Semerkant Özbekistan’ın üçüncü büyük şehri. Tarihi M.Ö 8. yüzyıla uzanıyor. Tarihi İpek Yolu üzerinde önemli bir kavşak. Şehir M.Ö 329’da Büyük İskender, 712 yılında Müslüman Araplar tarafından fethedilmiş, 13. yy.da Cengiz Han şehri teslim almış ve yerle bir etmiş. Amir Timur ise şehri fethettikten sonra başkent ilan etmiş, ve hakimiyetindeki bölgelerden bilim adamları ve sanatçıları başkente getirtmiştir. Böylece Semerkant bilim kültür merkezi olmuştur. Günümüzde bir sanayi şehri olmasına rağmen, Şehir Unesco Dünya Mirasları Listesi’nde yer alıyor. Korunmuş ve ihtişamlı anıtlar, müzeler, camiler, medreseleri ile görülmesi gereken bir Orta Asya şehri.
Semerkant’ı videolarla gezmek isterseniz.
Şehrin merkezinde öncelikle şehrin ihtişamını sağlayan Amir Timur Heykeli’ni görüyoruz. Amir Timur Semerkant’ın güneyinde Şehr’i Sebz yakınında Keş köyünde doğmuş.
Timur (1336-1405) yılları arasında Hindistan’dan Akdeniz’e uzanan bir bölgede büyük bir imparatorluk kurmuş, 1402 yılında Ankara Savaşı’nda Osmanlı İmparatoru Yıldırım Beyazıt’ı yenince tüm Asya ve Avrupa’da ünü artmıştır. Orta Asya’nın bu büyük kahramanının gezdiğimiz tüm Özbek şehirlerinde heykelleri, kahramanlık öyküleri ile daha yakından tanıma fırsatımız oldu. Bu kahraman bizim tarih kitaplarında Aksak Timur diye geçiyor. Özbekistan’ı ziyaret ederseniz sakın aksak ifadesini kullanmayın, bu ifade büyük kahramanlarına hakaret anlamına geliyor.
Semerkant’a Buhara’dan uzun bir otobüs yolculuğu sonrası ulaştık. Son üç gündür gezdiğimiz Khiva ve Buhara tarihi şehirler sonrası Semerkant’a girince hemen büyük bir şehre geldiğimizi anladık. Yemyeşil, geniş caddeler, bakımlı binalarla karşılaştık.
Bu arada büyük şehir olmasına rağmen yüksek katlı binalar ve AVM’lerle karşılaşmamız da dikkat çekici idi.
Kentin kalbi, merkezi, Registan Meydanı kumlu yer anlamına gelmektedir. Çok güzel bir meydan. Meydanın güzelliği nedeni ile Semerkant’taki ilk gecemizde önce ışıklar içindeki muhteşem görüntüsünü görmeye gittik. İkinci gün meydandaki medreseleri uzun uzun gezdik. Meydan hem gece hem gündüz görmelik.
Registan Meydanı Semerkant için her dönem halkın toplandığı, ticaretin yapıldığı en önemli meydan olmakla beraber Semerkant’ın tarihi içinde değişik dönemler yaşamıştır. 17.yy da Semerkant ekonomik kriz yaşamış ve başkent olma ünvanını da Buhara’ya kaptırmış. İpek yolu üzerinde olmasına rağmen artık kervanlar bu şehre uğramaz olmuşlar. Şehirden dışarıya çok büyük göç yaşanmış şehirde sadece 1000 aile kalmış. Medreseler de terk edilmiş ve meydanlar yabani hayvanların dolaştığı yerler haline gelmiş. Ancak 1875 yılında Semerkant tekrar canlanmaya başlamış ve meydan da canlanmış. 1918 yılına geldiğinde ise Sovyetler Birliği medreselerde dini eğitimi yasaklamış, hava koşulları, deprem gibi doğal etkilerle medreseler tahrip olmuş. Daha sonraki yıllarda Sovyet hükümeti tüm bu binaların restorasyonu kararını almış. Uzun yıllar restorasyon devam etmiş. Sovyetler Birliği dağılmadan bu restorasyon bitmiş. Registan Meydanı bugün Semerkant’ın en önemli meydanı tüm kutlamalar, konserler, etkinlikler bu ihtişamlı meydanda yapılıyor.
Meydanda üç muhteşem medrese yer alıyor. Ortadaki medrese Tilla Kori altın kaplama anlamına geliyor, Ulug Bey Medresesi meydana yapılan ilk medrese olarak 1417 yılında yapılmış. Ulug Bey Medresesi’nin karşısında ise Sher-Dor Medresesi yer alıyor.
Ulug Bey Medresesi Semerkant’ta en büyük bilim ve eğitim merkezi rolünü üstlenmiş.. Öğrencilere felsefe, astronomi, matematik ve din eğitimi verilmiş. Meydanın batısında, dikdörtgen şeklindeki medresenin iki minaresi, arkada avluya açılan sınıfları, ana kapıda 10 yıldız motifi gökyüzü ve astronomiyi sembolize ediyor.
Tilla Kori Medresesi, meydana en son yapılan medrese, zengin ve ışıltılı işlemeli, mavi kubbeli ve altın işlemeli camisi göz alıcı.
Sher-Dor Medresesi, Ulug Bey Medresesi’nin yapımından 200 yıl sonra, bu medresenin tam karşısına meydanın doğu tarafına dönemin Emiri Bahadur tarafından yaptırılmıştır. Medresenin kapısında iki altın kaplan sırtlarında güneşi taşıyorlar. Medresenin adı da bu kaplanlardan geliyor. Sher kaplan anlamına geliyor, Kaplanlarla Süslü Medrese adını alıyor.
Gur Emir Medresesi ve Anıt Mezarı, Semerkant’ın görülecek en önemli eserlerinden biri. Amir Timur’un mezarı orada. Aslında Timur torunu Muhammed Sultan için yaptırmış. Timur’un kendinden sonra imparatorluğu’nu yöneteceğini düşündüğü torunu erken ölünce torununu Semerkant’ın merkezine gömdürmek için yaptırmış. Kısa süre sonra Timur ölünce o da oraya gömülmüş, ayrıca diğer torun Mirzo Ulugbek ve Timur’un hocası ve iki oğlu da aynı yere gömülmüş.
Mezarların konduğu salonda önce Timur’un resmi ve fethettiği toprakların haritasını görüyoruz. Amir Timur’un hakimiyetindeki toprakların ne kadar geniş bir alanı kapsadığı açıkça görülüyor.
Göz kamaştırıcı altın işlemeli salonda koyu yeşil yeşim renkli Timur’un tabutu, en öndeki mezar Timur’un hocasının. Ne kadar anlamlı; Timur hocasının ayakları yönünde gömülmüş. Bilime, bilgiye bu kadar değer veren bir lider yönetmiş bu toprakları. İki oğlu ve iki torununun mezarları da aynı salonda.
Mirza Ulug Bey, Timur’un torunu, Timur İmparatorluğu’nun 4.sultanı.
Mirza Ulug Bey de sadece bir sultanın ötesinde; döneminin büyük astronomu, bilim adamı, mimarı, siyaset adamı. 1420 yılında en büyük rasathaneyi yapmış. Bu gözlem evi sonraki yıllarda tahrip edilmiş, iyi ki 20.yy’ın başında Sovyet arkeologlar tarafından ortaya çıkartılmış. Ulug Bey Rasathanesi‘nde döneminin ünlü astronomları Ali Kuşçu, Bursalı Kadızade Rumi ile birlikte çalışarak çok önemli bir eser Ziyci Sultanı kitabını hazırlamışlar. Bu kitap sonraki yüzyıllarda doğulu ve batılı astroloji ile uğraşan bilim adamlarına yol gösterici olmuş. Rasathanede Ulug Bey’in yıldızların hareketini izlemek için kurduğu sistem yer altına kazılmış.
Rasathanenin yanına yapılan müze
Ulug Bey Rasathanesi için özel olarak düzenlenmiş müze rasathanenin hemen karşısında, Ulug Bey’in astronomi çalışmalarında kullandığı araçlar çok güzel sergilenmiş.
Aşağıda yer alan minyatürde müzede yer alıyor, o dönemden bir görüntü resmedilmiş. Benim için ise bir minyatür örneği. Günümüz resim sanatında perspektif çok önemlidir. Resimde görüntü gözümüz ile gördüğümüz şekilde yansıtılır. Ancak minyatür çalışmalarında perspektif anlayışı bulunmamaktadır.
Şehrin ilk yerleşim yeri Afrosiyob tepesidir. Bu antik bölgede Afrosiyob Müzesi kurulmuş. Bu tarihi bölgede yerleşim milattan önce 8.yy da başlamış. Bu müzede kentin bu kadar eski tarihinden objeler sergileniyor.
Müzede sergilenen eserlerden bir bölüm; ölülerin kemikleri toprak kaplarda saklanmış.
Eski şehirde dolaşırken günümüzde de çevredeki evlerin de eski şehrin dokusuna uygun olduğu görülüyor. Semerkant’ın düzenli planlı yerleşim yerlerinden farklı sanki bizim gecekondulara benziyor
Shakhi Zinda, Afrasiad bölgesinin yakınında bir mezarlıklar kompleksi. Bir Orta :ağ sokağının etrafında onbir mezar sıralanmış. Her biri kare şeklinde, üstleri mavi yuvarlak kubbeler ile kaplanmış türbeler. Türbeler 14. ve 15. yy’da yapılmış. Shakhi Zinda yaşayan kral anlamına geliyor. Buradaki en önemli mezar Hz. Muhammed’in kuzeni Kusama Ibn Abbas’ın. Bu mezar İslam aleminden çok sayıda ziyaretçi çekmektedir.
Kompleksin sonunda merdivenlerin bitiminde açık alanda mezarlar görülüyor. Bu mezarlar da Semerkant’ın önemli kişilerin mezarları. İslam dininde mezarlarda fotoğraf olmamasına rağmen Rusya’nın diğer bölgelerinde görüldüğü gibi bu mezarlarda da yatan kişilerin fotoğrafları görülmektedir.
Shakhi Zinda kompleksinin hemen güneyinde yanında Hz Hızır Cami görünüyor. Merdivenlerde çıkılan yüksekçe bir tepede. Biz sadece yanından geçtik, karşıdan fotoğrafını çekip, Semerkant’ın en önemli camilerinden Bibi Hanım Cami’ye yöneldik.
Bibi Hanım Cami Semerkant’ın en gösterişli camisi. Caminin öyküsü de ilginç. Timur en sevdiği karısı Bibi Hanım için dünyanın en güzel ve büyük camisini yaptırmak ister. Hint seferinden ganimet ile dönen Timur yüzlerce mimar, sanatçı, ustayı Semerkant’a getirtir. Caminin yapımı beş yıl sürer. Işıl ışıl duvarları, galerileri, yüksek minareleri, mermer işlemeleri ile muazzam bir yapı ortaya çıkar. Cami ibadete açılır ama yapımından bir yıl sonra bina çökmeye başlar.
Bibi Hanım Caminin hemen yanında ünlü Açık Pazar. Özellikle taze sebze meyve, kuru meyve bakliyat onun dışında çok çeşitli ürünlerin satıldığı, güzel planlı bir pazar. Tabi biz de pazarı güzelce gezdik ve alışveriş yaptık.
Semerkant’ta güzel, temiz bir otelde kaldık. Bizim kaldığımız Grand Samarkand Superior, tam karşısında Grand Samarkand vardı. Bizim otelimiz herhalde bir yıldız fazla idi. Çok memnun kaldığımız bir otel.
Yemek yediğimiz restoranlar da güzeldi.
Yemeklerimizden görüntüler, yine güzel Özbek yemekleri.
Türkiye’ye ulaşım Taşkent Havaalanı’ndan olduğundan son durağımız Taşkent’e gitmemiz gerekiyor. Bu iki şehir arasında hızlı tren kullandık. Güzel bir tren istasyonu, temiz ve hızlı tren ile yolculuk çok keyifli idi.
Çok teşekkür ederiz.
Gerçekten çok güzeldi. Ellerine kollarına sağlık.