Amasya, tarihi adı ile Amaseia toprakları, 7500 yıldır birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış, Anadolu’nun en eski yerleşim alanları arasında sayılmaktadır. Bu özel coğrafyada binlerce yıldır yaşayan uygarlıklar, kalıcı eserler, izler bırakmışlar. Amasya da bu tarihi değerlerini, kültürünü günümüze taşıyabilmiş. Şehir antik İris bugünkü adı ile Yeşilırmak Nehri kıyısında dağların arasında vadiye konumlanmış, sırtını Harşena Dağı’na dayamış. Amasya, tarihi zenginliğinin yanı sıra coğrafi konumu ve Yeşilırmak kıyısına inci gibi dizilmiş yalı boyu evleri ile bir ressamın elinden çıkmış yağlıboya tablo gibi görüntü sunuyor.

Ülkemizin ikinci uzun nehri olan Yeşilırmak, Amasya’ya bereket, sakinlik ve renk vermiş. Yeşilırmak’ın kenarındaki verimli toprakları ile öncelikli geçim kaynağı tarım ürünleri olan Amasya, sahip olduğu değerler ile Orta Anadolu şehirleri arasında ayrıcalıklı bir yere sahip olmuş.  

Amasya özellikle son yıllarda turizm sektörüne yapılan yatırımlar ve tanıtım ile turistlerin ilgisini çeken bir şehir kimliğini kazanmış. 

Niçin Amasya
    • Amasya tarihi M.Ö. 5500 yıllarına dayanıyor. Geç Neolitik Çağ’dan beri bölgeyi topraklarına katmak istemiş güçlü devletler. Hititler, Frigler, Kimmerler, İskitler, Medler, Persler, Roma İmparatorluğu, Bizans, Anadolu Selçukluları, İlhanlılar, Eretna Beyliği ve Osmanlılar hüküm sürmüşler. Bu kadar çok medeniyetin yaşadığı topraklardan günümüze kalanlar bize tarihe yolculuk fırsatı sağlıyor.
    • Osmanlı şehzadeleri bu şehirde yetişmişler. Osmanlı tahtına oturan yedi ünlü sultan ve şehzadeler burada öğrenmiş devlet yönetimin inceliklerini. 
    • Türkiye Cumhuriyeti’nin doğum belgesi olan Amasya Genelgesi bu şehirde imzalanmış. Atatürk Amasya’da bağımsızlık meşalesini yakmış.
    • Amasya’nın görkemli, şehre hakim kalesi, antik kral mezarları, köprüleri, camileri, külliyeleri, hamamları, müzeleri, yalı boyu evleri ile her anınızı dolu dolu geçireceğiniz bir şehir.
    • Bu topraklarda ünlü bilim adamları, sanatçılar yetişmiş. Dünyanın ilk coğrafyacısı Strabon MÖ 64 yılında burada doğmuş. Dünyayı dolaşmış, tarih ve coğrafya kitapları yazmış. Sonrasında tekrar memleketine dönmüş ve burada ölmüş. Osmanlının ilk cerrahı Şerefeddin burada tedavi etmiş hastalarını. Hat sanatının ustalarından Şeyh Hamdullah burada eserlerine can vermiş. Divanı olan ilk kadın şair Mihri Hatun bu şehirden ilham almış. 
    • Amasya mutfağı hem Karadeniz hem Orta Anadolu mutfağının zenginliklerini bir arada sofralara getiriyor. Daha önce adını duymadığınız çorbalar, yemekler ve hamur işleri tadabilirsiniz.
    • Amasya gezisi sırasında Hititlerin başkenti Hattuşaş ve çevredeki antik kentler, Çorum ve Tokat gezileri de yapabilirsiniz. Ancak başka bir bölgeye giderken Amasya’yı duraklama noktası yapıp, ruhunu hissetmeden ayrılmayın bu şehirden.
Ulaşım

Amasya Orta Karadeniz’de, Çorum, Samsun ve Tokat ile çevrelenmiş, denize kıyısı olmayan bir şehrimiz.

Amasya Merzifon Havalimanı’na THY İstanbul Havalimanı’ndan ve Pegasus Hava Yolları’nın Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan direk uçuşları bulunmaktadır. Karayolu ile Amasya Ankara arası 320 km, 4 saatlik bir yolculuk ile ulaşılabiliyor. Biz Ankara’dan karayolu ile ulaşmayı tercih ettik, rahat bir yolculuğun yanı sıra Hattuşaş’ı gezme şansımız oldu. UNESCO Dünya Mirasları Listesi’nde yer alan, Hitit Uygarlığının başkenti  Hattuşaş, Çorum’un Boğazkale ilçesinde. Orta Karadeniz Bölgesi gezileri sırasında mutlaka görülmesi gereken bir antik kent. Ayrıca zaman yaratabilirseniz yine Çorum şehir merkezindeki Çorum Arkeoloji Müzesi’nde Hitit dönemi eserlerini görebilirsiniz.

Konaklama

Konaklama tercihiniz Amasya’ya özgü bir otel olabilir. Biz özellikle yalı boyu evlerinden birinde konaklamak istedik. Yeşilırmak kıyısında yan yana sıralanmış eski Türk evleri restore edilmiş ve butik otel olarak hizmet vermekte. Çoğunlukla aile işletmeleri, üç dört odalı konaklar bu şehre yakışıyor, bize de farklı bir nostalji yaşattı. Bu konaklar içinde en büyüklerinden biri Saat Kulesi’nin yanındaki Öğretmen Evi. Yerinin merkeziliği ve büyüklüğü ile düşünülebilir.

Biz küçük bir konak olan Gönül Sefası Oteli’nde kaldık. Aile işletmesi olan dört odalı otelde iki kişilik odalarda oda kahvaltı 350 TL ödedik. Küçük bir avlusu olan otelin odaların temizliği, kahvaltısının zenginliği ve hizmeti beklentimizi karşıladı. Asıl güzelliği odaların balkonunun Yeşilırmak Nehri’ne bakması idi. Sabahları nehir üzerinde güneşin pırıltısını, akşamları da şehrin ışıltıları ile yaşayan şehri görebiliyorduk. Yalı boyunda daha büyük konaklar ve oteller bulabileceğiniz gibi dağa yaslanmış daha yeni termal otellerde de kalabilirsiniz.

Gezelim Görelim

Her anlamdaki zenginliği ve bu zenginliğinin farkına varılıp yatırım yapılarak korunmuş şehrimizi biz de adım adım dolaşmak üzere programımızı yaptık.

Biz bu güzel kentte dört gece konakladık, ilk gün Ankara-Amasya yolunda Hattuşaş’ı detaylı gezdik, ikinci ve üçüncü gün adım adım Amasya turu yaptık. Son günümüzü özellikle UNESCO Dünya Mirasları Geçici Listesi’nde yer alan  Ballıca Mağarası ve Tokat’ın tarihi yerlerine ayırmak istedik. O kadar yol geldikten sonra en çok görmek istediğimiz Ballıca Mağarası’nın işletmesini alan müteahhit tarafından düzenleme yapılacağı gerekçesiyle kapatıldığını öğrendik. Eylül ayında turizm sezonunda yapılan kapatma bizim için gerçekten hayal kırıklığı oldu. Yine de Tokat gezimize devam ettik, tarihi Tokat yerlerini gezip ve ünlü restoranı Pirhan’da Tokat Kebabı tadımı ile son günümüzü geçirip, Amasya’ya geri döndük. 

Bu kadar genel bilgiden sonra, adım adım dolaşmaya başlayabiliriz, kadim şehir Amasya’yı. 

Yalı Boyu Evleri

Şehre girer girmez Yeşilırmak Nehri kıyısına dizilmiş evler mimarisi ile dikkat çekiyor.  M.Ö 5 binli yıllarda yerleşim görülen Amasya’da birçok uygarlıklar yaşamış, Türklerin Anadolu’ya girmesinden sonra 1075 yılından itibaren Türklerin memleketi olmuş. Evler de doğal olarak klasik Türk Osmanlı mimarisinin izlerini taşıyor. Ahşap ve hımış tekniği ile yapılan evlerin Selçuklu ve erken Osmanlı döneminden olanları günümüze ulaşamamış ancak geç Osmanlı döneminden kalanları restore edilerek kullanıma açılmış.

Deprem bölgesi olan Amasya’da 1915 yılında ve 1939’da yaşanan depremler ve sel felaketleri zaten çok dayanıklı olmayan evlere hasar vermiş. Bu evler arasında en az etkilenen Hatuniye bölgesi evleri restorasyonlarla şehri süslemeye devam ediyor. En sevindirici yönü bölgenin 1.derece sit alanı ilan edilerek tarihi dokunun korunmaya alınması  olmuş.

Evler nehir kıyısında Roma döneminden kalma surların üzerine yerleştirilmiş. İki katlı evler Yeşilırmak yönüne doğru cumbalı ve bitişik nizamlı yapılmış. Evlerin çoğunun avlusunda kuyu ve ocak bulunmakta. Şehrin bu özgün mimari dokusunun korunmuş olması, şehrin turistik  cazibesini daha da artırmış.

Kral Mezarları

Amasya Yeşilırmak Nehri’nin ortasından geçen vadi içinde kurulmuş sırtını da haşmetli Harşena Dağı’na dayamış. Bu dağın güney eteklerini, Romalılar şehri istila edene kadar hüküm süren Pontus Krallığı kral mezarları ile süslemiş. Bu anıtsal kral mezarları 2015 yılından bu yana UNESCO Dünya Mirasları Geçici Listesi’nde yer almaktadır.

Antik çağın önemli krallıklarından Pontus Krallığı’nın (MÖ 301-47) başkenti Amasya olmuş. Kurucu kral I.Mithridates Ktistes ile birlikte beş kralın anıt kaya mezarları, Harşena Dağı’nın dik yamaçlarına oyulmuş. Öldükten sonra dirileceklerine inanan kralların anıt mezarlarının arkaları U şeklinde oyulmuş. Bunun nedeni kralların hem vücutlarının sudan etkilenmemesi hem de halkın  Tanrı kralların etrafında dolaşarak  tavaf etmesini sağlamak olduğu düşünülmektedir.

Amasya kral mezarları Anadolu’daki en büyük kaya mezarları olduğu gibi dünyada da önemli kaya mezarları arasında sayılmaktadır.

Kral mezarlarına Hatuniye Mahallesi’nde Yeşilırmak Nehri’ne paralel yalı boyu evlerinin ön tarafından yürüyerek kolaylıkla ulaşabilirsiniz.  Harşena Dağı’nın eteğinde giriş kapısından sonra merdivenlerden tırmanma başlıyor. Merdivenlerin ortasında günümüzde tamamen yok olmuş kızlar sarayının üzerinde bir kafe yer alıyor. Bu kafede soluklanıp Amasya’nın doyulmaz manzarasını seyredebilirsiniz. Kızlar Sarayı’nın sol tarafında üç kral mezarı ve Osmanlı hamamı yer alıyor. Mezarların arkasına da dolaşabiliyorsunuz. Kafenin sağ tarafından biraz daha tırmanmaya devam ederseniz iki kral mezarı daha sizi bekliyor. Hem kral mezarları hem de Amasya manzarası tırmanmanın tüm yorgunluğunu alıyor.

Harşena Kalesi

Kral mezarlarına tırmanarak Harşena Dağı’nın bir bölümüne ulaşmıştık, ancak şehrin her noktasından da görünen en tepedeki Yukarı Kale’ye çıkmadan olmaz tabii. Kalenin yüksekliği gözünüzü korkutmasın, kalenin giriş kapısına kadar araba ile çıkılabiliyor. 

Bazı kaynaklara göre Pontus Kralı Mithridates’in yaptırdığı belirtilen kale, Pers, Roma, Pontus ve Bizans dönemlerinde  sürekli saldırılara uğrayıp el değiştirmiş ve onarım görmüş. Selçuklu Devleti tarafından 1075 yılında Amasya’nın fethi sonrasında da önemli bir onarım görmüş ve 18. yy’a kadar askeri önemini korumuş. Aslında kalenin sınırları Hatuniye Mahallesi’nde sur duvarları ile başlıyor, kaya mezarları ile devam ediyor en yüksek bölümü de Yukarı Kale.  Yukarı Kale’de hedef zirveye ulaşmak idi.  Merdivenlerden tırmanmayı göze aldık tabii ki. Amasya’nın her noktasından görünen, denizden 700 metre yükseklikteki bayrak direğine ulaşıp, bu kez en tepeden doyumsuz şehir manzarasını izledik. Kesinlikle değer bu görüntüler biraz tırmanmaya. 

Kalenin tepesinde de kesme taşlardan yapılmış sur duvarları bulunuyor. Kalenin ortasında Cilanbolu adı verilen, 150 basamak ile inilen 8 metre çapında bir dehliz bulunmakta.  Cilanbolu Tüneli 2300 yıl önce, saldırılar sırasında halkın kaleye sığınmasını veya kralın ve ailesinin kalede sıkışması durumunda dışarıya çıkartılmasını sağlamak amacı ile yapılmış. Daha sonraki yıllarda su kanalı olarak kullanılmış bu dehliz. Yukarı kalede ayrıca zindan, su sarnıcı, top kulesi, gözetleme kuleleri, Osmanlı hamamı bulunmakta. Kazı çalışmaları bir yandan da devam ediyor.

Ankara Savaşı’nda Timur’un zaferi sonrası kaçan Osmanlı Şehzadesi I.Mehmet Çelebi de bu kaleye sığınmış.

Amasya Kalesi Kültür Bakanlığı tarafından da Türkiye’nin en görkemli kaleleri arasında sayılmaktadır. Kısaca zaten zirveye ulaşıp, manzaranın ve kalanların görüntüsü ile siz de o görkemi iliklerinizde hissedeceksiniz.

II. Beyazid Külliyesi

Osmanlı sultanı II.Beyazid tahta geçtikten sonra uzun yıllar şehzadelik yaptığı Amasya’ya kendi adı ile külliye yapılmasını emretmiş. Oğlu Şehzade Ahmed 1485-1486 yıllarında cami, medrese, imaret, mektep ve köprüden oluşan külliyeyi yaptırmış. Bugün cami, medrese ve imaret bulunmakta külliyede. Mektep yıkılmış hiç bir iz kalmamış, köprü ise Çorum Osmancık İlçesi’nde yaptırılmış. Daha sonra külliyeye Şehzade Ahmet’in oğlu Şehzade Osman Çelebi Türbesi eklenmiş, ancak içinde sanduka bulunmamakta.

Sultan II.Beyazid Cami’ye ihtişamlı taç kapısından girilmekte. Cami yan mekanlı cami mimarisinin seçkin örnekleri arasında. Ortada iki kare mekanın doğu ve batı yönlerinde üçer kubbeli yan mekanlar bulunmakta.

Kubbe içinde ve pencere kenarlarında zengin kalem işlemeleri bulunmakta. Pencere kanatları dönemin ahşap kündekari tekniğinin özel örnekleri arasında sayılmaktadır.  Cami depremlerden etkilenmiş ve tamirat geçirmiş olsa bile orijinal yapısı korunmaya çalışılmış.  Caminin iki yanında tek şerefeli, gövdeleri farklı dokuda iki minare görünmekte.

Caminin kapısının karşısında iki yanında çınar ağaçları olan  şadırvan külliyeye ayrı bir güzellik katıyor. 12 sütun üzerine oturan şadırvanın klasik ve barok motiflerinden oluşan göbek desenleri, 6 kollu yıldız motifi ve duvar resimleri ilgi çekici. Çınar ağaçlarının yaşlarının cami ile aynı olduğu söylenmekte.

Minyatür Müzesi

Külliyede imarethanenin bir bölümü Minyatür Müzesi olarak düzenlenmiş. Burada Türkiye’nin en büyük kent maketlerinden biri yer almakta. 1914 yılında çekilen bir fotoğraf esas alınarak,  80 metrekarelik bir alanda,  1860 mimari yapısı ile Amasya şehrinin gündüzü ve gecesini bir simülasyonla izleyebilirsiniz. Sadece 10 dakika, oturarak izleyebileceğiniz ilginç bir müze deneyimi.

İmarethanenin diğer bir bölümünde canlandırmalar bulunmakta. Yerel el işleri de bu bölümde satılmakta.

İmarethanenin yan tarafında düzgün kesme taşlarla yapılmış tek kubbeli bir türbe bulunmaktadır. Türbe 1513 yılında Şehzade Ahmet’in oğlu Şehzade Osman Çelebi için yapılmış.

Amasya Arkeoloji Müzesi

Amasya’da ilk yerleşim Geç Neolitik Çağ’a kadar uzanmakta, sonrasında da Hitit, Frig, Pers, Pontus, Roma, Bizans ve Türklerin egemenliğinde eserler yaratılmış bu topraklarda. Türklerin 1075 yılında ayak basması sonrası Danişmentoğulları, Selçuklular, İlhanlılar ve 1393 yılından itibaren Osmanlı İmparatorluğu dönemlerinde önemli imar çalışmaları yapılmış. Camiler, köprüler, konaklar, kale, kaya mezarları yerinde görülebilse de, bu uygarlıkların kıymetli eserlerini görmek için Amasya Arkeoloji Müzesi mutlaka ziyaret edilmesi gereken yerler arasına alınmalıdır.

Biz de öncelikle Arkeoloji Müzesi’ni ziyaret ettik. 1928 yılında kurulan daha önce başka binalarda sergilenen eserler yeni modern binasında 1980 yılında yerini almış.

Müzede iki katlı ve bahçede de taş eserler sergileniyor. Müzenin birinci katı arkeolojik eserler salonu. Bu salonun dünya çapında en önemli eseri Hititlerin baş tanrısı Teşup heykeli. Bu salonda ayrıca fosiller, Geç Neolitik, Tunç, Demir Çağları, Hellenistik, Roma dönemi, günlük yaşam ve ritüellerde kullanılan eşyalar ve mezarlar sergilenmekte. Ayrıca her dönemden sikkeler de eserler arasında.

Müzenin ikinci katında daha çok etnografik eserler yer almakta. Kayı boyu damgası taşıyan ahşap pencere kanatları orijinal eserler arasında. Ayrıca Roma döneminden kalma yer mozaiklerinde Amasya’nın misket elmasının motifi de Amasya elmasının 1700 yıl önce de meşhur olduğunu göstermektedir.

İkinci katta en ilginç bölüm Mumyalar Salonu. Bu salonda İlhanlılar döneminde yöneticiler ve ailelerinden 8 adet mumya sergilenmekte. Türkiye’nin en geniş mumya ailesi olduğu belirtilmekte. 

Müzenin bahçesinde de her dönemden taş eserler, lahitler yanında Selçuklu Sultanı I.Mesud’un Türbesi bulunmakta.

Sabuncuoğlu Tıp ve Cerrahi Tarihi Müzesi-Bimarhane

Darüşşifa (Bimarhane)  İlhanlı Hükümdarı Sultan Mehmet Olcaytu ve eşi İlduz Hatun adına 1308-1309 yılları arasında yapılan bir tıp okuludur.  İlhanlı döneminden günümüze kalmış tek eser. Dikdörtgen planlı, açık avlulu  tipik bir Selçuklu medresesi olan binanın taç kapısının taş işlemeciliği göz alıcı. Ayrıca kapı kilit taşında diz çökmüş insan kabartması işlenmiş.

Binada tıp eğitiminin yanı sıra hasta tedavisi de yapılmış. Sonraki yıllarda ise daha çok akıl hastalıklarında müzik ile tedavi edildiği bir merkeze dönüşmüş. Anadolu’da müzikle tedavi yapılan ilk hastanedir. Osmanlı döneminin ilk cerrahı Şerefeddin Sabuncuoğlu 15.yy’da burada eğitim almış ve burayı bimarhaneye dönüştürmüş.

Tedavi de kullanılan araçların, müzik aletlerin sergilendiği Bimarhane özgünlüğü nedeni ile görülmeye değer. Bu tür tıp merkezini Edirne’de görmüştük, çok yerde karşılaşabileceğimiz bir müze değil. Bu Selçuklu binası bir dönem konservatuar olarak kullanılmış, 2011 yılında müzeye dönüştürülmüş.

Saraydüzü Kışla Binası

Amasya beni birçok yönüyle kendine hayran bıraktı. Ancak bu şehirde beni en çok üzen Cumhuriyetimizin temelleri atılan binaya reva görülen durum oldu.

Mustafa Kemal Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı’nı başlatmak üzere Samsun’a çıkışının ardından silah arkadaşları ile 12 Haziran 1919 yılında geldiği ilk şehir, Amasya. Atatürk 22  Haziran 1919 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerinin atıldığı ilk kuruluş belgesi olan Amasya Tamimi’ni imzaladığı bina Saraydüzü Kışlası. Yani bağımsızlık meşalesi burada ateşleniyor. Saraydüzü Kışla binası sel ve heyelan ile yıkılmış sonraki yıllarda. 1997 yılında binanın tarihi önemi düşünülerek heyelan bölgesi olan yerin yakınına aslına uygun olarak yeniden inşa edilmiş. Kültür Turizm Bakanlığı’na bağlı Milli Mücadele Müzesi oluşturulmuş. Binada Atatürk’ün Amasya’ya gelişinde karşılanışı balmumu heykellerle canlandırılmış, Amasya Genelgesi’nin nüshaları, önemli evraklar, silahlar sergileniyor, salonlarında kongreler düzenlenip, Cumhuriyet Baloları yapılıyormuş. Muşlu yazıyorum, çünkü biz gezimiz sırasında heyecan ile Cumhuriyet tarihimiz ve bağımsızlık mücadelemiz için anlamlı binaya koştuk. Ancak, büyük bir hayal kırıklığı yaşadık; Binanın kapısına İl Halk Kütüphanesi tabelası asılmış, görkemli binanın ilk katında kocaman salonlar okuma salonuna dönüştürülmüş, bir salona çocuk kütüphanesi adı verilmiş, pandemi dönemi bomboş bir salon, önemli kişilerin adının bulunduğu salonlar memur ofisleri olarak düzenlenmiş. Biz nereye bakacağımız bilemeyip Amasya Tamimi, müze,  Atatürk… gibi sözler fısıldayınca danışmadaki görevli en üst katı işaret etti. Merdivenle üç kat çıkarak  çatı katı odasına ulaştık. Dar bir alana sıkıştırılmış kalan 12 mumya ve üç beş afiş hepsi bu.

Gerekçe ise, II. Beyazid Külliyesi’nde kocaman tarihi Medrese binasında Atatürk’ün isteği ile kurulan İl Halk Kütüphanesi binası yeterli gelmemiş ve bu binaya taşınmış bir ay önce, hem de pandemi döneminde. Cumhuriyetimiz ve bağımsızlık mücadelemiz için önemli olan tarihi bina anlamından uzaklaştırılmış. Bu arada Kuzey Makedonya’nın başkenti Üsküp’te gezdiğim Bağımsızlık Mücadelesi Müzesi canlandı gözümde. Sadece ülkenin bağımsızlık mücadelesini (ağırlıklı olarak Osmanlıdan bağımsızlık)  anlatmak için kurdukları müze, rehber eşliğinde gezilebiliyor. Müze düzenlenmesi, harika canlandırmalar, belgeler, vb. anlatımlar ile size  bağımsızlık mücadelesi ve heyecanını yaşatıyor. Bu müzede bile Atatürk’ün mumyası yer alırken, Amasya şehrimizde binanın kimliğinin ortadan kalkması, mumyaların çatı katına sıkıştırılmış olması bizi hüzünlendirdi. 

Ferhat ile Şirin Müzesi

Amasya gerek coğrafyası gerek tarihi ile o kadar zengin bir şehir. Son yıllarda şehir tarihi yerlerin restorasyonları, konaklama yerlerinin arttırılması ve  daha iyi bir tanıtım ile turizmde de atak yapmış görünüyor. Bu arada var olan eserlerinin yanında çeşitli kurumlar eli ile şehre başka imajlar daha verilmek istenmiş sanki. Aşıklar şehri Amasya, Müzeler Şehri Amasya gibi… 

Amasya’da kiminle karşılaşsak Ferhat ile Şirin Müzemizi görün dediler. Üstelik Türkiye’nin ilk ve tek Aşıklar Müzesi’ni gidelim görelim bakalım diye çıktık yola. Şehrin Roma döneminden kalan tarihi su kanallarının geçtiği alan güzel yeşillendirilmiş, Ferhat’ın Şirin ile dağları delen öyküsü ile birleştirilmiş bir de müze kondurulmuş.

Eeee yeni müzecilik anlayışı ile çok bilinen aşıkların mumyalarını sıralayalım; Ferhat ile Şirin, Kerem ile Aslı, Leyla ile Mecnun eee bir de Romeo ve Jüliet olsun. Yetmedi bu efsaneler, hem Osmanlı hem gerçek kişiler Mimar Sinan Mihrimah Sultan aşkı olsun, bir odaya da Anadolu aşıkları diyelim Mevlana, Hacı Bektaş Veli, Aşık Veysel gibi gerçek karakterleri de giydirip süsleyip yerleştirelim mi?  Bahçeye temsili Ferhat ile Şirin mezarı, yandaki tepeciğe de Ferhat ile Şirin heykelleri koyalım, oldu bitti bir müze. Bir Ferhat ile Şirin  Parkı düzenlenip, aşıkların mumyaları da bir galeride sergilenebilirdi. Bu müze Belediye tarafından işletiliyor diye girişte 5 TL ödedik.

Amasya’nın zengin tarihi yerlerini gezip, ayrıca Saraydüzü Kışlası’nın da ruhunun silindiğini görünce bu müze de ne ki diye dolaştım.

Hazeranlar Konağı

Osmanlı sivil mimarisinin klasik örneklerinden olan Hazeranlar Konağı, Yeşilırmak kıyısında Roma dönemi surlarının üzerine yerleştirilmiş. Taş temelli bodrum katı üzerine iki katlı, ahşap çatkı arası kerpiç dolgulu bahçeli bir konak haremlik, selamlık şeklinde planlanmış.

Konak 1865 yılında dönemin defterdarı Hasan Talat Efendi tarafından yaptırılmış. Sahipleri İstanbul’a taşınınca konak terkedilmiş, ancak 1976 yılında Kültür Bakanlığı tarafından satın alınmış ve restore edilmiş ve 1984 yılında Müze Ev olarak düzenlenmiş. Etnografik eserlerin sergilendiği Osmanlı konağını, bu dönemin yaşam alanları, kullanılan eşyalar, kıyafetler, örtülerle,  şehrin ruhunu hissetmek için görülmesi gereken yerler arasında sayabiliriz.

Şehzadeler Konağı

Amasya asırlarca Osmanlı Devleti padişahlarının yetiştiği bir şehir olmuş. Sancak beyi olarak Amasya’ya gönderilen şehzadeler bu şehirde yönetim tecrübesi kazanırken, kendilerini de tahta en yakın aday olarak görmekte imişler. 16. yy’a kadar Amasya bu konuda önemli bir şehir olmuş. Ancak Kanuni’nin oğlu Şehzade Mustafa bu şehirde katledildikten sonra İstanbul’a daha yakın ve kontrolü daha kolay olacağı düşünülerek Manisa şehzadeler için önemli bir sancak haline gelmiş. Amasya da merkezden atanan sancak beyleri tarafından yönetilir olmuş.

Şehzadeler Konağı, Hatuniye Mahallesi’nde Yeşilırmak kıyısında iki katlı klasik bir Osmanlı Konağı.  Konağın içinde dokumalar, hat ve tezhip örnekleri, halılar ve aksesuar bulunmakta. Konağın ikinci katında Amasya’da şehzadelikleri geçmiş ve sonrasında tahta oturmuş sultanların balmumu heykelleri sergilenmekte. Bu padişahlar; Yıldırım Beyazıt, Çelebi Mehmet, II.Murat, Fatih Sultan Mehmet, II.Beyazid, Yavuz Sultan Selim ve III.Murat’tır. Alt katta ise Amasya’da şehzadeliklerini Amasya’da geçirmiş, ancak tahta oturamayan beş şehzadenin canlandırmaları bulunmaktadır. Bu şehzadeler; Kanuni’nin oğulları Şehzade Mustafa, Şehzade Beyazid, II.Murat’ın oğulları Şehzade Ahmet ve Şehzade Alaeddin ve II.Beyazid’in oğlu Şehzade Ahmet’tir.

Bu müze konak da belediye tarafından yönetilmekte giriş ücreti olarak 5 TL alınmaktadır. Amasya’da epeyce kafamız karıştı birçok müze var, bir kısmına müze kart ile girerken, belediyenin işlettiklerinde müze kart geçmemekte. Acaba belediyeler, tam anlamı ile müzecilik anlayışını yansıtmayan düzenlemelerin adını müze koymak yerine, kültür evi, galerisi gibi mi adlandırsalar, isterlerse yine ücret almaya çalışsalar da bizim de kafamız karışmasa.

Şeyh Hamdullah Yazı Tarihi ve Hüsn’i Hat Müzesi

Amasyalı hat ustası Şeyh Hamdullah’ın adının verildiği üç katlı müzede Sümerlilerden başlayarak yazının gelişimi anlatılmakta, ayrıca ebru, tezhip ve hat sanatının örnekleri sunulan bir müze. Yine ücretli, müze kart geçmiyor, meraklısına önerilir.

Saat Kulesi

Hatuniye Mahallesi’nde Helkis (Hükümet) Köprüsü’nün batısında yer alan Amasya Saat Kulesi dikkat çekmektedir. Orijinal saat kulesi 1865 yılında Amasya Mutasarrıfı Şair Ziya Paşa tarafından yaptırılmış. Ancak yapımından kısa süre sonra çıkan yangında zarar görmüş ve yenilenmiş. Daha kötüsü ise 1940 yılında dönemin valisi Talat Öncel tarihi ahşap Helkis Köprüsü’nün yıkılarak betonarme bir köprü yapılmasına karar verir. Bu arada da köprü inşaatını engelleyeceği gerekçesi  ve yerine daha modern bir saat kulesi yapılması vaadi ile yıktırır saat kulesini. Tabi bu söz tutulmamış, 2002 yılında yeniden yapılmış. Saat Kulesi kesme taş, tuğla ve ahşaptan yapılmış. Minare görünüşlü gövdenin üst kısmı da şerefe şeklinde düzenlenmiş.
Amasya Heykelleri

Amasya heykelleri de ayrı bir yer ayırmayı hak ediyor. Yavuz Sultan Selim Meydanı’nda ‘Amasya Tamimi Anıtı’ ile başlayalım. Saat Kulesi’nin karşısında geniş meydanda yer alan heykelde Atatürk Amasya Tamim’i sırasında yardımcı olan yerel halkla birlikte görülüyor.  Heykel 1981 yılında ünlü heykeltraş Prof.Dr.Tankut Öktem tarafından yapılmış.

Amasya’da turizm atağı ile birlikte şehre değişik heykeller de yerleştirmişler. Tarihi kişilerin heykellerinin yanı sıra  esprili heykeller de karşınıza çıkabilir. Yeşilırmak Nehri’nin güney yönünde bir alan Şehzadeler Yolu olarak düzenlenmiş. Bu bölümde ve yine Yeşilırmak kıyısında yürüyüş yollarında ve köprüler üzerinde ilginç heykeller görebilirsiniz. Şehzadeler yolunda dünyanın ilk coğrafyacısı Strabon’un Heykeli, bazı şehzadelerin heykellerinin yanı sıra köprü üzerinde olta ile balık tutan bir heykel yanında, selfi çeken bir şehzade de görebilirsiniz. Son yıllardaki birçok şehrin simgesini gösteren heykeller furyası 2015 yılında Amasya’ya bir elinde kılıcı ile selfi çeken şehzadenin yanı sıra elma heykeli de hediye etmiş.

Amasya Köprüleri
Amasya Yeşilırmak kıyısına kurulduğundan iki yaka birbirine köprüler ile başlanmış. Her bir köprünün yapılış tarihi, mimarisi, öyküsü farklı. 
Alçak Köprü Romalılardan kalma tek taş köprü. Nehir 1865 yılına kadar bu hali ile kullanılmış, Zamanla nehir yükselince üzerine bir ahşap köprü yapılmış o da sular altında kalınca yine taşlarla yükseltilmiş köprü. Sonrasında beton ve demir ile güçlendirilmiş.

İstasyon Köprüsü ilk olarak 1145 yılında Selçuklu Sultanı I.Mesud tarafından yaptırılmış. Taşkınlarla yıkılmış,  aynı yere aynı şekilde  1370 yılında yapılmış. Üç geniş ayak üzerine kesme taşlı köprü çok onarım görmüş en son hali üzerine beton dökülmüş kenarlarına metal korkuluklar eklenmiş. Kunç Köprü üç büyük ayaklı kemerli köprü de Selçukluların son dönem eserlerinden. Roma döneminde yapılan Helkıs ve Madenüs Köprülerinden ise günümüze bir şey kalmamış yerine yeni köprüler yapılmış. Gezerken herhalde Roma dönemindeki mimariler, daha güzeldi diye düşünmekten kendimi alamadım.

Camiler

Amasya’da Selçuklu döneminden itibaren çok sayıda tarihi cami karşınıza çıkıyor. Ayrı bir camiler turu yapılabilir. Biz asıl olarak II.Beyazid Cami, Hatuniye Camisi’ni gezdik, bir kısmını dışarıdan gördük.

Hatuniye Cami

Sultan II.Beyazid’in hanımı Bülbül Hatun cami, hamam ve sübyan mektebinden oluşan bir külliye yaptırmış. 1510 yılında yapılan Hatuniye Cami bu külliyenin bir parçasıdır.  Beş kubbeli, altı sütunlu, dikdörtgen cami ve zengin tuğla işlemeciliği ile dikkati çekmektedir.

Şehirde çok sayıda cami var.  Karşımıza çıkan diğer birkaç caminin fotosunu ekledim.
Medreseler

Camilerin yanı sıra önemli medreseler de ziyareti hak ediyor. Bu medreselerden Gök Medrese’yi özellikle görmek istedik.

Gök Medrese

Hem medrese hem cami olarak kullanılan kesme taşlı yapısı ve önünde yer alan mavi sırlı, sekizgen türbesi ile bu yapı Selçuklu sanatının değerli örnekleri arasındadır. Cami Amasya Valisi Torumtay tarafından 1267 yılında yapılmış. Amasya Müzesi’ne yakın olan Gök Medreseye gittiğimiz zaman kapalı olduğundan içini görme şansını bulamadık.

Büyük Ağa Medresesi

Sultan II.Beyazid’in kapı ağası Hüseyin Ağa tarafından 1488 yılında yaptırılan özgün bir medrese. Klasik Osmanlı medrese mimarisi yerine Selçuklu mezar anıtlarında görülen sekizgen plan ile yapılmış. Medrese Amasya’da yüksek eğitimin yapıldığı, değerli ilim adamlarının yetiştirildiği bir yer olmuş. 19.yy’da önemini yitirmiş, terk edilmiş, 1978 yılında restore edilmiş.

Saraydüzü Kışla Binası’na yakın  özel olarak görmeye gittiğim medrese binasını gezemedim. Kapıda hafız kursu yazan binanın kapısından girince içeride çok sayıda erkek çocukların koşturduğunu gördüm, kapıda duran bir çocuk içeriye giremeyeceğimi söyledi, bir şekilde barikat yapılmış idi, sadece avlunun kapının yanından fotosunu çekebildim. Yukarıdaki binanın tüm fotosu Ferhat ile Şirin Müzesi’nin bahçesindeki maketinden çekildi.

Hamamlar

Amasya’da Selçuklu ve Osmanlı dönemi hamamlar da oldukça iyi konumda ve halen hizmet vermekteler. Hamamları dışarıdan birkaç fotosunu paylaşabiliriz. Bu hamamların önemlilerini şöyle sayabiliriz; Yıldız Hamamı, Altuntaş Hamamı, Paşa Hamamı, Mustafa Bey Hamamı, Kumacık Hamamı.

Aynalı Mağara

Aynalı Mağara en iyi işlenmiş, taş işçiliğinin en iyi olduğu kaya mezarları arasında sayılıyor. Şehir merkezinden 3 km uzakta, yine de bu özel olarak mezarı görmek için gittik.  Güneş vurduğunda yüzeyinin parlaması nedeniyle Aynalı Mağara adı verilmiş. İçerisinde Bizans döneminde yapılmış havarilerinin resimleri varmış. Hz. İsa’nın havarilerinden birinin Hristiyanlığı buradan yaydığı söyleniyormuş. 

Biz mağaraya gittiğimizde mağara kapısına kilit vurulmuştu. Şehir dışında olmasına rağmen yol üzerinde ulaşılması kolay ancak burası kilitlenerek korunmaya çalışılmış. Ben yazayım da göremedik diye üzülmesin zaman bulup oraya ulaşamayanlar.

Borabay Gölü

Amasya gezisinde görülmesi gereken başka bir doğa harikası Borabay gölü. Göl Amasya merkeze 63 km mesafede, Amasya’nın Taşova ilçe sınırlarında. Araba ile ulaşım sağlanabilir, Amasya’dan Taşova’ya giden minibüsler ile de ulaşılabilmektedir.

Borabay Gölü denizden 1050 metre yükseklikte, küçük bir akarsuyun kenarlarının tıkanması ile oluşmuş. Gölün etrafı, kayın, sedir, kestane ağaçları ile çevrilmiş.  Göl çok büyük değil, uzunluğu 900 metre, genişliği 300 metre derinliği de 25 metre.

Biz Borabay Gölü’ne yarım gün ayırdık, göl kenarına kadar araba ile ulaşılabiliyor. Göl kenarında biraz yürüyüş yapıp, yine göl kenarında harika manzaralı restoranda hafif bir şeyler atıştırdık. Borabay gölünde yapılacaklar bunlarla sınırlı değil. Göl çevresi piknik alanı olarak düzenlenmiş, hatta göl kenarında kamp yapılabilir veya bungalov kiralayarak gece kalınabilir. Alabalık, sazan, yayın gibi göl balıkları da tutabilir veya göl üzerinde kanolar, bisikletler ile gezebilirsiniz. Kısaca Amasya gezisinde Borabay gezisi programa alındıktan sonra geceleme kararı ve aktiviteler size kalmış.

Yeme İçme

Amasya mutfağı da zengin ve özgün çeşitler sunuyor. Bu mutfağın çeşitlerinin en güzel sunulduğu yerleri araştırdık. Karşımıza ilk olarak Ali Kaya Restoran çıktı. Denedik ve biz de öneriyoruz. Öncelikle manzara müthiş. Karşıda Harşena Dağı, Yeşilırmak Nehri ve akşam ışıl ışıl Amasya manzarasına karşı yemeğimizi yedik. Lezzetli ve çeşitli mezelerinin yanında et yemeği olarak onların önerisini aldık. Tokat kebabını Tokat’ta tatmayı düşünmemize rağmen Tokat kebabını önerdiler. Biz de memnun kaldık. Fiyatları da bu manzaraya karşı fahiş gelmedi bize. Başka şehirlerde de mezeli, içkili ve et yemekli restoranlarda daha yüksek fiyatlar ile karşılaşabilirsiniz. Bir gece Amasya’da, bu manzaraya karşı yemek yenmeli. Yine manzaralı olan bu restoranın karşısındaki Yamaç Restoranı tavsiye edenler de bulunmakta.

Amasya mutfağı coğrafi konumu nedeniyle hem Karadeniz hem İç Anadolu’nun çeşitlerini sunmaktadır. Hamur işlerinden, değişik çorba çeşitlerinden, sebze yemeklerine daha önce tatmadığınız lezzetler sofranızda yer alacak. Geleneksel Amasya yemekleri tatmak için önerilen yer Ameseia Mutfağı. Yeşilırmak kenarında yalı boyundaki restoranda yerel çorbalar, bakla dolması, keşkek tatmayı unutmayın. Amasya mutfağında mantı da ön sıralarda. Bu lezzeti tatmanız için Anadolu Mantı Evi ilk sırada. Tek tür mantı yerine kocaman bir menü ile o kadar çok mantı çeşidi sunuluyor ki, hepsini merak ediyor insan. Biz dört kişi hepimiz ayrı çeşit sipariş vererek en azından dört çeşidi tattık. Ayrıca yine Keyf restoran da denediğimiz hızlı servis ile çorba ve kebap çeşitleri ile memnun kaldığımız bir yer oldu.

Bu arada akşam yemekleri için müzikli, içkili restoranlar ve barlar da değişik alternatifler bulunmakta. Yalı boyunda Emin Efendi Konakları gerek yemekleri, servisi ve ortamı ile öneriliyor. Hafta sonları da müzik var. Ayrıca yine konaklarda restoranlar, barlar Amasya gecelerinizi renklendirecektir.

Bu arada Amasya çöreğinden söz etmeden olmaz. Ceviz ve haşhaş karışımı çörek. Bu çöreğin piri Çörekçi Galip Usta, dükkanı arayıp bulmanız lazım, üç kuşaktır bu çöreği üreten  Galip Usta’nın çörekleri hızlı tükeniyor. Burada tadamazsanız Hatuniye Mahallesi’nde Amasya Çörekçisi’nde bulabilirsiniz.

Alışveriş

Amasya’dan dönerken yanımıza neler alalım derseniz. Amasya deyince aklımıza ilk gelen ünlü Amasya misket elması ürünleri bizi bekliyor. Elma çayı, sabunu, kurutulmuş çeşitleri hazırlanmış. Ayrıca çeşitli dokuma ürünler, şallar yemeniler olabilir. Yine tahta işi hediyelik eşyalar da bulabilirsiniz. Alışveriş için tabi ki dünya markalarının çeşitlerini satan AVM’ye adım atmıyoruz.

Hatuniye Mahallesinde yol boyunca veya tarihi pasajlarda çok sayıda hediyelik eşya dükkanları göreceksiniz. 

Son Söz

Amasya coğrafi konumu ve tarihi ile Anadolu’nun kadim şehri. Yeşilırmak kıyısında bereketli topraklarda, yeşil bir şehir.

Tarihi eserlerin korunması, sergilenmesi, farklı coğrafi yapısı ve özel dokusu ile gezenlerin zihinlerinde kalıcı görüntüler bırakıyor. Bazı şehirler vardır ya, şehrin genel fotoğrafı aklınızın bir köşesinde kalır. Benim için Amasya da bir yanda doğası, diğer yanda tarihi izleri ile unutulmaz şehirlerim arasında yerini aldı. Amasya gezginlerin adım adım gezip, görecekleri şehirler arasında ön sıralarda yer almalı. 

Visits: 6

Yorumunuzu Buraya Yazabilirsiniz

Yorumunuzu Giiniz
Please enter your name here