Venedik, gezginler için başlı başına bir cazibe merkezi. Venedik’i cazibe merkezi yapan ise, en başta kanalları, gondolları ve karnavalı… Venedik karnavalı, zaman zaman şehrin önüne geçen bir üne sahip.

Eğlencenin dibine vurulduğu dönem olarak biliyoruz ama Karnaval’ın dinsel bir kökeni var. Carnavale, ete veda anlamını taşıyormuş. Paskalya öncesinde 40 gün süren hayvansal ürünlerin yenmediği Büyük Perhize girmeden önceki dönem oluyor Karnaval. Büyük Perhizin ilk günü olan Kül Çarşambasından  yaklaşık iki hafta önce başlayıp Büyük Perhiz arifesine kadar süren bir bayram. Kısacası kefaret döneminde yüze külden haç sürüp başlanılan ve  İsa’nın çöllerde aç susuz kalmasına atfen tutulan oruca ruhen ve bedenen bir hazırlık dönemi… Bizim Ramazan Bayramı’nın tam tersi. Müslümanlar önce oruç tutup sonra keyiflerine bakarken bu arkadaşlar, biz peşin peşin  eğlenelim, sonrası Allah kerim diyorlar herhalde… Ama ne eğlence; Ramazan Bayramı Luna Park’ta atlı karınca ise, Karnaval hız treni olur muhtemelen… Bir rivayete göre ise, ilk karnaval 1162’de Venediklilerin Aquileia Patriği Ulrico’ya karşı kazandıkları bir zafer sırasında kutlanmış. Hapsedilen Patrik, Venedik’e bir boğa ve 12 domuz hediye etmesi koşuluyla salınıyor. İşte hayvanların San Marco Meydanı’nda kesildiği o gün Venedikliler çılgıncasına eğleniyorlarmış. Ama bu olay, Karnaval sırasında özel bir gün olarak kutlanıyor artık.

Kökeni ne olursa olsun, amaç eğlence… Venedik karnavalının geçmişi  11 yüzyıla kadar gidiyor ama esas ışıltısına Rönesans ile kavuşmuş. 17 yüzyılda Karnaval, artık dünya çapında bir olay haline gelmiş, 18 yüzyılda kumar ve şehvetle anılan Karnaval aylarca sürmekteymiş. Tabii 40 gün et yemeyeceğiz diye aylarca eğlenmeyi zamanın koşulları pek desteklememiş ve 18. yüzyıl sonrası Karnavalın şaşaası kalmamış. Venedik’in 1797’de  Avusturya İmparatorluğu’nun parçası olmasından sonra Karnavalın neredeyse esamesi okunmaz olmuş. 1930’larda faşist yönetimce yasaklanan Karnavalın tekrar hayat bulması 1980’leri bulmuş. O günden beri, her yıl yaklaşık 10 gün boyunca Karnaval sayesinde Venedik büyük bir parti alanı haline dönmekte…

Karnaval Venedik’in olmazsa olmazı… Bu sanata da yansımış; Karnaval özellikle ressamların vazgeçilmez konularından olmuş. Mesela Venedik resimleriyle ünlü Guardi Karnaval hallerini de resmetmiş…

Venedik karnavalının en iyi yanı, en önemli gösterilerin sokaklarda ve ücretsiz olması… Tabii özel malikanelerde, otellerde, tiyatro salonlarında ücretli gösteriler, oyunlar, konserler var. Ama Karnavalın en belirgin özelliği, maskeler ve kostümlerle sokaklarda dolaşmak… Maskeniz ve kostümünüz ne kadar gösterişliyse o kadar tadı çıkıyor Karnavalın, çünkü ilgiler sizin üstünüzde oluyor…

Maskeler Karnavalın olmazsa olmazı… Eh, insanlar görünmez olmak istiyorlarsa bir maske onları gizleyebilir… Bu açıdan Venedik Karnavalı, Avrupa’nın katı sınıfsal hiyerarşisine bir tepki de… Karnaval sırasında farklı sosyal tabakadan insanlar, maskelerin arkasına gizlenerek birbiriyle kaynaşabiliyorlarmış… Artık bu kaynaşma neleri kapsıyor, bilmem… Ama 17 yüzyılda Karnaval sırasında Venedik, Avrupa’nın sefahat yuvası olmaktaymış… Sınıfsal kaynaşma, bir maske ardında, kumarhanede yan yana zar atmadan sınıflar arası fazlasıyla fiziksel kaynaşmaya kadar her şeyi kapsamaktaymış…

Maske deyip geçmeyin, onların da sınıfları, tarzları var… Kilden yapılan modelden hareket ederek tutkala batırılmış kağıt ve kumaş parçalarıyla elde edilen hamurların kalıba yerleştirilip astarlanması  ve sonra artık sanatçının yaratıcı gücüne göre süslenip boyanmasıyla elde edilen maskeler şekillerine göre ayrılmakta…

Örneğin Bautalar, tamamen yüzü kapsayan bir maske; Almanca korumak fiilinden türetilen bu maskeler  beyaz oluyor ve genelde korsan şapkası gibi olan tricorn şapka ve pelerinle kullanılıyor. Bu maske, 18 yüzyılda bazı politik durumlarda anonimliği sağlamak için de  kullanılmış… Bir de bunun neredeyse dikdörtgen formunda yüzü tamamen kapatan ve insanı Yıldız Savaşları’ndan fırlamış Darth’a benzeten bir türü var ki tam taş surat yapıyor takanı… Colombina ise sadece gözleri kapayan,  yanaklarda biten ama her tarafı yaldızlarla, pırıltılarla süslü bir maske; commedia della arte’deki karakterden ismini alıyormuş… Medico della peste ise uzun bir gagadan oluşuyor, veba doktoru olarak bilinen bu maske veba salgını sırasında doktorların taktıkları maskeden esinlenmiş; pelerin, siyah şapka ve beyaz eldivenle kullanılıyor genelde. Volto ise tamamen yüzü kapsayan bir maske… Tabii zaman içinde maskelerde çeşitlilik artmış, hatta maske takmadan makyajla kendine yeni bir yüz edinene de çok rastlanılıyor yollarda.

Gerçi zaman zaman maskeler takmak yasalarla engellenmiş; örneğin 1339’da ahlaka mugayir maskeler takmak ve maskelerle dini yerlere girmek, yüzü boyamak yasaklanmış… Hoş, bugün de maskelerle kiliselere girmek yasak.

Yıllar sonra bu sene tekrar Venedik’e gittim ve güzel tesadüf, gezi dönemim Karnaval’a denk geldi. Bu sene (2019) 16 Şubat-5 Mart’ta yapılan Karnavalın ikinci haftasında Venedik’te olunca, gezim birden düklerle, düşeslerle yapılan bir geziye döndü; dükler, düşesler çakmaymış, ne gam, Karnaval havasının estiği Venedik, çok daha şenlikliydi.

Karnaval gerçekten Venedik’i türlü çeşitli renklere bürüyor çünkü genel olarak her şey yollarda, meydanlarda oluyor. Sabahın erken vaktinden gecenin geç saatlerine kadar sokaklar her renkten kumaşlar, kurdaleler, danteller, tüylerle süslü kıyafetler ve maskelerle dolaşan insanlarla doluyor. Sanki şehrin bütün soyluları giyinip süslenmişler ve sokağa fırlamışlar… Karnaval boyunca sokaklarda herkes prenses, herkes prens…

Tabii sokaklarda dolaşmanın yanında otellerde, saraylarda balolar, yemekler; salonlarda konserler, müzelerde sohbetler, konuşmalar, maske yapım atölyeleri de Karnavalın etkinliklerinden. Örneğin Scuola Grande San Giovanni Evangelista’da moda atölyeleri, hayvan biçimli maske sergileri; Teatro La Fenice’de konserle, operalar; Peggy Guggenheim Müzesi’nde konferanslar, resitaller, ayrıca buz pateni gösterileri, rehberli Karnaval yürüyüşleri, heykel sergileri, konserler Karnavalı renklendiren etkinlikler… Başta San Marco Meydanı olmak üzere, şehrin belli başlı merkezlerinde yapılan akşam konserleri de yüzlerce insanı kendinden geçiriyor; gün boyu kurum kurum gezinen bir kontesi akşam kat kat tafta elbiseleri, kafasındaki tüyler, mücevherlerle süslü maskesi ile hoplayıp zıplayarak dans ederken görebilirsiniz mesela…

Aslında Karnaval gelişi güzel eğlenceler, partiler demek değil, kendi ritüelleri de var… Örneğin Karnaval’ın açılış gecesinde düzenlenen ‘Festa Veneziana sull’acqua’ kanallar boyu düzenlenen bir ışık ve renk gösterisi… Karnavalın ne kadar renkli olduğunun ilk işareti… Bu gösterinin devamı ertesi gün yapılıyor. Punta della Dogana’dan başlayan su korteji Grande Canale’den geçip Rio di Cannaregio’ya varıyor. Bu görsel şölene, Kanal boyunca kurulan yiyecek büfeleri ile mide şöleni de ekleniyor.

Ama Karnavalın en önemli festivali bu sene 23-24 Mart’ta düzenlenen Festa delle Marie… Günler boyu süren bu şenliğin sonunda Karnavalın Kraliçesi seçiliyor. Geleneğe göre Dük, eskiden sıradan insanlar arasından 12 kız seçip onların çeyizini sağlıyormuş. Bu şenlik boyunca kraliçeliğe aday kızlar, geleneksel kıyafetler içinde geçit yapıp halka tanıtılıyor. Kraliçe olarak seçilen kıza artık çeyiz falan verilmiyormuş ama gelecek yılın uçan meleği olma hakkını veriliyormuş ki gösteriyi gördükten sonra bunun ödül mü ceza mı olduğuna karar veremedim.

Ben bu şenliği seyredebildim. Marie’lerin geçidi olarak isimlendirilen bu tören San Pietro di Castello’dan başlayıp San Marco Meydanı’nda bitiyor.  San Marco’da kurulan sahne-platformda önce artık geçmişten geleceğe kim varsa kostümleri, maskeleriyle resmi geçit yaptılar; cellattan meleğe, yargıçtan kraliçeye, halayıktan efendiye herkes önümüzden sırayla geçti. Daha sonra Campanile Kulesi’nden Meydandaki sahneye uzanan bir halat boyunca melek kılığında bir kız aşağıdakileri selamlayarak ve aşağıya konfetiler atarak yere kadar süzüldü. İşte kuleden aşağıya uçan bu melek, geçen senenin Karnaval Kraliçesiymiş. Bu gösteriyle birlikte Karnavalın en iyi kostümü yarışması da başlıyor ve Karnavalın son gününde kazanan açıklanıyor. Ayrıca sonraki hafta  ünlü bir kişi aynı kuleden yine aşağıya, bu sefer kartal kılığında uçuyormuş, bu da Kartal Uçuşu oluyormuş. Hoş, benim bulunduğum gün Kule’den melek yanında başka biri daha uçtu ama pek kartala benzer hali yoktu, daha çok pelerini fazla uzun kaçmış bir şövalye gibiydi.

Karnaval boyunca Mestre’de konserler, gösteriler, danslar sergilenirken  Burano Adası’nda da daha az gösterişli Karnaval kutlamaları yapılıyor. Ayrıca en iyi kostüm, en iyi maske yarışmalarının kazananları da Karnavalın son günü açıklanıyor. Karnaval, San Marco Meydan’ında Kule’den aşağıya sarkıtılan arslan işlemeli Venedik bayrağı altında son geçitler yapılarak tamamlanıyor.

Ayrıca 1162’de  Dük Vitale Michiel II’nin Patrik Ulrico ve 12 vassala karşı kazandığı zaferin anısına düzenlenen Boğa dansı da gösteriler arasında. Zafer sonrası Patrik Düke aralarında 1 boğa ve 12 domuzun da olduğu hediyeler göndermek zorunda kalmış. Bu olayı temsilen Karnavalda bir boğa maketi getirilip San Marco Meydanında dolaştırılmaktaymış.

Ziyafet ve balo kısmına katılmak ise her turistin harcı değil. Ca Vendramin Calergi’de Karnaval boyunca birkaç kez düzenlenen baloya katılmak için kişi başı 500 euroyu gözden çıkarmak gerek; bu tutar, söz meclisten içeri, bazı turistlerin zaten tüm gezi bütçesi… Ama baloda sazlı cazlı yemekten kumara kadar her şey mevcut… Palazzo Pisani Moretta’da düzenlenen Dükler Balosu ise, özel bir organizasyon ve giriş 1500 euro. Bu 1994’te moda tasarımcısı Antonia Sautter’in başlattığı ve ünlü kişilerin katıldığı, dünyanın en ünlü maskeli balosuymuş. Sautter’in hazırladığı kostüm ve maskelerle katılan ünlü film yıldızları, şarkıcılar, sporcular, şefler, sizin yemek arkadaşınız olabilir, tabii maskelerinden kendilerini tanıyabilirseniz; ama o parayı verdikten sonra insan kendini bile tanımaz, o başka…

Biz yine sokaklara dönelim, bizi sokaklar paklar… Ayrıca Karnavaldan sokaklara yansıyanlar görüntüler de yeterince renkli. Zaten Karnaval bir noktada maske ve kostüm gösterisine dönüyor. Bu nedenle türlü türlü kostümler içinde insanlar sabahtan akşama, sokaklarda dolaşıyorlar, insanlarla resim çektiriyorlar. Tabii resim çekilirken öyle ahbap çavuş pozu değil mutlaka bir atraksiyon, bir duruş olması gerekiyor, eller bir  şekle giriyor, vücut bir havaya sokuluyor… Hatta özellikle insanların  yoğun olduğu Venedik’in önemli yerlerinde görünmeye özen gösteriyorlar sanki; Santa Maria della Salute Kilise’sinin merdivenlerinde, Ca Rezzonico’nun verandasında kat kat etekleri, tüylü taşlı maskeleriyle gece kuşlarından tutun da saray soylularına kadar türlü çeşitli karakterle karşılaşabiliyorsunuz…

Artık bir süre sonra  tuhaf tuhaf kılıktaki insanları görmeye alışıyorsunuz. Pazardan sebze meyve almış yaşlıca bir kadının yüzündeki bir maske ya da gündelik iş kıyafetinin üstüne atılan bir pelerin artık size normal geliyor. Eğer Karnaval’a hazırlıksız geldiyseniz bile hiç üzülmeyin. Bir yanıyla ticari sektöre dönüşmüş Karnaval…  Dantelli taftalı şık kostümlerden hallice masa örtüsü kıvamındaki pelerinlere kadar her keseye uygun bir şeyler bulabilirsiniz.

Karnaval sırasında maske ve kostüm satılan pazarlar bile kuruluyor; örneğim Campo Santo Stefano’daki küçük pazara yorgun bir turist olarak girip iddialı ve şaşaalı bir Karnaval şahsiyeti olarak çıkabilirsiniz ama fiyatlar biraz pahalı. Daha ucuza bir şeyler derseniz; o zaman maskenin hamuruna kostümün taftasına bakmadan, her yerde karşınıza çıkan turistik dükkanlarda, büfelerde satılan türlü türlü plastik maskelere, etrafı teğelle tutturulmuş pelerinlere razı olacaksınız. Dert değil; gece ve eğlence hepsini harika bir kostüme dönüştürüyor. Ama ben işin ciddiyetine vakıfım derseniz, yine alış veriş caddelerinde gerek top top kumaşların gerekse hazır dikilmiş dört başı mağmur kostümlerin sizi beklediğini unutmayın. Bunun için  Calle Larca San Marco gibi ana alış veriş caddelerinde dolaşmanız yeter, karşınıza çıkacaktır.

Ayrıca maske yapımı da başlı başına bir sanat işi. Aslında Venedik tarihinde Karnaval dışında da kimliğini gizli tutmak için kullanılagelen maskelerin yapılıp satıldığı özel dükkanlar, atölyeler var. Bunların içinde Ca Macana’nın tescillenmiş bir üne sahip; Stanley Kubrick’in ‘Gözleri Tamamen Kapalı’ filmindeki maskelerin hepsi burada yapılmış. Maskeler arkasında hepimiz Tom Cruise, hepimiz Nicole Kidman’ız derseniz yolunuz buraya uğrasın, Venedik’ten alınacak en iyi hatıralık bence… Dorsodura’daki bu dükkanda maske boyama kursları da veriliyor. Bir diğer ünlü maske yapımcısı ise Ca del Sol… Accademia, San Marco, Corte del Teatro’da bulabileceğiniz Ca del Sol’da müthiş bir maske çeşidi var, ayrıca buradan Karnaval kostümü de tedarik edebilirsiniz. Fiyatlar ise 100-150 Euro civarında. Ben iki yeri de gezdim, ikisi de fevkaladeydi ama fiyatlar sanki Ca Macana’da daha uygundu. Maskemi de oradan aldım; takmalık değil duvara asmalık bir maskeydi ama daha tuhafı kumarla uzak yakın hiçbir ilişkim olmamasına rağmen seçtiğim maske iskambil kağıtlarıyla çevrelenmiş bir joker oldu. Maskeler, bilinçaltımızı da mı ortaya çıkarıyor, nedir…

Kostümlerle, maskelerle donananlar herhalde biraz da kamuoyu oluşturmak için sürekli sokaklarda dolaşıyorlar demiştik. İnsanlarla poz poz resim çektiriyorlar, resim çektirirken mutlaka özel bir poz veriyorlar. Ama sabahın köründen gecenin yarısına kadar bir afra tafra dolanmak zor. Onun için zaman zaman üstünü başını düzelten bir düşes, cep telefonuyla konuşmaktan poz veremeyen bir kont, bir kafede keyif çatan bahar perileri, yorgunluktan kaldırıma çökmüş bir kraliçe gözünüze çarpabilir. Sadece masalsı veya tarihi tasvirler değil; çizgi roman kişilikleri, süper kahramanlar, roman karakterleri de Karnaval da kendine yer buluyor. Bir bakıyorsunuz Süpermen yanınızdan geçiyor, Yıldız Savaşçıları ellerinde yıldız silahlarıyla köşeden dönüyor… Ya da Anna Karanina, yanında Vronsky ile birlikte karşınıza çıkabiliyor, üzerinde kendini tren altına atacağı gündeki kırmızı palto ama yüzünde gördüğü ilginin getirdiği kocaman bir tebessüm… Tavus kuşunu kafasına oturtmuş gibi duran bir gece prensi, müzik ve içkinin etkisiyle kendinden geçse de, bir resim teklifinde hemen kendine geliyor çünkü her şey biraz daha ilgi için…

Andy Warhol’un herkesin dünyada 15 dakika ünlü olması gerektiği düsturunu doğrularcasına Karnavalda herkes bir anlık dikkati üzerinde toplamak için giyinmiş, kuşanmış, süslenmiş, takmış takıştırmıştır. Karnaval sırasında herkes kostümlerle, maskelerle büründüğü kişilik olur; o maske kimse,  o karakter olur insanlar… Bir maskeyi taşımak zordur; maskelerin hakimiyeti nerede başlar, nerede biter, bazen karışır. Donuk bir maske ile ufka dalıp giden bir düş prensesi, belki de içi kıpır kıpır, Karnaval birincisi olmayı hayal ediyordur.

Ama işte o buz gibi soğuk, donuk maskenin arkasından gelen sımsıcak bir kahkaha  aslında maskelerin bir yanıyla bizi, en hassas yanımızı, dış dünyadan koruduğunu, o narin özü kendimize saklamak için maskelere ihtiyacımızın olduğunu anımsatır. Taktığımız maskeyizdir artık.  İçimizdeki dünyamızı korumak için maskemizi biraz daha benimseriz. Belki de Karnaval, taktığımız maskeleri sevmek için bulunmaz bir fırsattır. Kim bilir!

 

 

Yorumunuzu Buraya Yazabilirsiniz

Yorumunuzu Giiniz
Please enter your name here