Kamboçya
Kamboçya son yıllarda Uzak Doğu’nun özel  ilgi gören, çok sayıda turist çeken ülkesi. Dünyanın en büyük ve en önemli tapınaklar bölgesi Angkor Wat ülkenin gurur kaynağıdır. Öyle ki dünyada  bayrağının üzerinde resim olan tek ülke olarak Kamboçya’nın   bayrağında  Angkor Wat resmi yer almaktadır. Ülke yeşil doğası, tapınakları, sarayları, müzeleri ve 11. yy’ların zengin imparatorluğundan kalanların, Fransız Koloniyel dönem eserlerinin yanı sıra, 1970’lerde yaşanan hüzünlü, iç acıtan katliamlar, acılı tarihi ile yüzleştiren çarpıcı bir ülke.

Niçin Kamboçya

    • Öncelikle dünyanın en büyük, ancak yıllarca gizli kalmış, doğa eli ile değişime uğramış dünya harikası Angkor Wat bir gezginin mutlaka görülecek yerleri arasında yer almakta. Görmeden olmaz.
    • Uzak Doğu’da son yılların en popüler ve en çok turist çeken iki ülkesi Tayland ve Vietnam’ın sınır komşusu, her iki ülkeden de ulaşım çok kolay
    • Ülke uzun yıllar iç savaş, siyasi istikrarsızlık ile yaşayıp içe kapandığı için henüz bozulmamış, vahşi kapitalizm tekdüze hale getirmemiş, fakir bir ülke, ulaşım, konaklama, yeme içme ucuz
    • Budist, yaşadıkları acılı travmalar nedeni ile hüzünlü bakışlı halk turiste saygılı ancak Myanmar, Vietnam gibi değil hırsızlığa dikkat, başımıza geldi
    • Uzak Doğu’ya ulaşmak için o kadar zaman ve ulaşım gideri yapılırken gerek kültür gerek tarih açısından mutlaka görülmeli
    • Mutfağı farklı tatlar sunuyor, zengin deniz ürünleri, tavuk ve vegetaryan yiyecek bulunuyor

Genel Bilgi

Kamboçya bir  Güney Doğu Asya ülkesidir. Kuzeybatı’da Tayland, kuzeydoğu’da Laos, doğuda Vietnam komşu ülkeler olarak yer almaktadır.

Yüzölçümü: 181.035 km2

Nufus: 14.8 milyon (2009)

Dil: Khmerce

Din: Halkın % 95’i Budist, %2 Hristiyan, % 2 Müslüman

Yönetim Şekli: Krallık- Üniter Parlamenter Monarşi

Para Birimi: Riel

Paranın Değeri: Ocak / 2016 yılında ülkede bulunduğumuz dönemdeki kur

1 $ = 4.000 Riel, 1 TL= 1300  Riel
Dolar  yaygın olarak kullanılmaktadır.

İklim: Ülkede iki mevsim bulunmaktadır. Kasım ve Nisan ayları arasında kuru sezon, gezmek için de en uygun zamandır. Mayıs ve Ekim ayları arasında yağışlı bir dönem görülmektedir. 

Kişi Başına Düşen Milli Gelir: 2.082 dolar, oldukça düşük bir rakam. Kamboçya ucuz bir ülke. Halkın gelir düzeyi düşük. Angkor Wat’ta gezerken bize şal satmaya çalışan bir kadın ile sohbetimizde eşinin işi ve aylık gelirini sordum. Eşinin Angkok Wat’ta bilet kontrol eden kişilerden olduğunu aylık 100 dolar kazandığını, kendisinin haftanın her günü hediyelik eşya satmak için çalıştığını ve ayda sadece 80 dolar kazanabildiğini anlattı. Eve giren sadece 180 dolar ile geçiniyorlar.

Kısa Tarihi

Ülke 10-13. yüzyıllar arasında zengin, askeri olarak çevredeki ülkeler içinde güçlü Khmer İmparatorluğu’nun bir parçası iken sonraki 400 yıl çevre ülkelerin baskısı altında karanlık bir dönem yaşanmış. 1863-1953 arasındaki yıllarda  da Fransız kolonisi olmuş.  1941-1945 yılları arasında   Japon işgali altında kalan ülke, 1953 yılında bağımsızlığını kazanmış. Bağımsızlık sonrası bir süre huzurlu ortam olan ülkede 1969-1973 yılları arasında ABD Vietnam Savaşı sırasında Vietnam’a destek verdikleri gerekçesi ile ülke topraklarına bombalar yağdırmış. Savaş sona ermiş bu kez de Kızıl Khmerlerin yönetimi altındaki  1975-1979 yılları arası trajik bir dönem yaşamış. Dış dünya ile  ülkenin bağlantısını koparan  Kızıl Khmerler liderleri Pol Pot yönetimi altında  ülkeyi tarım ülkesi yapmak için insanları zorla kırsal alanlara göçe zorlamış, eğitimli nüfusu özellikle entellektüel kişileri, bilim adamları ve sanatçıları ağır işkencelerle öldürmüşler. Sadece gözlük takmak bile katledilmek için bir neden sayılmış. Ülkede 3 milyonun üzerinde kişi katledilmiş. Kızıl Khmer’lerin iktidarı  1979 yılında Vietnam’ın Kamboçya’yı işgali ile son bulmuş. 10 yıllık bir Vietnam işgali yaşanmış ve 1998’den sonra ülkede siyasi istikrar sağlanabilmiş.

Ulaşım

Türkiye’den Kamboçya’ya direk uçuş bulunmamaktadır. Genelikle tur veya bireysel gezilerde Kamboçya tek başına rotaya alınan bir ülke olmaktan çok Tayland, Vietnam gezileri ile birlikte gezilen ülkeler arasında. Tayland ve Vietnam’dan birden çok havayolunun uygun fiyatlı uçuşları bulunabilir. Ayrıca iki ülkeden de karayolu ile ulaşım bulunmaktadır.

Biz Myanmar Yangon’dan Bangkok aktarmalı rahat bir yolculuk ile Kamboçya’nın Siem Reap şehrine ulaştık. Son derece küçük bir havaalanına indi uçağımız. Uçaktan inip yürüyerek havaalanının içine girdik. Uluslararası bir havaalanında bu durum gerçekten küçük bir yere geldiğimizi gösteriyordu.

Havaalanından şehre  ulaşım sağlayan araçları ayırtmak için bir büro ayrılmış. Taksi, tuk tuk, motor binmek istediğiniz araca göre farklı fiyatlar belirlenmiş. Biz tuk tuk kiralamak istedik. Şehrin her yerine tuk tuk 5 dolar idi. Havaalanında şehre ulaşımını sağlamak için gerekeceğini düşünerek dolar bozdurmuştuk ancak şaşırtıcı olan satıcılar, hizmet sağlayan yerel halk, restoranlar her yerde yerel para yerine fiyatlar ıdolar olarak belirliyorlar. Ulaşım araçlarının fiyatları da dolar olarak isteniyordu. 

Tuk tuk Uzakdoğu’da çok yaygın kullanılan bir ulaşım aracı. Bizin Uzak Doğu gezilerimiz sıcak ve yağmur olmayan bir mevsimde planlandığı için gezilerimizde favori aracımız tuk tuklar oluyor. Zaten Kamboçya’da çok yaygın, toplu ulaşım yok, her yere tuk tuk ile gidebiliyorsunuz. Havaalanında bile taksi yerine tuk tuk ile şehre adım atalım istedik. Fiyatı da çok uygun. İsterseniz 15-20 dolara bütün gün sizi gezdirecek bir tuk tuk kiralayabilirsiniz.

Bizi havaalanından alan tuk tuk şoförü ertesi gün Angkor Wat’ta  20 dolara tüm gün gezdirebileceğini söyledi. Kim ile pazarlık ile 15 dolara anlaştık.

Konaklama

Kaldığımız oteli agoda.com sitesinden ayırttık. Avrupa’da daha çok booking.com kullanıyoruz otel rezervasyonlarımızda, ancak Uzakdoğu’da agoda sitesinden daha uygun fiyat aldık. Gerçekten de en ucuz otelimiz Kamboçya’da idi. Siem Reap’ta üç gece için oda kahvaltı için 62 dolar ödedik. Otel 3 yıldızlı, temel standartları ile beklentilerimizi karşıladı.

İlginç olan bu bölgede dolaşırken tapınaklara girişte hep ayakkabılarımızı çıkartmıştık. Siem Reap’ta ise otelin dış kapısında ayakkabılarımızı çıkartıp otel içerisinde ve odamızda çıplak ayakla dolaştık. Bazı küçük dükkanların önünde de ayakkabılar gördük. Demek ki burada bazı otellere, dükkanlara ayakkabı ile girilmiyor.

Gezelim Görelim

Kamboçya programı da şüphesiz Angkor Wat ile başlayacaktır. Dolayısı ile ilk konaklama yerimiz Siem Reap olacaktı, Kamboçya’ya adım atan birçok gezgin gibi. 

Siem Reap aslında küçük bir kasaba imiş. Son yıllarda Angkor Wat’a tüm dünyadan bu müthiş tapınakları görmek üzere turist akımı başlamış. Böylece  birkaç yıl önce otel sıkıntısı da yaşanan şehirde otel ve restoran sayısında ciddi artış olmuş.

Angkor Wat Arkeolojik Alan

Ankhor Wat bir tapınaklar şehri. Siem Reap şehrine 5,5 km uzaklıkta. 12. yy’ın başlarında kral Suryavarman II. tarafından yapılmış. Krallığın güçlü döneminde başkent olan şehirde devasa Hindu ve Budist tapınaklar yer alıyor.  İmparatorluk çökünce terk edilmiş unutulmuş. Bu muazzam şehir orman içinde, ağaçların içinde kaybolup gitmiş. Ta ki 1860 yılında bir Fransız bilim adamı tarafından bulunana kadar yüzyıllarca kimse uğramamış bu bölgeye. Ülkede 1990’larda siyasi istikrarın sağlanması sonrası 1992 yılında Unesco Dünya Mirasları Listesi’ne alınması ile dünya üzerinde bu mirasın değeri anlaşılmış.

Asıl Angkor Wat’ın tüm dünyada tanınması Angelina Jolie’nin başrolünde oynadığı 2001 yapımı Tomb Rider’ın bu kutsal alanda çekimleri ile olmuş. Yıllarca içine kapanan Kamboçya ilk kez batılı bir filmin ülkelerinde çekilmesini izin vermiş. Filmdeki devasa tapınakların nefes kesen görüntülerinin Kamboçya’da çekildiğini öğrenenlerin ülkeye ilgileri artmış doğal olarak.

Angkor Wat dünyadaki en büyük dini yapıdır. Bu tapınaklar 12. yüzyılda inşa edilmeye başlanmış. Bölgede bir günde tüm tapınakları görebilmek mümkün değil. Angkor Wat!a sadece bizim gibi bir gün ayırılacak ise en ünlü tapınaklara öncelik vermek gerekiyor. En önemli tapınaklar Angkor Wat, Bayon, Ta Prom ve Angkor Thom.  Ayrıca  Angkor Wat Tapınağı en etkileyici tapınak.

Angkor Wat hakkında kısaca bilgilendiğimize göre birlikte gezmeye başlayabiliriz.

İkinci gün çok önemli bir gündü bizim için. Heyecan ile beklediğimiz Angkor Wat gezisi için hazırlandık. Sabah dokuzda tuk tuk şoförümüz bizi almaya geldi. Angkor Wat tapınaklarına giden  5 km’lik yol geniş, yeşillikler arasında, temiz ve düzenli. Ülkenin turizmde en önemli gelir kaynağı tarihi şehre çok özen gösterdiği belli. Yolda tuk tuk ile motorsikletle ve bisikletlerle o yöne giden çok sayıda turist vardı.

Angkor Wat’a girmek için şehrin hemen çıkışında bilet alınıyor. Bilet satış yerinde önce resminizi çekiyorlar ve hemen resimli giriş bileti hazırlıyorlar ve ileri de her tapınakta görevliler bu biletleri kontrol ediyorlar. Angkor Wat’ta çok sayıda tapınak var. Tüm tapınakları hakkı ile gezebilmek için birden çok gün ayırmak gerekiyor. O nedenle günlük, iki günlük, üç günlük veya haftalık biletler satılıyor.  Biz bir günlük bilet aldık, günlük bilet aldığınız saatten itibaren 24 saat geçerli,  bilete 20 dolar ödedik. (2020 fiyatlarına güncellersek 1 gün 37 $, 3 gün 62$, 7 gün 72$)

Kambocya Gezi Rehberi

Mutlaka görülmesi gereken tapınaklar listemizde yer alan Ta Prohm ilk uğradığımız tapınak. Bir yandan çok ilginç, diğer yandan ürkütücü. Kral Jayavarman VII tarafından  annesi adına yaptırılan, 600 odalı tapınağın duvarları, sütunları, taşları yüzlerce yıllık dev ağaçların kökleri, dalları ile sarıp sarmalanmış. Daha adım atar atmaz acaba bir film stüdyosunda mıyım duygusuna kapılıyor insan. Fotografçıların da uzun süre ayrılamayacakları bir tapınak.

Tomb Raider filminin çekildiği tapınak doğanın gücünü gösteriyor. 

Kambocya

İkinci tapınağımız Bayon, Angkor Wat’tan sonra en çok ilgi çeken tapınak. Bu haşmetli Budist tapınakta 49 kule var kulelerin çoğunda toplamda 216 gülen dev  yüz ifadeleri işlenmiş. Yüz ifadelerinin birbirine benzediği, araştırmacılara göre de kralın kendi yüzü olduğu belirtilmekte. Tapınağın içerisinde Buda heykelleri de yerleştirilmiş.

Nihayet bölgedeki en önemli tapınak Angkor Wat’a ulaştık. Bölgeye adını veren, dünyanın tek resimli bayrağı olan Kamboçya bayrağında resmi olan efsanevi tapınağa. Anghor Wat Tapınağı Kral Suryavarman (1131-1150 yılları arasında hüküm sürmüş) tarafından Tanrı Vişnu’ya adanmış bir Hindu tapınağı olarak yapılmış, ancak 13.yy’da Budist tapınağına dönüştürülmüş. Yapımı 30 yıl süren tapınak dünyanın en ünlü ve en güzel tapınakları arasında sayılmaktadır.

Kambocya

Tapınağın önünde bir hendek bulunmakta, hendeğin kenarından  duvarlarla çevrilmiş tapınağın tam merkezinde bir kule, bu kulenin dört yanına yerleştirilmiş dört ayrı kule yer almaktadır. Tapınağın her yerinde, duvarlarda, galerilerde Hint mitolojinden öyküler yansıtan taş heykeller bulunmaktadır. 

Kambocya

Tapınakta Buda heykelinin önünde ibadet eden çocuklar, monklar renkli görüntüler arasında tapınağın her köşesinde, kulelerinde, galerilerinde adım adım hayranlıkla dolaştık.

Angkor Wat’ın önünde gün batımı ve gün doğumunu izlemek için her gün yüzlerce kişi toplanıyor. Bu doğa olayını bu antik kentte yaşamak eşsiz bir deneyim olmalı. Biz gün doğumuna yetişip bu şansı yakalayamadık. Ancak gün batımı için böyle bir fırsatımız vardı. Burada güneş batımını seyredeceğimizi düşünürken, Şoförümüz Kim bizi güneş batışı için özel bir tapınağa götürmek istediğini açıkladı. Tabii ki Kim daha iyi bilir.  

Phnom Bakheng Tapınağı, Anghor Wat şehrinde güneş batışının en güzel izlendiği tapınak imiş.

Bu tapınağa ulaşmak için Kim bizi belirli bir yere kadar götürüp bir toprak yol ayırımında tuk tuktan indirdi. Bu yoldan tepeye çıkacaksınız dedi. Yukarıya doğru çok sayıda turist yürüyordu biz de katıldık tırmanan gruba. İki kilometreye yakın yürüdük ve tapınağı gördük. Tapınağın önünde uzun bir kuyruk vardı. Tapınağa bir anda ancak 300 kişinin çıkmasına izin veriliyordu. Ancak yukarıdan birileri inerse yeni kişilerin yukarıya çıkmasına izin veriyorlardı.

Şans mı şansızlık mı bilemem, eğer hava açık ve güneşin batışı güzel izlenecek olsa geç kalmıştık ve tapınağa çıkma şansımız olmayacaktı. Hava hafif bulutlu olduğu için tapınağa çıkanların bir kısmı aşağıya iniyordu, böylece inenlerin yerine bekleyenleri yukarıya çıkabiliyorlardı. Havanın puslu olması şanssızlığımız idi, şansımız ise o kadar yol yürüyüp puslu bir havada da olsa tapınağın üstüne çıkanlar  arasına katılabilmemiz oldu.

Tonla Sap Gölü (Büyük Göl) ve Yüzen Köyler

Siem Reap’ta görülecek yerler arasında ikinci sıraya Tonla Sap Gölü’nü alabiliriz.

Güneydoğu Asya ve Kamboçya’nın en büyük nehri Mekong Nehri Çin’de doğuyor, Myanmar, Laos, Tayland topraklarından geçerek, Vietnam’da Güney Çin Denizi’ne dökülüyor. Kamboçya sınırları içinde Tonla Sap ve Basaka Nehri ile birleşiyor.

Tonla Sap Gölü 120 km uzunluğundaki Tonla Sap Nehri ile Mekong Nehri’ne bağlanıyor. Tonla Sap Gölü Güney Doğu Asya’nın en büyük gölü. Kamboçya’nın orta kesiminde bulunan göl kuru sezonda sığ 1 metre derinliğinde. Ancak havalar ısınıp Himalayalar’ın karlarının erimesi ve yağmurlu mevsimle birlikte  Mekong Nehri’nin suları artmakta. Mekong Nehri fazla sularını Tonla Sap Gölü’ne boşaltıyor. Bu dönemde gölün derinliği de artıyor. Suyunun arttığı 6 aylık dönem gölde yaşayan canlı çeşitlerinin arttığı, beslendiği, ürediği dönemdir.

1997 yılında UNESCO Dünya Biyosfer Reserv alanı olarak korumaya alınan, zengin ekosisteme sahip  göl, 200 den fazla balık çeşidi, karides, deniz bitkilerine ev sahipliği yaptığı gibi üzerinde köyleri de barındırmakta, beslemektedir. Temel geçim kaynaklarını gölden sağlayan, Tonla Sap Göl’ü üzerindeki köyler de Kamboçya gezisinde görülmeye değer yerler arasında. Siem Reap’a en yakın Chong Khneas Yüzen Köyü de göl üzerindeki üzerindeki evleri, okulları, dükkanları ile turistler tarafından ilgi gören yerler arasındadır.

Yüzen Köy Siem Reab’a 15 km uzaklıkta. Köye taksi ile ulaşıp köyde tekne ile köyün göl üzerindeki bölümleri gezilebilir. Daha pratik yolu ise  Siem Reap’tan tur alarak hem köye ulaşım, tekne turu alınabilir. (30-35 $)

Göle gelip tekneyle yüzen köye doğru yola çıkıyoruz. Yüzen okul, yüzen polis karakolu, yüzen market, yüzen tapınak, yüzen evler, yüzen benzin istasyonu ilgi çekici. Bu arada turist teknelerinin civarı köy halkının tekneleri ile çevreleniyor. Bölgenin en fakir insanlarının yaşadığı köy halkı için turistlere bir şeyler satmak ve bahşiş almak önemli bir gelir kaynağı sayılıyor. Bu arada teknemize yaklaşan başka bir tekneden 5-6 yaşlarında boynunda yılan dolalı bir erkek çocuğu bizim tekneye atlayıp gösteri yapıp para kazanmak istiyor. Her an devrilecekmiş izlenimini veren kadınların kullandığı motorlu küçük kayıklar ve içlerinde küçük çocuklar. 

Dönüşte Pot’un ölüm tarlalarından birine uğruyoruz.  Bu acılı dönemde yaşanan kayıpların anısına yapılan anıtlar ve kafatasları ülke tarihindeki gerçeği gözler önüne seriyor. İnsanların gözlerinde ışığın söndüğü dönem Pot dönemi…Aradan  yıllar geçmesine rağmen bu ülkede insanların bakışı hala donuk. Ağır travma yaşayan, acılı günler geçiren belli yaş grubunun yaşadıklarını atlatmalarının kolay olamayacağı gözlerden okunuyor.

Kambocya

 Apsara Dans
Kambocya

Siem Reap’ta yapılacak şeylerden birisi Kamboçya’ya özgü Apsara Dansı izlemek. 

Geleneksel Apsara dansının tarihi 7.yy’a kadar uzanmakta. Dans Hindu ve Budist mistik öykülere dayanmakta. Güzelliği ile dikkat çeken kadınların zarif, yumuşak el hareketleri ile aşk, neşe, hüzün, mutluluk ifade ediliyor. Apsaranın dansçıları uzun yıllar süren yoğun bir eğitim almaktadır. Daha fazla anlatmayayım Siem Reap’a gidenlerin bu dansı izleyip, hipnotize olacaklarına eminim.

Biz Siem Reap’ta ilk akşam izlemek istedik bu dansı. Otel görevlisi reservasyonumuzu yaptırdı ve tuk tuk çağırdı. Güzel, büyük, açık büfe yemeklerin olduğu güzel bir restorana girdik. Yemek ve dans gösterisi için kişi başına 10 dolar ödedik. 

En az 400 kişilik restoranda nerede ise tüm masalar turistler ile dolu idi. Uzak Doğu’da açık büfede tüm bölge yemeklerini görmek ve seçmek hoşumuza gitti. Saat 18.30 da yemek başlamıştı. Tam iki saat sonra Kamboçya’ya özgü geleneksel Apsara  dansı başladı. Maymun rolündeki bir erkek dışındaki tüm dansçılar genç kızlardan oluşuyordu. Kızlar parlak kıyafetleri ve kafalarına taktıkları ilginç başlıkları ile  zarif el ve ayak hareketleri ile yerel dans gösterilerini yaptılar.

Siem Şehir Merkezi

Biraz da yönümüzü şehir merkezine çevirelim. Yukarıda da yazdığım gibi şehir sanki Angkor Wat’a gelenlerin konakladığı, yediği içtiği bir yer olarak algılanıyor. Tüm oteller, restoranlar, tuk tuklar bu amaçla düzenlenmiş. Aslında böyle düşünmeyip biraz şehir içinde ara sokaklarda dolaşmak keyifli olabilir. Kamboçya uzun yıllar Fransız kolonisi olduğu için geniş yollara sahip ve bazı bölgelerde o dönemden kalma güzel, büyük evler vardı. Ayrıca Kamboçya çok yeşil bir ülke. Şehirden geçen nehir de ayrı güzellikte doğal manzaralar oluşturuyor.

Kambocya

Gece Pazarı

Siem Reap’ta gece pazarı çok ünlü. Pazar geniş bir alana yayılmış, Kamboçya’ya özgü ürünler satılıyor.

Pazarın çevresinde de çok sayıda restoran, bar ve sokakta yemek için yerler var. Bölge akşam çok canlı, her ülkeden Angkor Wat’ı görmeye gelen turistler bu bölgede geziyor. Gerek akşam yemekleri ve kafe barda birşeyler içmek için de gidilecek yer bu bölge.

Hatta gün sonunda açık havada gece masajı yaptıranları da görmek mümkün.

Phnom Penh

Kamboçya’da ikinci ve son durağımız Phnom Penh olacaktı. Phnom Penh Kamboçya’nın başkenti büyük bir şehir. Bu şehre gitmeyi tercih edenler öncelikle Khmer gerillaların halkı katlettiği ölüm tarlalarını gezmek istiyorlar. Biz Kamboçya acılı tarihindeki vahşeti yüzümüze vuracak bu ölüm tarlaları, işkence alanlarını görmek istemediğimizi biliyorduk. Phnom Penh’e den Vietnam’a otobüsle gidebilmek için buraya gitmeye karar vermiştik. Ayrıca Kamboçya’nın başkentini de görmüş olacaktık.

Siem Reap’ta üç gecelik gezi sonrası, ertesi sabah Phnom Penh’e otobüs ile yola çıktık. Büyük otobüslerin olduğu gibi daha küçük minibüsler ile de gitmek mümkündü. Küçüklerin daha rahat ve hızlı gideceğini söyledikleri için daha pahalı olmasına rağmen biz de minibüs tercih ettik. Son derece rahat bir yolculuk yaptık, gündüz yolcuğu olduğu için kırsal bölgeleri de yakından görmüş olduk.

Kamboçya’nın başkenti Phnom Pehn 1953 yılında ülke bağımsızlığını kazandıktan sonra hızla gelişmiş ve nüfusu artmış. Ancak Kızıl Khmerlerin ülkeyi yönettiği yıllarda bu şehirde yaşayan çok sayıda entellektüel ve eğitimli nüfus katledilmiş veya şehir dışına çıkartılmıştır. Şehrin nüfusu 1970’lerde 500.000 iken, bu dönemde nüfus 50.000 kişiye düşmüştür. Başkent parti üyeleri, işçiler ve askerlerden oluşan bir nüfusa sahip olmuş. 1980’li yıllarda caddelerde arabadan daha çok inekler dolaşıyormuş. 1990’lardan sonra ülkede başlayan yeniden yapılanma çabaları ile şehir de gelişmeye başlamış. Şehrin yolları, yapıları, parkları yeniden düzenlenmiş. Şu anda şehir kalabalık, canlı, hareketli, nehir kenarı çok sayıda restoran, kafe ve barlar ile bir çekim merkezi oluşturmuş..

Phnom Penh’de Özgürlük Anıtı. Fransa’ya karşı özgürlüklerini kazandıktan sonra yapılmış.bir anıt.

Kambocya

Kral Sarayı;  Nehir kenarında olan Sarayın çatısı  klasik Khmer stilinde olmasına rağmen,  Bangkok’taki Büyük Saraya benzerlik göstermektedir. Kamboçya Kralı Kral Sihamoni’nin resmi ikametgahıdır.

Kambocya

Sarayın büyük bir bölümü ziyaretçilere kapalı. Ziyaretçiler güzel düzenlenmiş bahçesinde dolaşabilmekte, taht odasını içeriye girmeden kapıdan ve pencerelerden görebiliyor, bazı küçük binaların içerisine girebiliyor. Saraya bitişik olan Gümüş Pagoda ziyarete açıktır. Gümüş Pagodanın yerleri tamamen gümüşle kaplı. Zeminde 5000 adet, her birisi bir kg gelen parçalarla yani toplam 5 ton  gümüş ile kaplanmış. Ancak şu anda zeminin çoğu koruma amacı halılar ile kapatılmış durumda. Gümüş zemin girişte bazı bölümlerde görülebiliyor.

Kambocya

Ulusal Müze Kral Sarayının kuzeyinde yer almaktadır. Binanın yapısı klasik Khmer dizaynında, çok güzel düzenlenmiş bir bahçesi var. Müze içerisinde en güzel Khemer Heykelleri kolleksiyonu vardır.

Phnom Pehn’de görülmesi gereken bir diğer müze Toul Sleng Müzesi, burası bir lise iken 1975 yılında Kızıl Khemerler tarafından hapishaneye dönüştürülmüş ve Security Prison 21,(S21) olarak adlandırılmış. Bu hapistanede 1975-1978 yılları arasında 17.000 kişi tutulmuş. Buradan sonra bu kişilerin götürüldüğü yer de ölüm tarlaları olmuş. Bu hapishane şu anda müzeye dönüştürülmüş.

Ölüm Tarlaları: Kızıl Khmerlerin insanları katlettikleri yer ölüm tarlaları da bugün görülecek yerler arasında yer almaktadır. Gezimizi planlarken bu iki yeri de program dışı tuttuk.

Phnom Penh’de başlıca görülecek yerleri kısaca sıraladım. Ancak bu şehirde bizim asıl maceramız bambaşka, keyifsiz bir olay yaşadık. 

Şimdi hikayemize geçelim. Phnom Penh’de ilk gün otelimize ulaşınca çok sevindik. Çünkü otelimiz Kralın Sarayını bakıyordu. Aman ne stratejik yerdeyiz diye sevindik. Hemen otelin karşısında yer alan Saray ve müze gezisini ertesi güne bırakıp ünlü Mekong Nehri kıyısında dolaşmak istedik. Nehir kıyısındaki cadde çok hareketli idi. Güzel bir restorana oturmadan   önce,  iki gün sonrası için Vietnam Hoi Chi Ming şehrine otobüs biletimizi aldık benim çantama biletleri koyduk. Ülkeden ülkeye geçiyoruz ve kaliteli otobüse ödediğimiz rakam sadece 12 dolar oldu. Ben de hayatımda ilk kez iki ülke sınırını karayolu ile geçme deneyimi yaşayacaktım bir gezgin olarak.Şehrin hareketi, canlılığı, ertesi gün   saray gezisi bir sonraki gün yeni ülke Vietnam hayalleri ile güzel bir yürüyüş yaptık.

Kambocya

Sonra beğendiğimiz bir restoranın ikinci katında nehre karşı gezimizin ve  gecenin keyfini çıkarttık. O arada Esin Kamboçya’da hırsızlığın çok  olduğunu dikkatli olmamız gerektiğini hatırlattı. Saat dokuzda restorandan kalktık, otelimiz restorana 10 dakika yürüme mesafesinde idi. Nehir kenarındaki cadde motorsikletler, tuk tuklar, yürüyen insanlarla doluydu.

Keyifle yürürken Esin’in çantam, çantam, çaldılar diye çığlığını duydum. Ve gezi bittiiiiiii.    Bundan sonraki bölümü

Gezginin Çantası Çalınırsa yazımızda  okuyabilirsiniz.

Yeme İçme

Uzakdoğu gezimizin üçüncü durağında artık bölge mutfağına alışmıştık. Ülkelerin  değişik mutfak lezzetlerini mutlaka deniyorduk. Tayland’da daha çok sokak yemeklerini tatmıştık, ancak Myanmar’da ağırlıklı olarak restoranları tercih etmiştik.

Kamboçya’da otellerde kahvaltıda önce değişik kahvaltı türlerine göre menü getiriyorlar. Kahvaltı türü ve içeceğinizi seçiyorsunuz. Turistik bir ülke olduğundan tercihlere göre farklı kahvaltılar hazırlıyorlar.

Kamboçya

Kamboçya’da ilk ulaştığımız şehir Siem Reap’da ilk gün çok zengin çeşitli yemekler tattık. Hem de açık büfe her yemeği yakından görerek doldurduk tabaklarımıza her çeşidinden.  Ayrıca karnımızın dışında gözümüz de doymuştu. İlk gün Apsala dansı da izleyebileceğimiz bir restorana gittik. Restoran sınırsız yemek ve dans gösterisi hepsi kişi başı sadece 10  dolar.

Türkiye’deki otellerdeki Türk geceleri gibi, kocaman bir restoran en az 400 kişilik, saat 18.30 da kapılar açılıyor yemek başlıyor, açık büfe olarak çok çeşitli yemekler vardı. Bizim için çok keyifli oldu çok çeşit yemeği bir arada gördük. Restoranlarda sadece resimlerini görebiliyorduk. Tabaklarımızı doldurduk. Ortam temiz ve yemekler de lezzetliydi. Yemek başladıktan iki saat sonra Apsala dansı başladı. Temiz bir ortamda zengin, çeşitli yemek lezzeti üzerine, geleneksel danslarını izlemek her anlamda güzeldi.

Öncelikle Kamboçya’nın ünlü yemeğini tanıyalım. Kmer yemeği Amok, limon otu ve hindistan cevizinin temel malzeme olarak kullanılan türlü gibi yemek; deniz ürünlüsü, tavuklusu, dana etlisi, vejeteryanı, sizin tercihiniz. Biz tercihimizi deniz ürünlüsünden yana kullandık, hem besleyici hem lezzetli, denemeniz önerilir. Normalde tabakta sunuluyor ancak bize sunulan muz yaprakları içinde değişik idi. Yine Uzak Doğu mutfağı özelliği yemeklerin yanında pirinç lapası.

Siem Reap’te gece pazarı geniş bir alanı kaplıyor ve çevresi çok hareketli. Restoranlar,  barlar, sokak lokantalaı, sokak tezgahları pazarın çevresinde yer alıyor. Biz iki gece yemeğimizi bu civarda yedik.

Kızlar deniz ürünleri satıyorlar. Restorana girmeden yemeğiniz seçiyorsunuz. Otururken pişirmeye başlanıyor.

Bunun dışında sokaklarda tezgahlarda her tür yiyecek bulabilirsiniz.

Alışveriş

Ülkede en önemli sektör tekstil olduğundan bazı ünlü markaların tekstil ürünlerini uygun fiyata bulabilirsiniz. Bunun yanı sıra meraklısına bazı değerli taşlara ve bunlardan üretilen mücevherlere kayıtsız kalmamalarını önerebilirim.

Son Söz

Kamboçya 20 yy’da çok acılı günler geçirmiş. Bir sömürge ülkesi olmak yerine bağımsızlığını kazanmış bir ülke olmanın kıvancı ve huzurunu yaşayamamış bir toplum. Üstelik kendi ülke vatandaşlarının yönetimi altında halkın katledilmesi, işkenceler yaşaması ile bugün sokakta çok sayıda engelli insan bulunmakta. İnsanlar bu katliamdan fiziki zarar görmemiş bile olsa gözlerinde yaşadıklarının hüznü görülüyor. Fakir ve hüzünlü kişiler yine de turistlere saygılı.

Öncelikle dünyanın en ünlü tapınaklar şehri Angkor Wat’ı gezmeli, yeşil ancak hüzünlü toprakları görmeli diyorum başka da bir şey demiyorum.

Yorumunuzu Buraya Yazabilirsiniz

Yorumunuzu Giiniz
Please enter your name here