşa Camisi, İslam sanatının en eski anıtlarından biri olarak görülüyor. Girişin üzerindeki yazıta göre Cami 1561’de inşa edilmiştir. Cami  Arnavutluk Birliği Müzesi’nin arkasında bulunmaktadır. Arnavutluk Birliği Kompleksi, Gazi Mehmet Paşa Hamamı ve eski kent evleri ile birlikte Mehmet Paşa Camisi, Osmanlı mimarisini en iyi şekilde yansıtmaktadır.

Tesadüfen caminin önünde rehberler eşliğinde bir Türk öğrenci grubu gördüm. Sanırım Başkonsolosumuz onlara Kosova tarihi ve kültürüyle ilgili bilgi veriyordu. Rahatsız etmeden kenarda ben de anlatılanları dinledim. O sırada vakit namazı nedeniyle caminin kapısı açıktı ama ben dinlemeyi bırakıp gezmeye geldiğimde kilitlenmiş buldum!

Caminin kare bir tabanı ve çok sayıda penceresi var. Caminin mihrabı ve minberi mermerden yapılmış. Süslü ahşap işleri, ayrıntılı mavi ve beyaz resimleriyle Prizren’deki en güzel camilerden biri olan Gazi Mehmet Paşa Camisi, dokuz çeşmenin yanı sıra büyük bir avluya sahiptir. Mehmet Paşa’nın mezarının olduğu caminin avlusuna altıgen bir türbe inşa edilmiş. Caminin bulunduğu kompleks, bir lise (medrese), bir ilkokul (meyteb), bir kütüphane, kurucusu için bir türbe ve camiden yaklaşık 150 metre uzaklıktaki Gazi Mehmet Paşa Hamamı’ndan oluşuyor.

Arnavutluk Prizren Birliği

Arnavutluk Prizren Birliği 1878’de etnik Arnavutların çıkarlarını korumak için kurulmuş. Birlik Arnavut bölgelerinden gelen 300 temsilci ile Bosna ve Sancak’tan gelen Boşnakların toplanmasıyla ilk kez faaliyete başlamış. Bu toplantının amacı, Prizren, İşkodra, Manastır ve Yanya’dan oluşan Osmanlı vilayetlerinde özerk bir Arnavut devleti oluşturmakmış. Birlik İskender Bey’den sonra birleşik bir Arnavut devleti kurma yönündeki ilk ciddi çaba olmuş. Kompleks 1999 yılında Sırp kuvvetleri tarafından tahrip edilmiş. Ancak bugün kompleks restore edilmiş ve ziyarete açılmış. 

Siyasi liderlerin ilk kez toplandıkları bu kompleks, Birliğin tarihine adanmış küçük bir müzeye dönüştürülmüş. Karşılıklı 2 binayı gezebilmek için önce 1 Euro ödeyerek bilet almanız gerekiyor. Müzedeki her şey çok karmaşık ve çok az şey İngilizceye çevrilmiş. Bu milliyetçi birlikle ilgili fotoğraflar, yazışmalar ve çeşitli eşyaları görebileceğiniz gibi bir etnoğrafya müzesi gibi yöresel eski giyim kuşamı, mutfak eşyalarını ve hatta eski tabloları da görebiliyorsunuz.

Saat Kulesi ve Arkeoloji Müzesi

Eski Şehrin biraz dış kısmında bulunan Saat Kulesi ve Arkeoloji Müzesi’ne doğru yürüdüm. Ne yazık ki Müze kapalıydı ve sadece dışarıdan fotoğrafını çekmekle yetindim.

Saat Kulesi 1948 yılında inşa edilmiş. Arkeoloji Müzesi, 15. yüzyıldan kalma bir hamamda yer alıyor.  Prizren ve çevresinden toplanan 790’dan fazla arkeolojik eserleri bulabileceğiniz bir müze, 1975’te açılmış. Sergilenen nadir eserler arasında, “Prizren Koşucusu”, “Oturan Oğlak”, “Pirana Habercisi”, dikili taşlar, adak taşları ve paralar bulunmakta. 

Ljeviš Meryem Ana

Ljeviš Our Lady Ortodoks Kilisesi’nden dönüştürülen Fethiyye-Cuma Camisi, Sahatkulla’da (Sırp Mahallesi) bulunan ve bugün artık kullanılmayan tarihî ve dinî bir yapıdır. Kilise ilk olarak Bizans İmparatoru II.Basileios tarafından 1018 yılında yaptırılmış ve 1306-1307 yıllarında Sırp Kralı Stefan Milutin tarafından restore edilerek katedrale çevrilmiş. Katedralin Slavca ismi “Bogorodica Ljeviška”dır. Yazılı kaynaklardan Fatih Sultan Mehmet’in 1455 yılında buraya gelerek Prizren’in en büyük Ortodoks Kilisesi olan Sv. Bogorodica’yı Cuma Camisine dönüştürdüğü anlaşılmaktadır. Hatta Osmanlı belgelerinde bu yapı, “Fatih Sultan Mehmed Han Camii” olarak kayıtlıdır.

Camiye dönüştürüldükten sonra çan kulesi üzerine bir minare ilave edilmiş. 1858 yılında yapılan onarım esnasında eski minare harap ve yıkık olduğundan kilisenin çan kulesi üzerine bir şerefe ilavesiyle minare onarılmış. 1912 yılında Osmanlı İmparatorluğu şehri terk etmekle birlikte burası 1918 yılına kadar yerel halk tarafından cami olarak kullanılmaya devam etmiş. 1923 yılında kiliseye yapılan bütün eklemeler sökülmüş, minare yıkılmış ve tekrar kiliseye çevrilmiş.

1990’da Sırbistan, Ljeviš Leydi’yi Olağanüstü Önemde Kültür Anıtı olarak belirlemiş. Kilise Haziran 1999’dan sonra KFOR tarafından korunmuş. Ancak bu eski yapı, 1999 sonrasında NATO ve uluslararası güçlerin kontrolündeki Kosova’da 2004 yılında yaşanan iç karışıklıklar sırasında yakılma girişimiyle karşı karşıya kalmış. Bu kundaklama girişiminden kurtulsa da yapıda tahribatlar yaşanmış.

13 Temmuz 2006 tarihinde bölgedeki siyasi istikrarsızlıktan kaynaklanan yönetim ve koruma güçlükleri nedeniyle Ljeviš Leydi, UNESCO’nun Tehlike Altındaki Dünya Mirası Listesine bir bütün olarak, Visoki Dečani sitesinin (Kosova’daki Orta Çağ Anıtları olarak adlandırıldı) bir uzantısı olarak alınmış. Sırbistan’ın sponsor olduğu bir grup uzman, hasarı değerlendirmek için birkaç kez kiliseyi ziyaret etmiş, ancak somut adımlar atılamamış. Kilise sürekli yağmalara maruz kalıyormuş ve özellikle kurşun olan çatıdaki bu inşaat malzemesi tekrar tekrar çalınıyormuş.

Bugün kullanıma kapalıdır ve güvenlik güçlerince koruma altına alınmıştır. Dikenli tellerle çevrili ağır kapılar yakın zamanda tekrar açılmayacağı izlenimini veriyor. Katedrali koruyan bir güvenlik görevlisi varmış ve zarar verme niyetinde olmadığınızdan emin olursa kiliseye girebiliyormuşsunuz. Ancak ben çevrede böyle bir görevli göremediğimden içeriye giremedim.

Maksut Paşa Camisi ve Maraş Çınarı

Araç trafiğine kapalı olan Maraş Bölgesi, Osmanlı eserlerinin çokça olduğu bir yer. Bölgenin en eski mimari yapılarından biri olan Maksut Paşa Camisi dönemin Osmanlı yöneticisi Maksut Paşa tarafından 1640 yılında inşa ettirilmiş. Cami Nehrin hemen yanı başında bulunuyor ve bulunduğu bölgeden dolayı Maraş Camisi olarak da biliniyor.

Yaklaşık 400 senedir ayakta olan Maraş Camisi’nin sade bir görüntüsü var. Dış cephesi defalarca onarılan Caminin orijinal mimarisi korunmuş. Cami girişinde yer alan Ayyıldız simgeleri ve süslemeleriyle dikkat çekiyor. Namaz saatine denk gelmediğim için caminin içini göremedim, içindeki ahşap işlemeler ve büyük pencereleriyle eski Prizren evlerine de benzediği belirtiliyor.

Ülke genelindeki camiler içinde önemli bir özelliğe de sahip olan tarihî Cami, Kosova’da Sinan Paşa Camisi’nden sonra Türkçe vaaz verilen ikinci cami olmuş.

Camiden çıkıp nehir kenarındaki güzel manzaralı yolu yürümeye devam ettim ve büyük bir alanda nehrin kenarında gökyüzüne süzülen asırlık Maraş Çınarını buldum. Rrapi i Marashit yani Maraş Çınarı muhtemelen Kosova’nın en yaşlı ağacı, tahminen 350 yaşın üzerinde olan heybetli ağacın yüksekliği 20.9 metre civarındaymış.

İlyas Kuka Cami

Aynı adı taşıyan mahallede, üç sokağın birleştiği ve üçgen oluşturan doğu güney köşede kurulmuştur. Cami içine götüren kapı üzerindeki Kitabede caminin kurucusu Kukli Mehmet Bey, dedesi İlyaz Kuka adına yaptırdığı ve tamire muhtaç olduğu belirtilmiştir.

Buna göre İlyaz Kuka mescidi 1513 yılından önce vardı ve hizmet etmekteydi. Mescit Kukli Mehmed Bey’in torunu Mehmed Bey tarafından camiye dönüştürülmüş.

Binbaşı Çeşmesi

Yapım tarihi bilinmeyen çeşmenin, Osmanlı İmparatorluğu’ndan bir subay tarafından inşa ettirildiği düşünülmektedir.

Belediye-Beledija

Belediye, ilk Prizren Belediye Meclisi’nin 19. yüzyılın sonunda toplandığı bir binadır. 19. yüzyılın sonlarında önemli bir idari, ticaret ve kültür merkezi olan Prizren’in, Tabakhane semtine o döneme göre modern bir belediye binası inşa edilmiş. İki katlı yapı neo-klasik tarzın bir örneğini oluşturuyor. Bu bina geç dönem Osmanlı şehirlerindeki kamu binalarında zamanın Avrupa mimarisinin bir yansıması olarak görülmektedir. Günümüzde bina turist danışma ofisi olarak kullanılmaktadır.

Yeme-İçme

Kosova mutfağı lezzetli, ucuz ve çok çeşitli. Arnavutluk’la olan siyasi ve kültürel bağların etkisi Kosova mutfağında da kendini gösteriyor. Prizren’de 20 yılı geçkin bir süredir bulunan uluslararası sakinlerden dolayı mutfak lezzetleri bir ölçüde değişmiş. Bu durumda Avrupa, Asya ve tabi ki Balkan mutfaklarının ilginç bir karışımını bulacağınız anlamına geliyor.

Prizren şehir merkezinde ve ara sokaklarda geleneksel Kosova yemekleri sunan birçok restoran, lokanta ve kafe var. Geleneksel yemek dışında da yemek yiyebileceğiniz kiosklar, fast-food lokantaları ve uluslararası mutfak sunan restoranlar bulunmakta. Fiyatlar ucuz ve porsiyonlar doyurucu.

Balkan ülkelerinin hemen hepsinde olduğu gibi, Prizren’de de yemeklerin geneli etli. Neredeyse tüm lokantalarda ızgara et (qebapa veya salsiccia), kuzu pirzola (tavada veya yoğurtla pişirilmiş), biber dolması, lahana sarması ve çeşitli burek veya Arnavutça Flija servis edilmektedir.

Prizren’de mutlaka, bir qebaptore’da yani kebapçıda yemek lezzetli bir deneyim. Şehir merkezinde ve Şadırvan Meydanı’nda bu restoranlardan bol miktarda göreceksiniz. Balkanlarda en sevdiğim şey, beyaz peynir, ıspanak veya etle doldurulmuş burekler. Genellikle içilebilir yoğurt eşliğinde kıymalı veya peynir dolgulu böreğin maliyeti 1-2 Euro civarında olacaktır.

Şömineli samimi kafelerden, muhteşem müzikli modern tekno barlara kadar burada ne ararsanız bulacaksınız.  Nehir boyunca sıralanan yerler de oldukça atmosferik ve güzel manzaralı. Bir macchiato yudumlayın, çünkü yerel halk kendi kahvelerinin İtalya’dakilerden bile daha iyi olduğunu iddia etmektedir.

Ayrıca Kosova’da Balkan şarapları ve rakı ile birlikte, bölgesel şaraplar ve bira da üretilmektedir. Ulusal biraları olan Sabaja, Amerikan-Arnavut girişimi olan ilk mikro bira grubudur.

Birkaç mekan önerisinde bulunarak ağzı sulandıran bu faslı da kapatmak isterim.

Daha deneyimli ve aynı zamanda kalite, servis ve fiyat olarak oldukça iyi olan popüler Te Syla Restoranını şiddetle öneriyorum. Zaten baktığınızda bütün masaların her zaman dolu olduğunu göreceksiniz. Burada Balkanlarda meşhur olan Cevabi köftenin Kosova’lı eşdeğerini (pljeskavica) yedim ve yanına da yoğurt istedim. Bu lezzetli yemek için sadece 5 Euro ödedim.

Restaurant Ambienti, Nehre bakan bir yamaçta bulunan ve mütevazı fiyatlarla uluslararası yemekler sunan güzel bir restoran. Restaurant ODA, Taş Köprü’nün hemen yanında bir restoran. Restoran Pauza, geleneksel yemeklerin yanı sıra spagetti, salata ve çorbalar sunan, şarap ve rakı içebileceğiniz, iç mekan tasarımıyla güzel bir restoran.

Besimi-Beska Restoranı, Şadırvan Meydan’ında uygun fiyatlarla kebap ve uluslararası yemekler sunan bir diğer restoran. Qebaptore Afrimi, fazla bilinmeyen ama gurmelerin Prizren’deki en iyi kebap yenilecek yer olarak gösterdikleri küçük bir restoran. Restaurant Marashi, Nehir yakınında bulunan bir diğer güzel restoran. Tiffany Restoran, mükemmel bir yemek için arayıp mutlaka bulmanız gereken bir yer.

Et dışında lezzet arayanlar için, keyifli bir iç mekana sahip ve fiyatları uygun olan pizzacı Vintage bu kapsamda önerilmekte.

Prizren’de börek için en iyi yerin Şadırvan Meydanı’nda ki Saraybosna Burek olduğu belirtiliyor. Börek için bir diğer yer olan Burek Sarajeves yine Şadırvan Meydanı’nda Ben de sabah kahvaltımı burada yaptım. Tepeleme börekle dolu tabağın hepsini bitirdim ve yanında da ayran içtim ve sadece 1,20 Euro ödedim.

Prizren’de geleneksel baklava ve tulumba gibi tatlıları da bulabilirsiniz. Geleneksel tatlılar için en iyi yerlerden biri St. George Katedrali’nin karşısında Shendeti kafe-pastane. Ben de tesadüfen buradan dondurma aldım ve çok beğendim. Ancak ismine bakmadığım için ertesi gün bozasının meşhur olduğunu okuduğum bu yeri fellik fellik aradım. Artık vazgeçip buraya dondurma yemeye gidince adını gördüm ve tabi bozasını da içtim. Fiyatları da oldukça uygun bir yer, 2 top dondurma için 1 Euro ve bir bardak boza için 0,50 Euro ödedim.

Kahvaltı ve baklava için önerilen bir diğer mekan Missini Sweets’dir.

Prince Coffee House, Kosova’da popüler bir kahve zinciridir. Prizren şubesi, açık havada oturabileceğiniz, güzel dekore edilmiş bir iç mekana sahip, Türk kahveleri ve macchiato’ları mükemmel olan, sıcak günlerde buzlu kahve içebileceğiniz güzel bir mekandır.

Kosova şehirlerinde genç nüfus oranı oldukça yüksek. Dolayısıyla bu durum şehri eğlence, etkinlik, yeme içme anlamında çok dinamik ve hareketli bir yer haline getiriyor. Kentin dans kulüplerinde, çok sayıdaki tarz barlarında canlı müzik keyfi yaşanabilir.

Kafe Libraria Sindikata, kahve ve bira içebileceğiniz bir mekan. Sinan Paşa Cami’sinin hemen arkasında bulunan kafe-bar “La Linea” da önerilen bir diğer mekan. Fellas Coffe-Kitchen, öğleden sonra bir bira veya kokteyl içmek için güzel bir yerdir.

Önerilen diğer barlar, Kosova craft birası Sabaja içebileceğiniz Bar Aca, Destill, Kafja Jeme, Barcode ve Te Kinezi mekanlarıdır.

Alışveriş

AVM tarzındaki büyük alışveriş merkezlerinin henüz yaygın olmadığı Prizren’de alışverişinizi genellikle geleneksel dükkanlar ve pazarlardan yapabilirsiniz. Zaten Eski Şehir bölgesini gezerken adeta Anadolu’daki bir şehri geziyormuş duygusuna kapılıyorsunuz. Benzer geleneksel kıyafetler, bakır eşyalar, seramikler ve işlemeler ne ararsanız hepsi var.

Prizren ve çevresinde halen üretilmeye devam eden az sayıda geleneksel el sanatları çalışmaları ilginizi çekebilir. Prizren’de, halı ve nakış satan bazı kadın kooperatifleri varmış. Prizren için en geleneksel el sanatı her zaman telkari olmuş.

Çarşamba günleri pazar kuruluyor. Ahşap işleri gibi el sanatlarına ek olarak, ucuz olan fabrika işi dekorasyon malzemeleri ve biblolar da satın alabilirsiniz.

Son Söz

Tarihçiler, “Prizren’in her taşı kendi başına bir tarih” derken, yerel şarkılardan biri de “Prizren, şarkıların ve aşkın şehridir” diyormuş. Bu sözlerden Prizren’de tarih ve kültürle harmanlanmış romantik ve eğlenceli bir şehir bulacağınız anlamına geliyor. Nedendir bilemem ama bazı şehirlerin kendine has bir büyüsü var. Şehirde yıllardır yaşamışım gibi bir samimiyet ve sıcaklık hissettim. Şehrin bu otantik dokusu henüz bozulmamışken gidin bizzat deneyimleyin derim.

NO COMMENTS

Yorumunuzu Buraya Yazabilirsiniz

Yorumunuzu Giiniz
Please enter your name here

Exit mobile version