ANA SAYFA Türkiye Anadolu'nun Antik Kentleri Aizanoi Antik Kenti: Zeus Tapınağı’nda Geçmişe Yolculuk

Aizanoi Antik Kenti: Zeus Tapınağı’nda Geçmişe Yolculuk

Dünyanın en iyi korunmuş Zeus Tapınağı, dünyanın ilk borsa yapısı ve birbiri ile bağlantılı dünyanın ilk Stadyum- Tiyatro kompleksinin olduğu Aizanoi Antik Kenti, gezenleri geçmiş yolculuğuna çıkarıyor adeta… Antik kenti gezerken, her adımınızda dipten gelen taş seslerini, gladyatörleri izleyenlerin çığlıklarını, rahiplerin ilahi seslerini, alışveriş yapan kalabalıkların gürültüsünü ve sütunlu yoldan geçen atların ayak seslerini duyuyorsunuz sanki…

Kütahya’nın şehir merkezine 58 km uzaklıktaki Çavdarhisar İlçesinde bulunan bu antik kentteki ilk kazılar 1926 yılında, ikinci kazılar ise 1970 yılında başlamış. 1970 yılında yaşanan Gediz depremi sonrasında yıkılan okul, cami gibi yapılar yenilenmek istenirken, temel kazılarında büyük taş bloklar ve antik şehrin kalıntıları bulunmuş.

Aizanoi antik kenti en parlak dönemini M.S. 2. Yüzyılda yaşamış, büyük imar faaliyetleri görmüş ve bu dönemde birçok yapı inşa edilmiş. Erken Bizans döneminde piskoposluk merkezi iken, 7. Yüzyıldan itibaren bu önemini yitirmiş. Tapınak düzlüğü Orta Çağ’da bir hisara dönüştürülmüş. Selçuklular döneminde Çavdar Tatarları tarafından üs olarak kullanılmasından dolayı buraya Çavdarhisar adı verilmiş.

Efes, Side ve Bergama’da bulunan antik kentler ile çağdaş olan Aizanoi’de ikisi sağlam kalmış 5 köprü, Zeus Tapınağı, 15.000 kişi kapasiteli tiyatro, tiyatroya bitişik nizamda yapılmış 13.500 kişilik stadyum, 2 hamam, ticaret borsa binası, sütunlu cadde, 2 agora, nekropoller, sayısız mezar taşları, su yolları ve kapı yapıları bulunmakta.

Macellum

aizanoi

1970 yılındaki Gediz depremi sonrası, üzerinde bulunan caminin yıkılması sonucu ortaya çıkmış bu yapı, M.S. 2. Yüzyılda yapılmış ve bugün dünyanın en eski borsası olduğu söylenen, çoğunlukla gıda satışı yapıldığı tahmin edilen bir pazar yapısı. Yuvarlak biçimli bu yapının duvarlarında Latince ve Grekçe yazıtlar bulunuyor. Bu yazıtlarda satılan malların fiyatlarına ilişkin açıklamalara yer verilmiş ve tavan fiyatlar belirlenmiş. Örneğin bir yazıtta, 16-40 yaşlarındaki bir erkek kölenin iki eşeğin fiyatına, üç erkek kölenin bir atın fiyatına eşdeğer olduğu belirtilmiş.

M.S. 301 yılında Roma İmparatoru Diocletianus tarafından ilan edilmiş “tavan fiyat kararnamesi”nin bir kopyası Macellum binasının kenar duvarlarına yazılmış. Bu kararnamede, “insanların aç gözlülüğü ve aşırı hırsı nedeniyle devletin içinde ekonomik huzurun kalmadığı ve bu nedenle de İmparatorun bu fermanı yayınlamak zorunda kaldığı” belirtilerek, İmparatorlukta fiyat dengelemesine gidildiği bildirilmiş.

Bana ilginç geldiği için yazıtta yer alan bazı ücret ve fiyatları aşağıda sizinle paylaşmak istedim:

Avukat ya da hukukçu: Şikayet başına 250 Denarii

Saray muhafızı: Yıllık 5.500 Denarii

Öğretmen: Öğrenci başına 50 Denarii

Bilim adamı: Aylık 50 Denarii

Mimarlık öğretmeni: Öğrenci başına 100 Denarii

Veteriner: Hayvan başına 20 Denari

Heykeltıraş: Günlük 70 Dinarii

Tarım işçisi: Günlük 25 Dinarii

Sığır eti: 453 gr. 8 Denarii

Besili kaz: Adedi 200 Dinarii

Balık: 453 gr. 24 Dinarii

Liste böyle uzayıp gidiyor. Bu liste hem dönemin ticaret trafiği hakkında, hem de İmparatorluğun sosyo-ekonomik yapısı hakkında fikir vermekte. Mesleklere verilen önem de ücretlere yansıtılmış.

Sütunlu Cadde


Borsa yapısının arka tarafında, M.S. 400 yıllarına tarihlenen bu sütunlu cadde bulunuyor. Ana cadde, Tapınaktan başlıyormuş geçmişte… Savaş dönüşü askerlerin ganimetler ile halkı selamladığı dört kilometrelik bu yürüyüş yolundaki sütunların, daha önceki dönemlere ait antik yapılardan sökülerek buraya getirildiği tahmin ediliyor.

Yolun kenarlarındaki duvarlarda, oyma desenleri olan taşlar dizilmiş. Yürüyüş yolunda yerde ceylan kabartması olan bir taş bulunuyor. Bu taşın bir Artemis Tapınağından getirilmiş olduğu tahmin ediliyor.

Bu taşı yolun zeminine yerleştirerek Romalılar, “Artemis, artık önemli değilsin, senin sembolünü ayaklar altına alıyorum” demek istemiş.

Bu alandan ayrılıp, köyün içine doğru yürümeye başladığınızda önce, Kocaçay (Penkalas) üzerinde yer alan, Antik çağda iki yakayı birbirine bağlayan köprüleri görüyorsunuz. Günümüze iki tanesi ulaşan bu köprüler antik çağda beş tane imiş; birisi yayalar için yapılmış ahşap köprü, diğer dördü ise kemerli taş köprü imiş.

Köprünün korkuluk kaidesi üzerindeki yazıttan, köprünün açılış töreninin M.S. 157 yılında yapıldığı bilgisine ulaşılıyormuş. Kentin zenginlerinden birisi olan Marcus Ulpius Appuleius Eurykles’in Roma’dan dönerken denizde geçirdiği kaza sonrasında yaptırdığı bir adak olduğundan söz ediliyormuş. Kabartmalarda deniz canlıları ve gemi kabartması betimlenmiş.

Köprülerden sonra, köy evlerinin arasından yürürken, karşıdaki tepeden Zeus Tapınağı tüm heybeti ile görünmeye başlıyor. Günümüzdeki köy yaşamı ile antik çağ kalıntıları öylesine içli dışlı ki, kafanızda zaman kavramı karışmaya başlıyor.

Zeus Tapınağı

Yapımına M.S. 92 yılında Roma İmparatoru Domitianus (M.S. 81-96) Döneminde başlanmış ve İmparator Hadrianus (M.S. 117-138) Döneminde devam etmiş. Tapınak Anadolu’daki antik çağ yapıları arasında ilk şeklini koruyarak günümüze ulaşmış nadir örneklerden birisi…

Tapınak, pronaos, naos, opistodomos ve Tapınağın alt kısmındaki tonozlu bir bölümden oluşuyor.

Mermerden yapılmış Tapınağın kısa yanlarında 8, uzun yanlarında 15 İon sütunu bulunuyor. Yapının oturduğu alan ise 53 x 35 metre. Sütunlar yekpare taştan yapılmış ve boyları 9,3 metre. Yapının, bu planı ile Anadolu’da çok yaygın kullanımı olmayan mimari özellikler gösterdiği belirtiliyor.

Tapınağın yapımı için gerekli harcamalar, geniş tapınak arazilerinin kiraya verilmesi ile sağlanmış. Tapınak toprağını kiralayanlar uzun yıllar para ödemeye direnmiş. Ancak İmparator Hadrianus’un kararı ile paralar ödenince, yeni tapınak inşaatına başlanmış. Tapınağın yazıtlarının kesme taşlarının üzerinde, sonraki dönemlere ait savaş sahneleri, günlük hayata dair sahneleri gösteren çizimler de bulunmakta.

Bu çizimlerin 13. Yüzyılda tapınağın çevresine yerleşen Çavdarlar’ın yaşamlarından sahneleri betimlediği düşünülmekte.

Son yıllarda yapılan araştırmalarda, Tapınak çevresinde Erken Bronz Çağı II’ye (M.Ö. 2800-2500) tarihlendirilen seramik parçaları da bulunmuş.

Tapınağın bulunduğu alana girdiğinizde mangala oyunu oynanan taşı görüyorsunuz. İç içe geçen kareler üzerine taşlar yerleştirilerek oynanan bu oyun iki kişi ile oynanıyormuş. İki tarafa verilen belirli sayıdaki taşları, kurallar çerçevesinde yer değiştirerek maksimum sayıdaki taşa sahip olma oyunu, dokuz taş gibi dünyanın en eski oyunlarından biri imiş.

Tapınak etrafına dizilmiş onlarca mezar stelini (tek parça taştan yapılmış ve üzerinde oyma desenler bulunan mezar taşı) görüyorsunuz. Üzerlerinde bulunan her sembol ayrı bir anlam taşıyor ve ölenin statüsüne ilişkin bilgiler veriyormuş.

Zeus Tapınağı’nın hemen önünde bulunan Kibele heykelinin deprem ile yer değiştirdiği ve aslında Tapınak sütunlarının üzerinde yer alan alınlık olduğu tahmin ediliyor.

Tapınağın alt bölümünün ise mimari olarak dünyada tam bir benzeri olmadığı belirtilen bir bölüm var. Kilitleme tonozlama metoduyla inşa edilen alt bölüm, orijinalinde olduğu gibi günümüze kadar gelmeyi başarmış.

Tanrılara sunulan hediye ve sunakların saklandığı depo, Tapınağın kehanet odası, Anadolu’nun toprak ve bereket tanrıçası Kibele’nin kült yeri olarak kullanılmış. 1850 yıldır ayakta kalmayı başarmış ve Tapınak inşa edildiği günden bu yana bölgede yaşayan insanların izlerini üzerinde barındırıyor.

Bu bölüm o kadar ilginç ve etkileyici ki, sadece burayı görmek için bile gitmeye değer Aizanoi’ye… Alt kata sonradan yapılmış bir asma merdiven ile iniliyor. Orijinal halinde merdiven yokmuş. Sadece rahiplerin inebildiği bu bölüme geçici olarak tahta bir merdiven uzatılıyormuş; rahipler indikten sonra da, merdiven yukarı çekiliyormuş.

Tapınak rahiplerinin kehanette bulunmak için indiği ve tapınağa sunulan hediyelerin saklandığı bu bölüm sarı soft bir ışık ile aydınlatılmış. Fonda hafif bir arya duyuyorsunuz. İçeriye dizilmiş mezar stelleri de hafifçe aydınlatılmış.

Kapalı bir mekanda ve neredeyse toprak seviyesinin altında olmamıza rağmen bunalma veya daralma olmaksızın, tuhaf bir ferahlama ve huzur hissettim bu mekanda. Belki ışık ve müziğin de etkisi ile! Merdiven basamaklarına oturup gözlerimi kapadım; rahiplerin fısıltıları mı, rehberin anlattıkları mı? Ayıramadığım sesler arasında ruhumun arındığını, hafiflediğimi hissettim; sanki dünya bu mekanın dışında gibi geldi bana…

Tiyatro – Stadyum

Aizanoi antik kentindeki stadyum-tiyatro kompleksinin dünyada başka bir benzeri yokmuş. M.S.  2. ve 3. Yüzyılda inşa edilen komplekste, 13.500 kişi kapasiteli stadyum ve 15.000 kişi kapasiteli tiyatro iki ana kapıyla birbirine bağlanmış. Bu dünyada benzeri olmayan ilk ve tek kombinasyonmuş.

200 metre uzunluğunda 50 metre genişliğinde olan stadyum, bir tepenin içi oyularak, yamaçlara da tribünlerin yerleştirilmesiyle inşa edilmiş. Antik dönemde her dört yılda bir şehir olimpiyatları düzenlenir ve şehir olimpiyatlarında şampiyon olan sporcular kenti temsil etmesi için Atina’ya gönderilirmiş. Stadyum giriş kapısının hemen doğu kısmındaki onur kürsüsüne, şampiyon olan sporcuların isimleri yazılırmış.

Yapının orijinali bir arena yapısı şeklinde. O dönem arenalarda üç çeşit spor yapılırmış. Bu spor gösterileri, gladyatör–gladyatör, gladyatör–suçlu, gladyatör–yabani hayvan mücadelesi şeklinde olup, birinin diğerini öldürmesi ile sonuçlanana kadar devam ediyormuş.

Tiyatro, 15.000 kişi kapasiteli ve klasik bir Grek tiyatrosu şeklinde. Üç ana kapıdan tiyatroya girişler sağlanıyormuş. Tiyatro ve stadyumu birbirinden ayıran duvarın yüksekliği 30 metre ve 3 katlı imiş; ancak depremler neticesinde 30 metrelik duvarın sadece 10 metrelik kısmı ayakta kalmayı başarabilmiş.

Güçlü bir akustik sisteme sahip bu tiyatroda, sergilenen oyunların biletleri de taş tabletler şeklinde yapılıyormuş.

Kent nüfusunun 100-120 bin arasında olduğu tahmin ediliyor. Roma şehirlerinde nüfus tahmini tiyatro kapasitesine göre 7 veya 10 ile çarpılarak belirleniyormuş.

Mozaikli Hamam

Tiyatro alanından yürüyerek mozaikli hamama gidiliyor.

Romalılar için en önemli sosyal faaliyetlerden bir yıkanmakmış. Kadın ve erkekler ayrı ayrı gidiyorlarmış. En geçerli uygulama kadınların sabah, erkelerin öğleden sonra gitmesiymiş.

Romalı mühendisler, hamamlarda ocaktan çıkan sıcak havanın, tabandaki içi boş tuğlalar arasından geçerken tabanı ve üzerindeki mermer plakayı ısıtması temeline dayanan bir ısıtma sistemi kurmuşlar. (Hypocaust Sistemi)

Hamamın tabanında, sağlam kalabilmiş mozaiklerde Satry ve Maenad figürleri seçilebiliyor.

Aizanoi kenti kalıntılarını gezdikten sonra, köyün içinden ve muhteşem manzarası olan dere kenarından yürüyerek tekrar ilçe merkezine dönüyorsunuz. Burnunuzda doğal yaşamın kokusu, antik kent kalıntılarının görkemli görüntüsü, kulağınızda arya sesleri içerisinde antik kent gezinizi tamamladığınızı sanmayın.

Kütahya’da her köşe başında göreceğiniz çeşmelerde, Ulu Cami’nin sütunlarında, şehirdeki neredeyse her yerde Aizanoi antik kentinden gelmiş taşlar ile karşılaşacaksınız.

Kaynakça

Kütahya Kültür ve Turizm Müdürlüğü ”Kütahya Tanıtım Broşürü”

3 COMMENTS

Yorumunuzu Buraya Yazabilirsiniz

Yorumunuzu Giiniz
Please enter your name here

Exit mobile version