Hasankeyf 6000 yıllık geçmişi olan, birçok uygarlığın izlerini bıraktığı topraklar. Bu topraklardan kalan mirasları koruyup, aktarabilecek miyiz gelecek kuşaklara, yoksa sular altına mı gömeceğiz bir tarih?
Mezopotomya’ da yer alan bu ilçe de Dicle Nehri içinden akarken korunmaya müsait coğrafi yapısı nedeni ile binlerce mağarası mesken olarak kullanılmıştır. M.S. 363 yılında Bizanslılar tarafından sağlam kayadan oluşan bir kale halini almıştır. Kale yekpare taştan meydana gelmiş olup bir çok doğal mağaraya nehre inilen iki gizli yola sahip olduğundan dolayı çok korunaklı olup, ilk Bizanslılar tarafından kullanılmıştır.
Kayadan, taştan bu muhkem kale Arapça olarak HISN-KEYFA olarak adlandırılmış sonradan Hasankeyf’i ismini almıştır.
Sümerler, Akadlar, Asurlular, Babilliler, Medler, Persler, Bizanslılar, Emeviler, Abbasiler, Handaniler, Artuklular, Mervaniler, Selçuklular, Eyyübiler, Moğollar ve Osmanlılar bu 6000 yıllık mirasın sahibi olmuşlardır. 7. asrın başlarında şehrin hakimiyeti Bizanslılardan Müslümanlara geçmiş M.S. 1101 yılında Artuklular zamanında en önemli stratejik merkezlerden biri olmuştur. Daha sonra Moğol istilasında yıkılmış ancak şehri tekrar ele geçiren Kürt Eyyübiler zamanında şehir en parlak dönemini yaşamıştır.
Eyyübi Sultanı Süleyman tarafından birçok eser yapılmıştır. Şehir 1511 yılında Osmanlı hakimiyetine geçmiştir. Bugün Ilısu baraj inşaatı nedeni ile gezilemeyen kalenin muhteşem bir taş kapısı, küçük sarayı, büyük sarayı ve Ulu Cami ile darphanesi vardır. Kaledeki Ulu Cami 1325 yılında kiliseden camiye çevrilmiş olup avlusunda 7*7 metre çapında bir sarnıç halen mevcuttur.
Büyük Saray Artuklular tarafından yapılmış olup yaklaşık dört yüz adet odası bulunmaktadır.
Küçük Saray M.S. 1328 de Eyyübi Sultanı tarafından Mardin Artuklulardan getirilecek gelin için yaptırılmıştır. Binanın özelliği çatısının tamamen testiden yapılmış olması böylece ses ve ısıyı geçirmemesidir.
Kuzeyde iki aslan kabartması vardır. Tarihte bunların altın ve gümüş ile süslendiği bilgisi vardır.
Yine gezilemeyen kale de 1311 yılında Artukluların kullandığı darphane vardır. Bu darphaneye ancak doğudaki dik bir kayadan çıkılabilmektedir.
Darphane altındaki ve kalenin altındaki mağaralardan oluşan yere Şab Vadisi denir ve buraları kale için nöbet tutulan yerlerdir.
Bugün Ilısu Barajı çalışmaları nedeni ile bu eski şehre çıkmak mümkün değildir.
Şehrin sokakları renk ahenk olup hala az da olsa turist vardır.
Şehrin içinde Dicle Nehri manzaralarını, Kaleyi ve Küçük Sarayı da yakından görebileceğiniz El Rızk Camisi bulunmaktadır. Bu cami Eyyübi Sultanı Süleyman tarafından yaptırılmış minaresi ayakta kitabesinde Allah’ ın 99 ismi yazılıdır. Minarenin en büyük özelliği çift yollu olmasıdır. Rivayete göre Çırak ustasını geçtiğini gösterebilmek için minareyi çift yollu yapmıştır.
Yine kentin içinde yarım kalan minaresi ile ünlü Sultan Süleyman (Koç Cami) bulunuyor.
Rivayete göre de burayı usta yapmıştır, yarım kalmasının nedeni çırağın yaptığı çift yollu minareyi görünce utanıp kendini bu yarım minareden aşağıya attığı yönündedir.
Hasankeyf Köprüsü Dicle üzerinde yer alır. 12.yy Artuklular tarafından kesme moloz taşlardan yapılmış ortada 40 metre yanlarda 22 metre gözü bulunan dünyanın ilk açılan köprüsüdür.
Hasankeyf Köprüsü’nün solundaki bir tepenin üzerinde mezarlık ortasında İmam Abdullah Zaviyesi bulunur. Peygamber neslinden gelen bu kişi Bizanslılardan şehri alırken burada şehit düşmüş olup bugün dini ziyaret alanı olarak burası ziyaret edilmektedir.
Yine kentin içinde bulunup bugün yerinden taşınan Akkoyunlu hükümdarı Uzun Hasan’ın oğlu Zeynel Bey’ e ait türbe soğan tipinde ilk eserdir.
550 yıllık bu kümbet maalesef bugün inşa edildiği yerde değildir. 6000 yıllık geçmişe sahip Hasankeyf maalesef tarihini kaybediyor. Daha önce çivi çakmanın bile yasak olduğu bu şehirde şimdi her şey Ilısu Barajı’nın altında kalacak.
Güçlendirme projesi adı altında doğal yapı dinamitler ile tahrip edilerek mağaralar dolduruluyor. Kale bölgesindeki bu baraj çalışması nedeni ile bir çok ağaç tahrip olmuş ve eski şarap mahzeni de yıkılmıştır.
Nehrin birçok yeri kum ile doldurularak ekosistem bozuluyor. Kalenin etrafına bir duvar örüleceği, suların camilerin minaresi boyunda yükseleceği konuşuluyor. Buradaki tahribat sürerken ilçe nehrin diğer yakasında inşa edilen TOKİ evlerine taşınmaya zorlanıyor. Duyulan hüzün, acı ve kırılmışlık, dargınlık yerel rehberin kendi eliyle yazdığı aşağıdaki şiire de yansıyor.
Rehberin de şiirinde belirttiği gibi;
Devlet Baba karar almış
Kaderinde baraj varmış…
Birçok aydının çevre dostunun karşı çıkmasına rağmen bizim Aralık 2017’ de gezdiğimiz HasanKeyf artık sular altında kalıyor. Maalesef bir tarih yok oluyor. Katili ise Ilısu Barajı ve insanoğlunun bitmeyen hırsları…