Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti’nin başkenti ve en kalabalık (7,6 milyon) ikinci kenti Hanoi. Ülkenin kuzeyinde Kızıl Nehir’in batı kıyısında kurulmuş. 1000 yılı aşan bir geçmişe sahip kent, 11-18. yüzyılda bağımsız Vietnam Krallığı’nın, Fransız kolonisi döneminde (1884-1954) ise Hindiçin (Kamboçya, Laos, Vietnam)’ın başkenti olmuş.

İkinci Dünya Savaşı’nda Japonya’nın işgali ile Fransa’nın koloni dönemi kesintiye uğrasa da 1945 yılından sonra yine kaldığı yerden devam etmiş. 1954 Cenevre Anlaşması ile Hindiçin ülkeleri bağımsızlığına kavuşurken, Vietnam on yedinci paralelden ikiye bölünmüş ve Hanoi, 1954-1976 yılları arasında Kuzey Vietnam’ın başkenti olmaya devam etmiş. Cenevre Anlaşması’na göre 1956 yılında yapılacak seçimlerin sonucunda ülkelerin birleşmesi kararlaştırılmış. Ancak seçimi Kuzey Vietnam’ın lideri Ho Chi Minh’in kazanacağı kaygısıyla Güney Vietnam seçime yanaşmamış. Kuzeyi destekleyen Vietkong gerillaları Güney Vietnam’ın lideri Ngo Dinh Diem’e karşı mücadele başlatmışlar. 1959 yılında ülkeden tamamen çekilen Fransa’nın yerini bu kez Amerika alarak “demokrasi getireceğim söylemi” ile önce danışmanları sonra askeri gücü ile Amerika yanlısı Güney Vietnam’a konuşlanmış.

Aslında zamanın doğu ve batı bloğu arasındaki çatışmanın sonucu olan hazin hikayenin devamını çoğunuz biliyorsunuz; Vietnamlılarca “Amerika Savaşı”, Amerikalılarca “Vietnam Savaşı” olarak adlandırılan 1965-1973 yıllarındaki Amerika ile Kuzey Vietnam arasındaki savaş 8 yıl sürmüş. Amerika (Fransa ve Japonya’ya karşı bağımsızlık mücadelesinden yorgun düşmüş, on yedi milyon nüfuslu, ekonomisi tarıma dayalı bu yoksul ve küçük ülkeye karşı), İkinci Dünya Savaşı’nda atılan bombanın üç katı bomba kullanmış, her türlü kimyasal silahı (zehirli portakal gazı ve napalm bombası ) denemiş, binlerce sivil ölmüş, doğayı katletmiş. Tüm bunlara rağmen Amerika yürütülen gerilla yöntemine karşı başarılı olamamış. Savaş hakkındaki manipülasyonları (My Lai katliamı, vb.) ortaya çıktıkça ve ölen asker sayısı yükseldikçe ülke içinde de giderek artan muhalefetin sonucunda savaştan çekilmek durumunda kalmış. Kuzey Vietnam’ın galibiyetiyle biten savaştan sonra 1976 yılında Kuzey ve Güney Vietnam yeniden birleşerek günümüzdeki Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti kurulmuş. 

Amerika’nın kullandığı kimyasal silahların yıkıcı etkisi uzun yıllar sürmüş, sonraki nesillerde de sakat insanların doğmasına neden olmuş.

Napalm bombasından kaçmaya çalışan 9 yaşındaki Kim Phuc’un fotoğrafı Vietnam Savaşı’nın simgesi olmuş. Fotoğraf,  Huynh Cong Ut (Nick Ut) tarafından 2013 yılında Ho Chi Minh’deki “War Remnants Museum” a bağışlanmış. Bugün Kim Phuc geçirdiği bir dizi ameliyat ve tedaviden sonra hala savaşın izlerini taşıyor ve barış elçisi olarak çalışıyor.

Vietnam Savaşını anmak için yapılan bir toplantıda  Kim Phuc’un “..o bombaları atan pilotla karşılaşsam, ona geçmişi değiştiremeyiz derdim. Ama bugün, yarın ve hatta sonsuza dek barışa hizmet etmek için elimizden geleni yapabiliriz!” sözünden ders almışa benziyor muyuz dersiniz?

Kanımca bu savaşın esas kazananı Hollywood olmuş; Vietnam Savaşı, film endüstrisine ve bir çok filme malzeme ve fon oluşturmuş, benim yaş kuşağımın Vietnam’a ilgi ve merakı ilk bu filmlerle başlamıştır. Eve Dönüş (1978), Avcı (1978), Müfreze (1986), Günaydın Vietnam (1987), Hamburger Tepesi (1987), Doğum Günü 4 Temmuz (1989), Bir Zamanlar Askerdik (2002). Şafak Harekatı (2006). Kızılderili filmlerinde olduğu gibi çoğu Amerikan  bakış açısından ele alınan ya da  bir tarafın dramını ve acısını ön plana  çıkaran bu filmler, savaşın öte yüzü ve doğruları hakkında soru işaretleri yaratmıştır.

İlk Uzak Doğu seyahatimde, çok merak ettiğim ve 10 yıl öncesine kadar gidebilmeyi hayal dahi edemediğim bu gizemli ülkeyi nihayet görecek olmak beni çok heyecanlandırdı. Hanoi’ye Cebu Pasifik Havayolları ile Filipinler Manila’dan uçtuk. Vietnam vize uyguluyor, ancak yeşil pasaport kullanmamız nedeniyle vize almamız gerekmedi. 2017 Şubat ayından itibaren 40 ülke için elektronik ortamda vize başvurusu imkanı getirilmiş, maalesef bu ülkeler arasında Türkiye yer almıyor. THY’nin Hanoi ve Ho Chi Minh’e düzenli uçuşları var.
Ulaştığımız saatte yeni ve modern görünümlü Noi Bai Havaalanı çok sakindi. 

Yanımıza gelen bir taksi şoförü şehir merkezine ulaşım için 20 Dolar istedi. Korsan taksi olabileceği şüphesiyle çekinik davranıp, önce turizm ofisinden bilgi aldık; Toplu ulaşım aracı otobüsün bu saatte bulunmadığını ve havaalanından merkeze taksi ücretinin yaklaşık 20 Dolar olduğunu öğrendik. Bu esnada şoför sürekli peşimizde ve bırakmaya niyeti yok.  Diğerleri de yaklaşmaya çalışınca ekmek parası derdindeki azimli taksi şoförünü tercih ettik, nitekim işini yapmaya çalışan birisiydi.

Havaalanından kent merkezi 25-30 dakika sürdü, geniş ve düzgün yollar modern bir kent ile tanışacağımızın ilk işaretlerini verdi.
Hanoi’de Gezilecek Yerler

Hanoi’de gezilecek yerler “Eski Kent” ve çevresinde yürüyerek görülebilecek mesafede toplanmış. Genelde yürümekle birlikte arada taksi kullandık. Öncesinde gideceğiniz yeri belirterek, fiyat konusunda anlaştıktan sonra taksiye binmeniz konusunda uyarırım. Turizme yeni açılan bir ülke olduğundan sektör dışındakiler pek İngilizce bilmiyorlar, ancak uyanık olanlar ellerindeki hesap makinesini kullanarak bir şekilde anlaşmanın yolunu buluyorlar.  İki kişilik “tricyle” lere binmek de keyifli olabilir. Hazırsanız “Eski Kent” turumuza başlayabiliriz.

Hanoi’yi Önce Video ile Gezmek İsterseniz.

‘Eski Kent’ deki binalar genel olarak “tünel” ev diye adlandırılan dar ve uzun bir biçimde inşa edilmiş. Nedeni eskiden verginin, evlerin caddeye bakan genişliğine göre hesaplanmasıymış. Bu kez, binalar arkaya doğru genişlemiş öyle ki diğer sokağın başına kadar uzanan binalar varmış.

Eski Kent’de konakladığımız Crystal Hotel’de bu şekilde bir tünel evdi. 

Sokak mutfağı oldukça yaygın, kaldırımlarda küçük tabureler üzerinde yemek yiyen çok fazla insan görüyoruz. Sanırım Hanoi’de yaşayan Vietnamlılar evlerinde yemek yapmıyorlar. 
Kentin ara sokakları çarşı ve dükkanlarla dolu ve bir dalarsanız zamanın nasıl geçtiğini fark etmiyorsunuz. Bütün zamanınızı buralarda geçirebilirsiniz. Hanoi’de görülecek çok yer var aman dikkat!

Yolumuzun üzerinde tanınmış ressamların reprodüksiyon eserlerinin satıldığı birçok resim galerisi görüyoruz. Doğal olarak özgün Vietnam resimleri daha fazla ilgimizi çekiyor.      

Geleneksel şapkasıyla tipik Vietnam kadını, kadınlar tarlada, sokakta ve hayatın her alanındalar.

Böyle ufak tefek ve incecikler, kıskanmamak elde değil. Koyu renkli olmak makbul sayılmadığından, tropikal iklimin güneşinden korunmak için genel olarak kapalı kıyafetler giyiniyorlar. 
Eski Kent’de bir meydan ve eski evler. Geçmişte askeri gücüyle ülkeyi ele geçiremeyen Amerika, günümüzde   KFC, Burger King  vb. şirketleri yoluyla bunu başarmış gözüküyor. 

Dien Bien Phu Caddesi, Ho Chi Minh Mozolesi’nin bulunduğu Ba Dinh Meydanı’na çıkıyor. Hanoi’de motosiklet kullanımı oldukça yaygın. Ancak güneyde  Ho Chi Minh kentini görünce bu yoğun motosiklet trafiğinin ne olduğunu anladık .

Bir yönüyle ülkenin kuzeyinden başlayarak güneyine inmemiz iyi oluyor. Son derece dinamik ve kalabalık bir kent olan Ho Chi Minh’den önce motosiklet trafiğine alışıp pratik yapıyoruz. Yaya kaldırımlarına kadar uzanan motosiklet selinin arasından nasıl geçmeyi başardığımıza hala inanamıyorum. Bu kadar fazla sayıda motosiklet kullanılmasının nedeni araba fiyatlarının alım gücünü zorlayacak kadar pahalı olmasıymış. Hoş bu trafikte araba kullanmak ta kolay olmasa gerek.

Askeri Müze, askeri amaçlı olarak inşa edilen gözlem kulesi Plag Tower’da cadde üzerinde.

Dünyada yıkılmadan kalmış Lenin Heykellerinden biri de Askeri Müze karşısında yer alıyor.
Yine aynı cadde üzerinde elçiliklere ait güzel binalar yer alıyor.
Ho  Chi Minh Mozolesi

Ho Chi Minh namı diğer Vietnamlıların Ho amcası, ülkenin Japonya, Fransa ve Amerika’ya karşı verdiği bağımsızlık mücadelesinin önderi ve Amerikalıların yenemediği nadir liderlerden biridir. 1954-1969 yılları arasında Kuzey Vietnam’ın Devlet Başkanlığı’nı yapmıştır. Hatta Vietnamlıların ulusal kahramanının mücadelesi Türkiye’yi de etkilemiş, meşhur “Ho Ho Ho Chi Minh iki üç, daha fazla Vietnam Ernesto’ya bin selam” sloganı bu dayanışmanın simgesi  haline gelmiştir.

Adı “aydınlatan insan” anlamına gelen Ho Chi Minh, öldüğünde yakılmasını vasiyet etmiş, ancak vasiyetini yerine getirmeyen  Vietnamlılar liderlerini mumyalayarak anısına bir anıt mezar yaptırmışlar. Anıtkabir’in kare şeklinde olanı diye tanımlayabileceğim anıt mezar, Ho Chi Minh’in 2 Temmuz 1945 tarihinde Vietnam’ın bağımsızlığını ilan ettiği Ba Dinh Meydanı’nda bulunuyor. 
Meydana ulaştığımızda saat 11’i geçtiğinden sadece dışından görebildik, nöbet değişim törenini izlemekle yetindik. Salı, Çarşamba ve Perşembe günleri saat 8-11 arası ziyarete açık. Liderin cam içindeki mumyalanmış bedenini ziyaretin kuralları var; fotoğraf çekilemiyor, şapka, kısa şort ve etekle girilemiyor. Kurallara bakılacak olursa adeta bir ibadethane yaklaşımı sunuluyor.

Ho  Chi Minh Kompleksi
Kompleks; anıt mezar ve Ho  Chi  Minh Müzesi ile  bunların biraz ilerisinde geniş ve bakımlı bir bahçe içine dağılmış bulunan, Ho  Chi Minh’in Devlet Başkanlığı yaptığı dönemde yaşadığı ve çalıştığı  muhtelif yapıların toplamını kapsıyor.
Koloni  döneminde Hindiçin Valisi’nin ikamet ettiği tipik Fransız mimarisine sahip Başkanlık Sarayı, günümüzde Vietnam Sosyalist Cumhuriyeti Başkanlığı Ofisi olarak kullanılmaktadır. 
Ho Chi Minh Başkanlık Sarayı’nı hiç kullanmamış, 1954-1958 yılları arasında gölün karşı kıyısında daha küçük evde yaşamış ve çalışmış.
Ho Chi Minh, 1958-1969 yılları arasında da aynı zamanda çalışma ofisi olarak kullandığı göl manzaralı bu ahşap evde oldukça sade bir yaşam sürmüş. 
Ho Chi Minh’in Devlet Başkanlığı dönemine ait arabalar.
Ho Chi Minh’in sabahları spor ve yürüyüş yaptığı Mango Yolu ve  mütevazı çalışma odası.
One Pillar Pagoda (Chuna Mot Cot) 

Ho Chi Minh Müzesi’nin arkasında yer alıyor. Kral Ly Thai Tong tarafından 11 inci yüzyılda yaptırılmış ve merhamet tanrıçası Kwan Yin’e adanmış. Saflığın sembolü Lotus çiçeğine benzeyen Tapınağın yapımı ilginç bir efsaneye dayanıyormuş.  Rüyasında merhamet tanrıçası Kwan Yin’in kendisini lotus çiçekli bir havuzun ortasındaki tapınağa götürerek kucağına bir bebek verdiğini görmesi üzerine eşi hamile olan kral, bu tapınağı  yaptırmış. Fransızlar ülkeyi terk ederken tamamen yıktıkları için şu anki Tapınak orijinali esas alınarak yapılan kopyası.

Quan Thanh Temple

Kral Ly Thai To (1010-1028) döneminde yaptırılarak,  Taoizm’in tanrılarından Huyen Thıen Tran Vo’ya adanan tapınak, Hanoi’nin dört kutsal tapınağından biriymiş. Hayatımda gördüğüm ilk tapınak olması sebebiyle benim için de bir kutsallık taşıyor.

West Lake (Ho Tay)

Hanoi’nin en büyük gölü. Göl çevresinde yürüyenler, dinlenenlerin yanı sıra, etrafında kafeler ve restoranlar var.

Tran  Quoc Pagoda’nın açılış saatine (13.30) kadar olan zamanımızı bu gölün kıyısındaki bir restoranda geçirdik. Yerel halkın geldiği restoranda limonata, yeşillik, papaya sosu ve unlu sosa batırılarak kızartılmış karidesten oluşan bir menü aldık. Vietnam’da ilk öğlen yemeğimizin lezzetinden memnun kaldık. Vietnam mutfağına ilişkin daha geniş bilgiyi genel Vietnam Rehberi yazımızda paylaşacağız.

Tran Quoc Pagoda
Batı Gölü’nün doğu yakasında yer alan, King Ly Nam De tarafından yapılan Tran Quoc Pagoda, 1500 yılı aşan tarihiyle Hanoi’nin en eski Budist tapınağıymış. Sonradan eklenen kulesiyle uzaktan kendine has farklı bir görüntüsü var. 2003 tarihinde tamamlanan 11 katlı kulenin her katındaki altı kemer içinde Buda Amitabha’nın heykeli bulunuyor.

İnsanlar ibadet ederken fotoğraf çekmek çok garip geliyor, kibar Vietnamlılar bu durumu kanıksamış görünüyorlar.

Bu güzel tapınaktan çıkarken küçük kaplumbağaların satıldığını gördük. Uzakdoğu’nun yemek kültürüne ilişkin ön yargı ile acaba kaplumbağaları yenmek üzere mi satıyorlar diye düşünerek satıcı kadına sorduk.

Kaplumbağaları dilek dileyerek göle atacaksınız dedi. Hayatımızda hiç kaplumbağa ile dilek dilemediğimiz için hemen birer bebek kaplumbağa satın alarak dileklerimizle göle attık. 

Bu arada göl kenarından ayrılırken küçük çocuklar gölde kaplumbağa avlıyorlardı. Bizim dileklerimizle göle attığımız kaplumbağalar birazdan başka turistlerin dileklerini yerine getirmek üzere tezgahlardaki yerlerini alarak mesailerine devam edecek gibi görünüyorlardı.

Temple of Literature (Van Mieu) Edebiyat Tapınağı

Ly Hanedanının üçüncü imparatoru  Ly Thanh Tong tarafından 1070 yılında yaptırılarak, bilgelere ve Konfüçyüsçü bilginlere adanmış. Çin’in Vietnam’daki derin kültürel etkisinin bir simgesi olarak kabul edilen Tapınakta, Ly Nhan Tong döneminde, 1076 yılında Vietnam’ın ilk ulusal üniversitesi olan İmparatorluk Akademisi (Quoc Tu Giam) kurulmuş.

1802 yılında Nguyen Hanedanı döneminde, Hue’nin başkent yapılmasından sonra İmparatorluk Akademisinin buraya taşınması ile önemi azalarak, bölge okulu haline gelmiş.

Beş avludan oluşan Tapınakta kaplumbağalı kitabelerin (günümüze ulaşan tek orijinal belgeler)  bulunduğu üçüncü avlu oldukça ilginç. Le Thanh Tong döneminde 1484 yılından itibaren üç yılda bir yapılan sınavlar sonucunda İmparatorluk Akademi’sinden mezun olan başarılı öğrencilere ait bilgiler (isim, doğum yerleri, vb.) bu kaplumbağalı kitabelere yazılmaya başlanmış.

Matematikçi Luong The Vinh, tarihçi Ngo Sy Lien, politikacı-diplomat Ngo Thi Nham bu okulun başarılı öğrencilerinden. Toplam 116 kitabeden  günümüze ulaşan 82 si, 2011 yılında UNESCO tarafından Dünya Belleği Listesi’ne dahil edilmiş.
Törenlerde kullanılan dördüncü avlunun çevresinde Devlete ait hediyelik satış ofisleri bulunuyor. Fiyatlar Eski Kent’teki dükkanlara göre daha makul, alışveriş yapılabilir.
Dördüncü avlunun hemen kuzeyinde ise halkın ibadet yeri Konfüçyüs Tapınağı var.

Tapınağa adını veren Çinli filozof, eğitimci ve politikacı Konfüçyüs (M.Ö.551-479)

Akademinin en önemli eğiticisi ve müdürü Chu Van An (1292-1370)
Tapınağın  bir diğer özelliği de geleneksel Vietnam mimarisini yansıtan en önemli yapı olmasıymış. Bu arada Tapınakta geleneksel kıyafetleri ile dolaşan güzel Vietnamlı genç kızlarla çektirdiğim fotoğrafı da paylaşmak isterim.
Saint Joseph Katedrali ile Hanoi Grand Opera House
Şehirde Fransız mimarisinin etkisi görülüyor. Fransız Kolonisi döneminden kalan Saint Joseph Katedrali ile Hanoi Grand Opera House bu mimarinin en önemli örneğini temsil ediyor.

Nha Chung caddesi üzerinde bulunan iki çan kuleli Roma Katolik Katedrali, 1866 yılında neo-gotik tarzda yapılmış. 1901-1911 yılları arasında yapılan Opera binasında ise Paris’teki Opera Garnier’den esinlenilmiş.

Hoan Kiem Lake (Geri Dönen Kılıç Gölü)

Şehrin çehresine ayrı bir güzellik katan bu göl tarihi bölgede, Eski Kent’in merkezinde yer alıyor. Efsaneye göre, Tanrılar İmparator Le Loi’ye istilacı Çinliler’i yenmek için sihirli bir kılıç hediye ediyor ve savaşı kazanmasının ardından gölde teknesi ile gezerken, gölden çıkan dev bir kaplumbağa imparatordan kılıcını geri alıyor. Göl de adını bu efsaneden alıyor.
Gölün güneyindeki  küçük adanın üzerinde bir kaplumbağa kulesi bulunuyor.

Gölün çevresinde halkın sabah sporunu yaptığı,  kentin gürültüsünden uzaklaştığı güzel bir park var. 

Ngoc Son Temple

Hoan Kiem gölünün kuzey yönündeki ada üzerinde kurulmuş Tapınağa  kırmızı korkuluklu köprüden geçilerek ulaşılıyor. 

 

Eskiden gölde dev kaplumbağalar yaşarmış. Tapınakta  bu gölde yaşadığı söylenen  dev bir kaplumbağa sergileniyor. Ejderha kutsal sayılan bir simge, yine kaplumbağa da kutsal sayılıyor ve şans getirdiğine inanılıyor. 

Tapınağın girişinde sırtında kılıç taşıyan kaplumbağa ve ejderha süslemeleri de  bu efsaneyi anlatıyor. 

Tapınak ziyareti sonrası gideceğimiz Hanoi’nin ünlü Su kuklaları gösterisine kadar Thang Long Puppet Theatre’nin yanındaki Vietnam Specialty Coffe’de soluklanıyoruz. Buzlu ve soğuk Vietnam kahvesi içerken bir taraftan meydanda dans edenleri izliyoruz. Havanın kararmasıyla birlikte kentin hareketliliği ve canlılığı daha da artıyor.

Thang Long Puppet Theatre 

Hoam Kiem Gölünün çok yakınında bulunuyor. Geleneksel Vietnam müziği eşliğinde su dolu bir sahne içinde balık tutma, kurbağa yakalama gibi günlük yaşamdan sahneler ile ejderha dansı gibi geleneksel konuların canlandırıldığı 1 saat süren oldukça keyifli  “Water Puppet Show” mutlaka izlenmeli. 14.00, 18.00 ve 20.00 saatlerinde olmak üzere bir günde 3 gösteri yapılıyor. Saat 20.00 deki gösteriye son anda bilet buluyoruz.

Böyle bir gösteriyi anlatmak yerine sizin için  kısa bir videosunu hazırladık.

Night Market

Tiyatro çıkışında gece pazarına uğruyoruz. Geniş bir alana yayılan kalabalık pazarda bir iki otantik eşya dışında çok kayda değer bir şey göremiyoruz.

Son Söz

Hanoi için 3 gün programlamıştık, Hanoi’de mutlaka görülmesi gereken Halong Bay’de bir gece kalmaya karar verince şehir içinde müzelere zaman kalmadı. Böylece bir kez daha gelme nedenimiz oldu! Ayrıca Kuzeye Sapa’ya gitmek ve doğada vakit geçirmek isterseniz daha fazla süreye ihtiyacınız olacak.

Geçmişi işgaller ve savaşlarla dolu Vietnam ancak, 40 yıldır silahların gölgesinden uzakta ve huzuru bulmaya çalışıyor. Bu bakış açısından değerlendirildiğinde, beklentilerimin üstünde bir kent ve ülke ile karşılaştığımı söyleyebilirim ki daha da gelişecek görünüyor. 1986 yılında “Doi Moi” olarak adlandırılan reform politikası ile devlet kontrolünde serbest pazar ekonomisine geçilmiş. Dışa açık ekonomiye geçilmesinin de getirdiği ivmeyle turizmin yükselen yıldızı olmaya aday.

Hanoi, Hue ve Ho Chi Minh kentlerine göre Vietnam kültürü ve yaşamını daha yoğun hissedebileceğiniz bir kent izlenimi verdi. Mütevazı ve güler yüzlü insanlarını sevdim.

Gölleri, tapınakları, muhteşem doğası, eski kenti, farklı kültürü ve insanlarıyla bu güzel kenti tanıyınca eminim siz de çok seveceksiniz…

 

 

2 COMMENTS

Yorumunuzu Buraya Yazabilirsiniz

Yorumunuzu Giiniz
Please enter your name here