Aydınoğulları Beyliği’nin başkenti, tarihi, kültürü ve Bozdağların eteklerinde yemyeşil doğası ile renkli bir köy Birgi. Tarihi 3000 yıl önceye giden, Lidya, Pers, Bergama Krallıkları, Roma ve Bizans İmparatorluklarının egemenliğinde kalmıştır. Aydınoğulları, Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde Türk kimliği ile önemli bir şehir olmuştur. Hem tarihi, kültürü ile hem de Bozdağ’ın eteklerinde ulu çınar ve çam ağaçları ile yemyeşil ortasında akan Birgi çayı, tarihi köprüleriile Birgi görülmesi gereken yerlerimizden. Birgi 1990 yılında kentsel sit ilan edilmiş 2012 yılında da UNESCO Geçici Listeye alınmış.

Ulaşımı kolay, İzmir’e sadece 110 km uzaklıkta, Ödemiş’e bağlı bir köy, yeni düzenleme ile bir mahalle Birgi. İzmir Aydın yolunda Ödemiş sapağından ayrılıp, Ödemiş merkezden sonra 9 km uzaklıkta, İstanbul ve Ankara yönünden gelenler için ise Salihli, Bozdağ, Gölcük üzerinden ulaşılabilir. İzmir’de yaşayan biri olarak Gölcük ve Bozdağ gerek baharda, gerek kışın ziyaret ettiğimiz yerler olmasına rağmen, Birgi bugüne kadar programımızda yer almamıştı. İstanbul’dan gelen arkadaşım Eser’i İzmir’e yakın, farklı bir yerde gezdirme seçeneklerini araştırırken karşımıza çıktı Birgi. Gezgin olarak bu kadar yakın, tarihi, kültürü, doğası ile zengin Birgi’yi görmek ayrı bir heyecan yaşattı.

Köyün girişinde taş Birgi yazısı ve Poslu Mestan Efe’nin heykeli karşılıyor. Şehit Yörük Poslu Mestan Efe, Kurtuluş Savaşı sırasında Kuvai Milliye akıncısı olarak Birgi, Ödemiş, Tire bölgesinde işgalci kuvvetlere akınlar yapan ve 1920 yılında Yunan Birlikleri tarafından öldürülen bir Efe. Birgi Yunan işgaline karşı direnişte önemli rol oynayan bir köy, Yunanlılar çekilirken de köyü yakarak ayrılmışlar.

Asfalt geniş yolun devamında hemen evler karşılıyor. Bu cadde Şehit Gürol Madan Caddesi, köyde iki ana caddeden biri, diğeri de derenin diğer yanında kalan Fatih Mehmet Bey Caddesi. Biz bu iki cadde üzerinde yürüyeceğiz, göreceğimiz bir çok yer bu alanda, dere üzerinde yer alan birkaç köprü iki caddeyi birbirine bağlıyor.

Şehit Gürol Madan Caddesi’nde ilerleyerek Çakır Han Konağı’nın levhasını görünce arabayı park ettik. İlk görülecek yerimiz köyün en önemli tarihi konağı idi. Maalesef ciddi bir hayal kırıklığı yaşadık.

18.yy’da Şerif Ali Ağa tarafından yaptırılan, barok ve rokoko süslemeleri ve odalarındaki İstanbul ve İzmir resimleri ile ünlü konak. Şerif Ağa’nın iki karısı varmış, biri İstanbullu biri İzmirli, Ağa karılarının memleket hasretlerini gidermek için odaların birini İzmir resimleri, diğeri İstanbul resimleri ile süsletmiş. Konak 1975 yılına kadar konut olarak kullanılmış, bu tarihte Kültür Bakanlığı’na devredilmiş. 1995 yılında da müze olarak halka açılmış. Ancak bu tarihi miras üç yıldır restorasyon gerekçesi ile kapalı imiş, dolayısı ile bu köyün en önemli konağını gezme şansımız bulunamadı.

Konak yüksek duvarlarla korunduğundan dışarıdan fotoğrafını bile çekemedik. Siz Birgi’yi görmeye gittiğinizde olur ya şu anda hareket görülmeyen restorasyon bitmiş olur da görme şansını bulursanız diye internette aldığım konağın fotoğrafını ekleyeyim.

www.muze.gov.tr

Konağın önünden boynumuz bükük ayrıldık rotamızı diğer tarihi miras Aydınoğulları Camisi’ne çevirdik. Birgi Çayı köyü ikiye bölmektedir. Çayın diğer yakasında evlerin arasından caminin silueti görünüyordu. Çayın kenarından biraz yürüyüp, dere üzerindeki ilk köprüden karşıya geçtik.

Caminin hemen yanındaki meydanda sevimli kır kahvesi, yerel ürünler ve hediyelik eşyalar satan satan tezgahlar arasından geçerek Camiye yöneldik.

Aydınoğlu Mehmet Bey diğer adı ile Ulu Cami, Mehmet Bey tarafından 1312 yılında yaptırılmış.

Moloz taş ve mermer bloglarla yapılan caminin 15 sütun üzerine yerleştirilmiş tavanı vardır. Mimberi hiç çivi ve tutkal kullanmadan birbirine geçme şeklinde kündari tekniği ile yapılmış bu özelliği ile Selçuklu ahşap sanatını yansıtan bir örnek. Başka camilerden farklı olrak minaresi sağ arka köşede değil sağ ön köşede yer almaktadır.

Caminin güneydoğu köşesine bir aslan heykeli yerleştirilmiş. İslam mimarisinde camilerde böyle heykeller yer almaz, M.Ö. 1000 yıllarından Lidyalılardan kalma olan bu heykelin özellikle o duvara yerleştirildiği düşünülmektedir. Güç sembolü olan aslanın Aydınoğulları Beyliği’nin ve hükümdarı Mehmet Bey’in gücünü ifade etmektedir. Aslan figurü nedeniyle cami Aslanlı Cami olarak ta bilinmektedir.

Caminin hemen yanında Aydınoğulları Türbesi yer alıyor. Kare planlı türbe 1334 yılında Mehmet Bey’in ölümü üzerine yapılmış. Türbenin içinde Mehmet Bey’in yanı sıra oğulları Umur Bey, İsa Bey ve Bahadır Bey’in sandukaları da bulunuyor. Kapının girişinde dışarıda sağ yanda bir mezarın kime ait olduğuna dair bir açıklama bulunmamakta.

Aydınoğlu Mehmet Bey Cami’nin baktığı meydanın adı da Aydınoğlu Meydanı. Meydanın dört bir yanı Aydınoğullarının eserleri ile süslü. Bir köşede yer alan Aydınoğlu Hamamını da gezmek mümkün olamıyor; o da restorasyonda.

Yine Meydanda Sultan II.Selim’in hocası Ataullah Efendi tarafından 1570 yılında yaptırılan Medrese yer almaktadır. Medresede İmam-ı Birgi Mehmet Efendi müderrislik yaptığından onun adı ile bilinmektedir. Medrese 7 hücreli, ancak kapısı kapalı idi; içini gezemedik.

Medresenin yanında Umur Bey’in heykeli yer alıyor. Gazi Umur Bey, Aydınoğulları Beyliği’nin kurucusu Mehmet Bey’in oğlu ve beyliğin üçüncü hükümdarı. Döneminde İzmir’i Latinlerden korumuş, güçlü bir donanma kurmuş, denizaşırı fetihler yapmış. Hükümdarlığındaki başarıları ile bölgeye ekonomik, siyasal, kültürel olarak yükseliş dönemi yaşatmış.

Meydanda Fatih Bey Caddesi’ne açılan yönünde nerede ise caddenin ortasında Sultan Şah Türbesi yerleştirilmiş. Moloz taştan altıgen planlı türbe Aydınoğlu Mehmet tarafından 1310 yılında ölen kız kardeşi Handaze Hatun için yaptırılmış. İçinde sandukası bulunmaktadır.

Türbeden aşağıya doğru yürümeye devam ettik. Bir köy için geniş, ferah, temiz bir cadde. Cadde üzerinde kafeler, restoranlar ve hediyelik eşya satılan tezgahlar yer alıyor.

Caddenin başlarında sağ kolda Karaoğlu Cami ve Şadırvanı yıllanmış ağaçların yer aldığı bakımlı bir bahçe içinde yer alıyor. Karaoğlu Mustafa Bey tarafından 1782 yılında yaptırılan moloz taştan yapılma kare planlı bir cami.

Fatih Mehmet Bey Caddesi’nden Cumhuriyet Meydanı’na kadar ilerleyip, tekrar diğer caddeye köprüden geçerken sağ kolda Derviş Ağa Camisi yer alıyor. Kare planlı kubbeli cami, 1663 yılında Derviş Ağa tarafından yaptırılmış. Caminin dışarıdan renkli görüntüsü çarpıcı. Kırmızı ve mor üzümlü boyamalar, kemerlerinde asma dalları ile bezenmiş. İçeride de boya bezemeleri bulunuyormuş.

Dervis Paşa Cami’nin karşısında ünlü Koca Çeşme. Bıçakçı Esseyyid Hacı Ali tarafından 1808 yılında yaptırılmış. Köşeleri tuğla ile yapılmış çeşmenin en ilginç bölümü yalağı. Roma döneminden boğa başlı mermer lahit yalak olarak yerleştirilmiş.

Dervişpaşa Camisi’nden ilerleyip tekrar köprüyü geçtikten sonra Derviş Paşa Konağı ve Medresesine ulaştık. Aydınoğlu Mehmet Bey’den sonra köyde birçok eserde adı olan Derviş Ağa kimdir, onu tanıyalım mı?

On yedinci yüzyılda ‘Derviş’ isimli yoksul bir delikanlı varmış bir ülkede. Bir gece rüyasına giren pir ‘ara bul nasibini’ diye öğüt vermiş. Pirin sözünü dinleyen Derviş yollara düşmüş, bir köyde onu yoksul bir kızla evlendirmişler. O da eşiyle beraber nasibini aramaya devam etmiş. Yolu Birgi’ye düşmüş, köylüler onu eski bir eve oturtmuşlar. Bir gece Derviş’in rüyasına tekrar giren pir, merdiven altını kaz demiş. Merdiven altına kazmayı vuran Derviş bir küp altın bulmuş. Bu paralarla konağın yanı sıra medrese ve cami yaptıran yoksul Derviş artık ağa olmuş.

Çakırağa Konağı’nı gezemedik, bari Derviş Ağa Konağını gezelim diye konağa doğru yöneldik. Derviş Ağa Konağı gezilecek müze değil bir otele dönüşmüş. Görmeden olmaz bir Birgi Konağı diyerek açık kapıdan içeriye süzüldük. Otelin resepsiyonunda Şükran Hanım karşıladı. Gezginimgezgin blogunu ve kendimizi tanıtınca memnuniyetle Konağı gezdireceğini söyledi. Hem gezip, hem sohbet edip hem de Birgid’e konaklama fiyatları konusunda bilgi alıp, teşekkürlerle ayrıldık. Konaklama konusu yazının sonunda.

Derviş Ağa, konağının hemen yanına 1658 yılında bir medrese yaptırmış. Taştan açık avlulu, L planlı medresede dersane, mescid ve yedi öğrenci hücresi bulunuyor. Bahçesindeki avluda da kuyu yer almakta.

Odalar değişik temalarla döşenmiş, bir oda yörenin önemli ürünü ipek odası, diğer bir oda incir odası olarak adlandırılmış. Halk arasında çukur medrese olarak bilinen medrese ücretsiz gezilebiliyor.

Medresenin karşısında Derviş Hamamı, ya da Şeyh Muhittin Hamamı olarak adlandırılan tarihi hamam yer almaktadır. 15.yy’da yapılan hamam halk arasında Çukur Hamam olarak biliniyor. Hamam moloz taştan yapılmış, kare planlı. Ziyarete açık, hamamın bölümlerinde Birgi hakkında bilgilendirici yazılar resimler sergilenmektedir.

Birgi’de buraya kadar yazdığım yerleri yürüyerek, iki cadde, iki meydan ve üç köprüden geçerek rahatça tamamladık. Sırada İmam-ı Birgi Kabristanlığı ve Su kemerleri vardı. 3-4 km’lik yolu hafif yokuş yürümek mümkün, ancak biz Birgi sonrası Gölcük’e uğramak istediğimiz için araba ile gitmeyi tercih ettik. Kabristanın hemen karşısında su kemerleri görünüyor.

İmam-ı Birgi Mehmet Efendi aslen Birgili değil. Birgi’de medresede dersler vermiş, kitap yazmış, ömrünün son 10 yılını Birgi’de geçirmiş. 1573 yılında veba salgınından ölmüş. Ölünce de Böken mezarlığına gömülmeyi istemiş. Halk tarafından sevilen ve vasiyeti yerine getirilen din adamının kabrinin bulunduğu yer Osmanlı döneminden bir mezarlık. Aslında halk arasında Böken mezarlığı, Osmanlı döneminde önemli kişilerin gömüldüğü mezarlık. Ziyaretimiz sırasında son 20-30 yılda ölmüş kişilerin mezar taşlarını da gördüğümüzü belirtmek isterim.

Birgi gezimizde mümkün olduğu kadar çok yeri ziyaret etmeye çalıştık, Birgi’yi İzmir’in köyü veya küçük bir mahallesi diye düşünmek mümkün değil, çok sayıda tarihi yer bulunmakta, az sayıda da olsa göremediğimiz yerler kaldı. Osmanlı İmparatorluğu bu topraklara ulaşmadan 1300 yılında Anadolu’daki enönemli beyliklerden Aydınoğulları Beyliği’nin başkenti Birgi. Hem tarihi, hem kültürü, hem yemyeşil vadi içinde şırıl şırıl akan çayı ile özel bir belde.

Birgi kataloğu ve Aydınoğlu Meydanı’nda gezilecek yerler haritası yerleştirilmiş. Ayrıca tabelalar da yol gösteriyor. Birgi haritasında tüm görülecek yerleri incelemek mümkün.

Birgi’den Ne Alınır?

Çok sayıda tezgahlarda zengin, doğal yerel ürünler yerel halk tarafından satılıyor. Tarhana, erişte, nar ekşisi, çeşitli meyve suları, tezgahları ziyaret edin mutlaka alınacak bir şeyler bulacaksınız. Tabi yerel seramik, toprak hediyelik eşyalar da bol.

Farklı bir dükkan; zeytin ağacından yapılmış, ahşap tasarım objeler. İlginç bir mağaza.

Birgi ipek üretimi ve işlemeciliği ile de ünlü. Son dönemde ipek üretilemese de dokumacılığı yapılıyor. Erken dönem Osmanlı mağazalarından biri ipek dokumaların satıldığı bir mağaza olarak düzenlenmiş. Derviş Ağa Cami’nin yanında ziyaret etmeniz önerilir.

Yeme – İçme ve Konaklama

Birgi’de çok sayıda kafe, kahvaltı yapılacak yerler var. Taş binalar, otantik döşenmiş mekanlar. Arzu ederseniz kahvaltınızı buralarda yapabilirsiniz. Biz kahvaltımızı yapıp gelmiştik, öğlen yemeğimizi Birgi Sofrası’nda yedik. Hem kebap, et menüsü hem de zeytinyağı menüsü oldukça çeşitli ve lezzetliydi. Önerebiliriz.

Yemek sonrası kahvemiz de Yeni Gelin Evi Kafe ve Pansiyon’da içtik. Birgi’ye özgü bir taş ev restore edilmiş, evin sahibi Ertuğrul Sevim bizi ağırladı evi ve odaları gezdik. Birgi’de konaklamayı düşünenler beş odalı, sıcak samimi pansiyonda kalmayı düşünebilirler. Ertuğrul Bey’in eşi ile işlettiği pansiyon sizi rahat ettirecektir.

Birgi’de konaklamak isteyenler köyün dokusuna uygun köy evlerinden oluşan pansiyonlarda kalabilirler. Şu anda Birgi’de 8 adet bu tür pansiyon, iki alkollü lokanta bulunuyor. Derviş Ağa ve Yeni Gelin Evi’nde bir gecelik iki kişilik oda fiyatı 250 TL. Büyük şehrin karmaşaşından kaçıp, yemyeşil, dere kenarında ve tarihi dokulu bu köyde gecelemek insanı yeniler herhalde.

Son Söz

Birgi 1300’lü yıllardan kalan tarihi binaları, konakları ile iyi korunmuş, temiz, düzenli, bakımlı güzel bir köy. Parke taşlı sokaklarında, konakların arasında dolaşırken tarihi koklayıp, asırlık çınar ağaçları, çam ağaçları, ceviz ve meyve ağaçları içinde derin nefes alarak, şırıl şırıl akan derenin üzerindeki tarihi köprülerde yürürken açık hava müzesinde dolaşıyor gibi hissedebilirsiniz. Bir günde tüm köyü dolaşmak, kahvaltı yapmak, yemek yemek mümkün. Ancak sessiz huzurlu bu tarihi ortamda bir gece taş konaklardan düzenlenmiş pansiyon otellerde gecelemek te mümkün. Gece kalmalı veya günübirlik gidilirse de 35 km uzaklıkta Gölcük’te göl havası alıp, göl kenarında soluklanabilirsiniz, akşam dönüşte Ödemiş’te meşhur Ödemiş köftesini denemenizi de öneririz. Biz öğle yemeğini Birgi’de yerken akşam yemeğinde Ödemiş köftesini tatmayı tercih ettik. Birgi’ye ilk kez ve günübirlik geldik, ikinci gelişimiz hafta sonu konaklamalı olacak diye ayrılıyoruz.

Birgi’yi video ile gezmek isterseniz…

Yorumunuzu Buraya Yazabilirsiniz

Yorumunuzu Giiniz
Please enter your name here