Sagada Filipinlerin başkenti Manila’nın kuzeyinde, Manila’dan 12 saatlik otobüs yolculuğu ile ulaşılan bir kasaba. Sagada kayalara asılı tabutları ile ünlü. Kasaba halkı ağaçtan tabutlara koydukları ölülerini vahşi hayvanlar parçalamasınlar diye yıllarca kayalara asmışlar veya magaralarda saklamışlar. Son yıllarda beton ile mezar yapmayı öğrenince ölülerini toprağa gömmeye başlamışlar.

Sagada’ya Banaue’den kolay ulaşılabiliyor. Tabi Banaue’ye ulaşımın kolay olmadığını Banaue yazımızda belirtmiştik. İsterseniz Banaue’de geceleyip, arabalı ve rehberli günlük bir program yapılabilir. Ya da Banaeu’dan toplu taşım aracı olarak kullanılan jeepneyler ile ulaşıp orada bir veya daha fazla gece kalıp daha uzun bir program olabilir. Aslında zamanı olanlar için Sagada’da üç dolu gün geçirmek doğada yürüyüş, magara turları yanı sıra diğer yerleri de görmek daha keyifli olabilir. Bizim Filipinlerin güneyinde adalar turumuz olacağı için Banaue”de konaklayıp Sagada’ya bir gün ayırabildik. Banaue’den aldığımız tur ile sabah 8.30’da Sagada’ya hareket ettik.

Banaue’den 80 km uzaklıkta ancak yol dar ve çok virajlı olduğundan 2 saat sürüyor. Yeşillikler, vadiler, pirinç tarlaları, dağlardan akan suların arasında, sert virajlara rağmen çok güzel bir yolculukla gözümüz yeşile doyuyor. Aslında yeşilin yoğunluğu ve rengi bize Karadeniz’i çağrıştırdı. Sadece teraslı pirinç tarlaları farklı görünüyordu. İklimi de Karadeniz havası.

Sabah güneşli bir havada yola çıktık, yolda yagmur yağdı, arabadan indiğinizde güneş açmıştı. Filipinlerin diğer bölgelerine göre en serin yerlerinden.

Yolda bölgede yaşayan İgorot kabilesinden kişilerin olduğu manzaralı bir tepede renkli yerel giysili kadınlarla fotoğraf çektirdik. İgorot kabilesi Luzon bölgesinin kuzeyinde yaşayan Austronesian kökenli kabile. İgorat kelime olarak ‘dağdan gelen’ anlamına gelen İgorat daha genel bir terim bu grubun altında beş ayrı grup bulunmakta. Asıl Banaue’de yaşayan grup Ifugao’lar. Banaue’den Sagada’ya giderken yol üzerinde Ifugao kabilesini görme şansımız oldu.

İkinci durak yine bir manzara seyretme ve foto çekme noktasında bu kez yarı çıplak, elinde kalkanı ve silahı ile bizi bir kabile savaşçısı karşıladı. Tabi bu güler yüzlü savaşçı turistlerle fotoğraf çektirmek için böyle giyinmişti.

Asıl komiği fotoğrafımızı çektirdikten sonra kullandığımız lavabonun parasını da bu savaşçıya ödedik.

Sagada da neler yapılabileceğini en güzel, şehre girişte hem kayıt yaptırıp, hem de kasabaya giriş ücreti ödediğimiz turizm ofisindeki broşür açıklıyor.

Sagada programımız önce magara ile başladı. Daha çok zamanımız olsa idi rehberle magara içinde gezebilirdik.

Magara içinde biraz zorlu üç aşamalı bir yürüyüş oluyormuş. Üçüncü aşama sular içinde yürüyerek devam ediyormuş. Türkiye’de çok magara olduğu ve magaracılık ilgi alanımıza girmediği için turumuza magara içi uzun yürüyüşü dahil etmemiştik. Magarada belirli bir noktaya kadar yürüyüp geri döndük daha ilerisi yerler kaygan çamurlu ayrıca karanlık olduğu için gaz lambası ile gidilebiliyormuş.

Sagada’nın en özgün geleneği ve bizi de oraya çeken asılı tabutlar idi. Bölgenin geleneği ölülerini tahta tabutlara koyarak yüksek kayalıklara asmak veya mağara içerisinde saklamak. Yemyeşil bir vadi, ekovadide, orman içinde doğal basamaklardan inerek vadinin dibinde tabutların asılı olduğu kayalığa ulaştık. Kayaların üzerine tabutlar asılmış, tabutlarınızın bu kayalarda yer alması için öncelikle evlenmiş ve torunlarınız olması gerekmekte. Tabutların eski tarihte asılanları küçük boyda iken, sonra asılanlar bir insan boyunda. Küçük olanlar çocuk tabutları değil. Sagada halkının inanışına göre insanlar anne karnında cenin pozisyonunda en rahat pozisyonlarındadırlar. Doğumda olduğu gibi ölünce de tabuta cenin pozisyonunda yerleştiriliyormuş ve tabutların boyları küçük oluyormuş.. Ancak 1902 yılında ülkeye gelen Amerikalılar halkın ölüm merasimlerine bile karışmışlar. Ölülerin uyur gibi uzatırlarsa daha rahat edeceğine halkı inandırmışlar ve tabutların boyları büyümüş. Bazı tabutların üzerinde sandalyeler asılıydı. Bu da ölen kişi son gün sandalyeye oturtuluyor, daha doğrusu cesedi sandalyeye iple bağlanıyor, eve gelen akrabaları onu sandalyede görüyor ve. vedalaşıyorlarmış. Bu sandalyeleri de tabutun yanına asıyorlarmış. Tabutları asma geleneğine aslında 2010 yılında son verilmiş. Rehberimizin söylediğine göre yine de çok istenirse ve çok para harcanırsa yani 21 domuz kesilirse tabutunuzun asılması mümkünmüş. İkinci yöntemde tabutlar magarada muhafaza ediliyor. Bizim zamanımız yetmediği için bu magaraya yürüyemedik.

Gelelim günümüzdeki ölüm törenlerine. Ölüm sonrası üç domuz kesiliyor, her bir domuz maliyeti 10.000 Peso yani 2000 dolar civarında, eğer ölen kişinin yeterli parası yoksa akrabalar yardım ediyor, önce yakınlara bir yemek töreni, sonrası daha klasik bir yere gömülüyorsunuz. Klasik mezarlık: beton veya mermer hatta seramik. Sagadalı’lar hayvanlara karşı ölülerini koruyabileceklerini anlayınca klasik mezarlara ölülerini gömmeye başlamışlar.

Gelelim klasik mezardaki ritüellere…

Önce mezarın yanındaki boşluğu açıklayalım, ölenin sevdiği, eşi için hazırlanmış. Mezarın önündeki yanmış odunlar ise, her yıl 1 Kasımda ölülerin ruhlarını ısıtmak için yakılan ateşten kalanlar.

Sagada’da asılı tabutları ve mağaraların dışında neler var? Eko vadiye asılı tabutları görmeye giderken yol üzerinde St. Mary Kilisesi yer alıyor. Kilise geçen yüzyılda Sagada’ya gelen Amerikan Angelican misyonerler tarafından yapılmış. Sagada halkı Hristiyan olmakla beraber hala Pagan dininin ritüellerini de uygulamaya devam etmekteler.

Sagada yemyeşil sevimli bir kasaba. Şehrin çıkışında bakımsız teneke evler olsa da içinde çok sayıda bakımlı güzel evler de göze çarpıyor.

Öğlen yemeği için iyi bir lokanta aradık, rehberimiz ve lokanta sorduğumuz kişiler özellikle bir lokanta ismi söylediler. Biz de bu restoranı bulduk ancak çok kalabalıktı, sırada bekleyenler vardı. Daha programımızda gezilecek yerler olduğundan yemek için çok beklemek istemedik. Özellikle bu restoranda yemek ve yoğurt ürünlerinin tadılması öneriliyor. Uzak Doğu’da yogurt bulmak zaten şaşırtıcı idi. Ayrıca özellikli bir restoran olsa gerek. Biz fotoğrafını ekleyelim belki yolunuz Sagada’ya düşer.

Sagada turist çeken bir yerleşim yeri. Banaue’ye göre daha büyük, sevimli, yemyeşil bir köy. Dinlenmek amaçlı birden çok gün de kalınabilir. Ayrıca rafting, magaracılık, kano, gibi doga sporları yapmak içinde çok cazip bir yer olarak görünüyor.

Sagada ile ilgili son sözleri yine orada çekilen resimlere bırakıyorum
Dönüş yolunda pirinç teraslarına bakan kafedeki basamaklar da çok anlamlı.

Tabi bana da söyleyecek son söz, Sagada asılı tabutları görmek için ziyaret edilse de ilginç geleneği gördükten sonra zaman sizin. Bu kadar yol kat ettikten sonra asılı tabutların yanında kasabada geceleyip, doğada uzun yürüyüşler yapmak da ayrı bir keyif olsa gerek. Bu arada yukarıdaki resmi her daim hatırlayalım.

4 COMMENTS

Yorumunuzu Buraya Yazabilirsiniz

Yorumunuzu Giiniz
Please enter your name here