Myanmar

Myanmar (Burma/Birmanya) az bilinen gizemli ülke. Budizm öğretilerin benimsendiği mistik, olağan üstü tapınakları, doğal güzellikleri, yeraltı kaynakları, kıymetli yakut yatakları, Ortadoğu’dan Çin’e giden enerji nakil hattı ile son yıllarda turistlerin ve global sermayenin ilgisini çeken bir ülke.

1948 yılına dek İngiliz sömürgesi olan ülke, 1962 yılındaki askeri darbe sonrası kapılarını dünyaya kapatmış. 17 Eylül 2007 yılında 400 Budist Rahibin 45 yıllık cuntaya karşı başlattığı sessiz yürüyüşe katılım 100 binleri bulur. Dünyada büyük yankı uyandırır. “Safran Devrimi” olarak adlandırılan bu başkaldırı başarısızlıkla sonuçlansa da, 2008 yılında yeni bir anayasa yapılmak zorunda kalınmış. 2010 yılında da cumhuriyet ilan edilmiş ama askeri diktatörlerin partisi % 80 oyla iktidara gelmiş. Ülkede ilk demokratik seçim 2015 Kasım ayında gerçekleşmiş. Liderliğini Aung San Suu Kyi’nin yaptığı NLD Partisi halen iktidarda. 1962-1988 yılları arasında yönetimi elinde tutan diktatör Ne Win, bir darbe ile devrilmiş ama darbeyi de kendisinin yaptırdığı söyleniyor. Öldüğünde cenazesinde 30 kişi varmış. Saçma sapan astrolojik inançlarla aldığı kararlar çok ilginç.

Meraklısına: Aung San Suu Kyi Myenmarlı çok sevilen bir generalin kızı. Babası o 2 yaşında iken suikaste uğrar.15 yaşında ülkesinden ayrılır. Hindistan, Amerika ve İngiltere’de geçen yaşamı sonrası 1988 de hasta annesi için ülkeye geri döner, politikaya atılır. 1990 yılında seçimleri kazanmasına rağmen diktatörlük seçimi kabul etmez. 15 yıl ev hapsinde tutulur. Tarih profesörü olan İngiliz eşinin çabaları ile 1991 Nobel Barış Ödülünü alır.1995 yılında eşi ve çocuklarına ülkeye giriş yasağı konur. 1999 da eşi ölür. Budizmin tüm kurallarına uyan bu son derece zarif kadının partisi şu anda Myanmar’ı yönetse de kendisi , bir yabancı ile evli olduğu, çocukları başka bir devletten vatandaşlığa sahip olduğu için başkan olamıyor. Bir kanunla başkan danışmanı yapılmış.

Dünya niçin Myanmar’la bu kadar ilgili? Burada niçin batıya yakın bir yönetim isteniyor? Diktatörlüğe niçin karşılar? Çin’in Ortadoğu’dan gelip denizden geçen enerji hatları Amerikan 5. ve 7. Filosu’nun kontrolünde. Bu hattın Malaga Boğazı’ndan geçmesindense, Myanmar’dan geçmesi Çin’e daha güvenli geliyor. 2010 yılında Andaman Denizi’nden başlayarak tüm Myanmar’ı boydan boya geçen Kunming boru hattı 2013 yılında tamamlanmış. Doğalgaz ve petrolü yan yana taşıyan hatta yılda 22 milyon ton petrol, 12 milyar metreküp doğalgaz taşınıyor.

Myanmar’da 500 binden fazla eğitimli/öğrenimli Budist rahip var (Sokaktaki rahip ve çocuklar bunlara dahil değil). Safran Devrimi’ne önderlik edenler de bu rahipler, çoğu o dönemde kaybolmuş. Askerler bunların üzerine ateş açmışlar. Daha sonra kanalizasyon ve nehirlerden yığınlarla ceset toplanmış. Tabii cuntanın yanında yer alan rahipler de olmuş. Bu dönemin ruhunu anlamak için 1996 da Politik Filimler Topluluğu tarafından ödül verilen “Beyond Rangoon” filmini öneriyorum. Tüm olayları bir genç filme çekip batıya ulaştırmış. 27 yıl hapse mahkum olan genç 2011 yılında salınmış. Myanmar’ın Cunta dönemindeki sancılarını Aung San Suu Kyi’nin gelişini anlatan 1995 yapımı gerçeklerden esinlenmiş politik bir film. Belgesel dalında Oscar’a aday gösterilmiş. Sınır tanımayan gazeteciler ödülü verilmiş.

Budizm dünyada 500 milyonu aşkın inananı bulunan bir din. Myanmar da nüfusunun % 90’ına yakını Budist olan bir ülke.

Meraklısına: 2500 yıllık geçmişi olan Budizm kimilerine göre bir felsefe,kimilerine göre bir din. M.Ö 563-483 yılları arasında yaşayan Siddhartha Gautama tarafından kurulmuş. Hindistan-Nepal yöresinde bir prens olarak doğan ve 29 yaşında sarayını terk eden Siddhartha derviş yaşamını benimsemiş. Buddha’nın kelime anlamı uyanmış, farkında olan kişi demek. Asya’nın pek çok ülkesinde kabul gören Budizm hayattaki acı, tatminsizlik v.b duyguları açıklar. 20.yy’a gelindiğinde de Avrupa ve Amerikada ilgi görmeye başlar. Budizm de başlıca 4 akım var. (Güney, Doğu, Kuzey ve Batı Budizmi). Myanmar’da Güney (Pali veya Theravada Budizmi de deniyor) Budizmi hakim.Batı Budizmi Avrupa,Avustralya ve Amerika da görülen dini özelliklerden çok felsefi ve psikolojik özellikleri öne çıkaran, meditasyon ve zihin terbiyesine vurgu yapan Budizm. Bütün Budist okullarında 4 yüce gerçek (1. Dukkha: Acı hayatın ve varoluşun bir parçasıdır. 2.Samudaya:Acıların kaynağı arzu ve isteklerdir. 3.Nirodha:İstek ve arzular bırakılırsa acılar sona erdirilebilir. 4.Magga:Acıların sona erdirilmesi 8 aşamalı yoldan geçer) ve 8 aşamalı yol (1.Gerçek bilgi 2. Doğru zihniyet 3. Doğru söz 4. Doğru davranış 5. Doğru yaşam biçimi 6. Gerçek çaba 7. Gerçek dikkat  8.Gerçek uyanıklık) öğretilir.

Güneydoğu Asya’daki ülke dinamizmi çok fazla olan Hindistan, Çin ve Tayland kavşağında, Altın Üçgenin içinde. Laos ve Bangladeş de komşusu.

Myanmar

130 dan fazla etnik grup var. Genellikle etnik grupların adlarını taşıyan 14 bölge/eyalete ayrılmış. Bazı bölgelerde hala çatışmalar var. Buralara girilemiyor. Mesela bizim seyahat etmeyi düşündüğümüz Shan Bölgesindeki Kakku 2017 yılında güvenli hale gelip turizme açılmış. Ama eyaletin bazı noktalarında çatışmalar sürüyor. Kachin Eyaleti’ne ne Myanmar sömürge iken ne de şimdi sivil toplum örgütleri girememiş. İngilizler buraya “yeşil cehennem” diyorlar. Dünyanın en büyük yeşim madenleri ve en eski gerillaları burada.

Kişi başına düşen milli gelir 1.300 dolar civarındadır. Dünyanın fakir ülkeleri arasında yer almaktadır. Kömür ve bakır madenleri olduğundan söz edilen ülkede, Andaman Denizi’nde petrol ve doğalgaz bulunduğu söyleniyor. Hükümet ülkeye şu anda daha çok yabancı sermaye çekme, turizm gelirlerini arttırma çabaları içinde.

Myanmar’ın para birimi Kyat. Amerikan dolarını bozdururken parada en ufak bir kıvrık olmaması gerekiyor. Doları ellerine alıp dikkatle inceliyorlar, beğenmezlerse geri veriyorlar.

Myanmar’a gezi için en uygun aylar Kasım-Şubat arası. Uzakdoğu’da üç mevsim var. Kasım Şubat ayları arasında hava fazla sıcak değil, fazla yağmur yağmıyor, rahat gezmek için en uygun mevsim. Mart Mayıs arasında yüksek sıcaklık ve nem gezmeyi zorlaştırıyor. Mayıs ortasından Kasım ayına kadar yağmurlu, en fazla yağmur olan aylar Temmuz-Eylül arasındadır. Uzakdoğu’yu gezerken bu üç mevsime dikkat edip ona göre planlamak gerekiyor.

Myanmar her türlü pasaport için vize istemektedir. Son yıllarda ülkeye daha fazla turist çekme politikaları sonrası elektronik vize başvurusu yapılabilmektedir.

Ülkede Latin harfleri ile basılmış kitaplar 2011 yılına dek yasakmış. Şimdi ise bir kitap festivalleri bile var. Halkın % 40’ı gazete okuyor. Pek çok TV kanalları var, en çok astroloji kanalı izleniyormuş.

Erkekler longyi denen belden bağlanan kumaştan etek gibi geleneksel kıyafet giyiyorlar. Kadınların kıyafetleri dikkati çeken, aşırı süslü veya açık değil, temiz ve düzenli görünüyorlar.

Kadınların çoğu tanaka kullanıyor (bir ağacın kabuğunun öğütülüp, suyla karıştırılması sonucu oluşan bir krem). Cildi beyazlattığı ve koruduğunu düşünüyorlar. 200 yıllık bir geçmişi var. Myanmar’da pek çok kadın ve çocuğun yüzü tanakalı. Beyaz batılılara bir özlem herhalde)

Myanmar’da aile yapısına ve değerlerinin korunmasına önem veriliyor. Tayland ve Kamboçya’nın aksine sokakta seks işçisi ve dilenci yok. Ülkede nerede ise böyle bir kavram yok. Sokakta çocuklar sizden para istemiyor. Hırsızlık, gasp olaylarına ilişkin ne tedirginlik yaşadık ne de böyle öyküler duyduk.

Halk yalnız gezen turistlere alışkın değil ancak son derece saygılılar, yüzünüze gülerek bakıyorlar, sizinle fotoğraf çektirmek Halk yalnız gezen turistlere alışkın değil ancak son derece saygılılar, yüzünüze gülerek bakıyorlar, sizinle fotoğraf çektirmek istiyorlar.

Gezelim Görelim

Yangon, Bagan, İnle Gölü ve Mandalay, ülke doğası, tarihi, kültürü ve dini ritüellerini anlamak için mutlaka görülmeli. 

Yangon

Seyahatimiz Singapur’dan Silk Air ile Yangon’a uçarak başladı. Yaklaşık 1 saat 20 dakika sonra Yangon ‘da idik.

Yangon 6 milyon nüfuslu. Yakın bir zamana dek ülkenin başkenti imiş. İngilizler buraya Rangoon diyorlarmış. 1962 den sonra yönetimdeki generaller başkenti değiştirmişler. Nedeni bilinmiyor. Astrolojinin telkini olabilir diyorlar. 

Sule Pagoda‘ya doğru gidiyoruz. Şehir temiz, yollar iki şeritli, trafik sağdan akıyor. Etraf longly giyen kadın/erkek insanlarla dolu.

Sule Pagoda şehrin merkezinde, sekizgen bir tabana sahip, 46 metre yüksekliğinde ters dönmüş bir çanak şeklinde. Shwedagon Pagoda’dan önce yapılan tapınakta Buda’nın bir tutam saçı saklanmaktadır. Safran devriminde rahiplerin toplanma noktalarından biriymiş

Daha sonra Yangon Nehri kenarına iniyor, Strand Caddesi’ndeki gümrük, postane, İngiliz Konsolosluğu gibi koloniyel binaların arasından Strand Otel’e geliyoruz. Şehrin en ikonik oteli. Mermer zemini, tik kolonları, rattan mobilyaları ile çok güzel. 1901 de yapılan Victoria dönemine ait 3 katlı otelde bir şeyler içiliyor ve gezmeye devam.

Öğle yemeğini Aung San (Birleşik Krallığa karşı bağımsızlık savaşında önemli bir rol oynamış, suikasta kurban gitmiş bir general. Aynı zamanda Aung San Suu Kyi nin babası) evinden lokantaya çevrilmiş bir yerde yiyoruz. Menü: Kabak tempura, mercimek çorba, et (tavuk ve sığır) ıspanak ve pirinçten yapılmış bir tatlı.

Yemekten sonra Kandawgyi Palace’a yerleşiyoruz. Aynı isimli parkın yanında, müthiş bir otel. Yer seviyesindeki odamız bir cangıl manzarasından göle bakıyor.

Myanmar

Otelden ayrılıp meşhur Shwedagon Pagoda’ya doğru yola çıkıyoruz Güneşin batışını burada izleyeceğiz.

Myanmar

Shwedagon Pagoda benim gördüğüm en ihtişamlı pagodalardan biri. 2500 yıl önce inşa edilmiş. Dört girişi olan tapınak şehrin her yerinden görülüyor. Budistlerin en önemli haç yerlerinden biri. 10 hektarlık bir alanı kaplıyor, 4 kapısının her biri bir Naga ile korunuyor. 110 metre yüksekliğindeki pagoda, altın plakalar ve yüzlerce pırlanta ile kaplı. Dünyanın dini yapıları arasında en harika olanlarından. Yüzlerce tapınak ve stupa var. Burma halkının çoğu Theravada Budist’i, Hint astrolojisini takip ediyorlar. Stupanın tabanı da sekizgen, saat yönünde geziliyor. Manzara muhteşem, çok büyüleyici bir yer.

Girdiğimiz kapıda kutsal Bodhi Ağacı (hint inciri) var. Buda’nın Hindistan’da bu ağacın altında aydınlanma yaşadığı için Budizm’de kutsal kabul edilen ağaç Budist tapınaklara dikiliyor. Pagodada her günün bir köşesi var. Salı köşesi, Pazar köşesi v.b.

Güneşi burada batıracağız. İnsanlar dua ediyor, adaklar adıyorlar. Etraf çok kalabalık.

Dev Altın Stupa’sı ile Yangon’un simgesi olan ve her yerinden görünen Shwedagon Pagodası’ndan ayrılarak Chauk Htat Kyee Pagodası’na gidiyoruz.

Chauk Htat Kyee Pagoda’sı yatan Buda heykeli ile ünlü. Buda’nın ayak tabanında 108 işaret var. Bunlar insanın karşı koyması gereken 108 öldürücü arzu ve egoyu temsil ediyor. Nirvanaya ermek için 108 nefis mücadelesi vermek gerekiyor.

Yangon’da Ulusal Müze‘yi gezmeyi,  Myanmar el sanatları ve hediyelik eşyaların satıldığı Bogyoke Aung San Market’ten alışveriş yapmayı, üç saat içinde tüm Yangon’u dolaştıran, yerel halkın kullandığı Circular Tren‘e binmeyi unutmayın.

İkinci gün Yangon Airways ile Shan Eyaletinin giriş kapısı olan Heho’ya uçuyoruz. Küçük, sevimli bir havaalanına iniyoruz. Hedefimiz İnle Gölü ancak yolda küçük bir köydeki manastırda duruyoruz.

Myanmar’da tüm Asya’da olduğu gibi anaokulu ve ilkokul mecburi. Okuma ve yazma oranı yüksek (%93). Manastırlar aynı zamanda okul gibi. Manastırda yaşamak din adamı olmak için yeterli değil. Sınavlar sonucu üniversite eşdeğeri bir öğretim kurumunda okuyup, yükseliyorlar. 

Manastırda ders yapan çocukları fotoğraflıyoruz. Buranın çocukları da sakin. Acaba GDO’lu gıdalar henüz buraya ulaşmadı mı?

İnle Gölü

Myanmar deyince İnle Gölü ve Irrawaddy bilmek gerekli. Myanmar’ın Mekong Nehri’ne kıyısı az. Irrawaddy 2170 km uzunluğu ile ülkenin en büyük nehri. Ülkenin kuzeyinden güneyine boydan boya uzanan Irrawaddy, Andaman Denizi’ne dökülüyor. Debisi muson yağmurlarına bağlı. Myanmar aynı zamanda dünyanın en büyük tik ormanlarına sahip.

Myanmar İnle Gölü Shan Bölgesi’nde denizden 880 metre yükseklikte tepeler arasında tatlı su gölü. 116 km2  ile Myanmar’ın ikinci büyük gölü. Derinlik kuru ve yağışlı sezona göre 1.5-2.1 metre arasında değişiyor. Gölde birçok endemik tür yaşıyor. 2015 yılında UNESCO Dünya Biyosfer Rezervi ilan edilmiş. Gölün giriş kapısı olan Nyaung Shwe‘den 4 er kişilik buraya özgü motorlara biniyor, gezmeye başlıyoruz.

İnle Gölü’nde yaşayan halkın çoğu Inthalar etnik grubundan, sayıları 60 bin civarında. Diğer etnik gruplardan da yaşayanlar var gölde, çoğunluk Budist. Bambu ve tik ağaçlarından yaptıkları direklerin üzerindeki kulübelerde yaşıyorlar. Kendilerine yetecek kadar tarım yapıyorlar. Göl üzerinde ve kıyılarda tarım alanları var. Okulları, tapınakları, evleri, lokantaları, otelleri, marketler, postaneleri göl üzerinde. Sadece önemli hastalıklar için şehre gidiyorlar.

Tekne ile giderken bir bacaklarını kürek gibi kullanıp, ellerindeki özel aparatla balık yakalayan yerel balıkçıları görüyoruz.

Myanmar

Vee nihayet Zıplayan Kediler Manastırı’ndayız. Manastır Shan mimarisi ile tamamen tikten yapılmış. Manastıra bu ismin verilmesinin nedeni bir Monk civardan kedileri topladığı kedilere zıplayarak çemberden geçmesini öğretiyormuş. Fakat Monk iki yıl önce ölmüş ve kediler artık zıplamıyor ve gittikçe azalıyormuş.

Manastır ziyareti sonrası hızla dönüşe geçiyor. Inle Resort da kalacağız. Gün batımını kaçırmak istemiyoruz. Ve de yetişiyoruz. Yeşil bir cangılın arasında göl üzerinde tikten anlatılamayacak muhteşemlikte bir yer. Huzur doluyorum ve güneşi batırıyoruz.

Myanmar

Akşam yemek Shan Bölgesi’ne özgü yemeğin yanına Aythaya Rezerv 2015 (Myanmar şarabı) açıyoruz. Alkolü yüksek, %15 yazıyor ama sanki daha fazla. Yalnız ot kavurmalarını tam bana göre ateşte bir döndürüyorlar, yarı çiğ.

Sabah erkenden bir saat uzaklıkta ki “Taung To Market”e gitmek üzere teknelerle gölün üzerindeyiz. Taung To dağ köylerinden gelenlerin alışveriş yaptıkları yerel bir pazar. Bir film platosu sanki. Kağnılar, inekler, odunlar, kumaşlar, takılar, el dokuması çantalar…Dağlarda yaşayan Pao’lar simsiyah giysileri, başlarındaki renkli türbanları ile ortalıktalar.

Göldeki tekneler uzun, ince, güçlü gövdeli; Uzun şaftlı motor düzeneği sayesinde sığ yerlere bile yaklaşabiliyorlar. Turistler için teknelere ahşap, kolçaklı ve sırt dayamalı koltuklar yerleştirmişler. Gölün genişliği 7 km, uzunluğu 22 km imiş. Myanmar’ın 14 eyaletinin en genişi olan Shan’ın bu güzel parçası ikliminde etkisi ile bir meyve ve sebze cenneti. Sokakları sulardan oluşan köylerin arasında tekne ile dolaşmaya devam ediyoruz. Kazıkların üzerinde kurulu evlerden oluşan pek çok köy var. Tüm evlerin altında tekne garajları bulunuyor. 

Pazardan sonra, lotus çiçeğinden elde edilen iplerle dokunan giysilerin yapıldığı bir atölyeyi ziyaret ediyoruz. İpek giysilerin fiyatları oldukça yüksek.

Myanmar

Daha sonra gölün üzerindeki Green Chili Restoran’da yemeğe gittik. Banyonun yapıldığı, lağımın aktığı, bulaşığın yıkandığı, balığın tutulduğu, yüzen tarlalarında sebzelerin yetiştirildiği bu gölün üzerindeki lokantada ben pek bir şey yiyemedim. Balığın tadı acı geldi, sıcak hindistan cevizli sosun içindeki muz bayıltıcı idi.

Myanmar Yemekten sonra önce Taneka (bir bitki) yaprağına tütün, portakal içeren bir karışımı saran kadınların çalıştığı bir atölyeyi ve Phaung Dow Do köyünde İnle Gölü’nün en kutsal mekanı olan Beş Buda Tapınağı’nı gezdik.

Myanmar

Burada üzerine tapınağa gelenlerin yapıştırdığı altın varaklardan şekilsizleşmiş beş adet buda heykeli var.  Buda’ya sadece erkekler altın varak takıyorlar. Burada da cinsiyet ayrımı yapılmış nedense. Pagoda Budistlerin haç yerlerinden biri. Bir efsane anlatılıyor. Burada bir festival zamanı kayıklarla beş Buda’yı gezdirirken çıkan fırtınada Buda heykelleri suya düşüyor. Dördünü buluyorlar, beşinci yok. Çaresiz geri dönüyorlar. Bir bakıyorlar beşinci yerinde.

Tekrar teknelere biniyor Ywa Ma Köyü’ne gidiyoruz. Tayland’ın kuzey dağlık bölgeleri ve Myanmar’ın güney sınır bölgelerinde yaşayan Uzun Boyunlu (Zürafa Boyunlu) Kadınlar burada da var. Karen etnik grubun Padaung alt grubundaki kadınlar boyunlarına yaşamları boyunca ortalama 20 halka takıyorlar. Ağırlıkları 10-12 kg bulan bu pirinç halkalar zamanla vücudun şeklini bozuyor. Bu halkaların niçin takıldığına dair pek çok efsane var. Ataları dişi bir ejderha ile rüzgar tanrısından gelen Karenlerde kadınların boyun uzatma çabaları ejderha görüntüsünü yansıtma içinmiş. Bengal kaplanı saldırılarından korunmak için olduğunu söyleyenlerde var. Burada bir de stupalar topluluğu var.

Tekne ile göl üzerindeki köylerin arasından geçerek otelimize dönüyor, muhteşem manzara eşliğinde güneşi batırıp, yemeğe geçiyoruz. Zencefilli mercimek çorbası muhteşem.

Myanmar

İnleden ayrılıp rotamızı Kakku‘ya çeviriyoruz. Kakku Shan Bölgesi’nin en kutsal üç yerinden biri.

Myanmar’ın kuzeyinde Çin’den göç aldığı için etnik gruplar fazla. Shan Prenslikleri Tayland ile komşu olduklarından mimaride de Tayland (Siyam) etkisi var. Buralarda yaşayan Paolar aslında Tibet kökenli. Çin baskısı nedeniyle kaçarak buralara yerleşmişler. Buralarda yaşayanların çoğunluğunu oluşturan Pao Halkı kendilerinin Ejderha (Dragon) ve yılan (naga) nın su altında birleşmesinden geldiğine inanıyor.

Shan Bölgesi bakenti Taunggyi’nin nüfusu 4 milyon. Shan kağıdından yapılan balonlarla yaptıkları festival 1941 den beri sürüyormuş. Festival kasım ayında düzenleniyor, 10 gün sürüyor. Shan Bölgesi dünyaya kapılarını 1992 de açmış. Kontrollü olarak insan geçişi var. 2011 den sonra daha esnek uygulama başlamış. Taunggyi’den çıkınca kontrol noktasından geçiyoruz. Kakku-Taunggyi arası üçü hıristiyan 11 köy var. Yolda topraklar kırmızı, demirden zengin. Denizden yaklaşık 1300-1400 metre yükseklikteyiz. Çevre tarım arazilerle kaplı. Küresel şirketler burayı çoktan keşfetmişlerdir. Myanmar’ın asıl önemi Çin için gereken enerji yolunun (özellikle doğalgaz boru hattı) kavşağında olması.

Nihayet Kakku‘dayız. 2478 stupanın bulunduğu Kakku 16. yy.da inşaa edilen bir kilometrekarelik bir alanda stupa bahçesi. Shan bölgesinin en önemli yeri olarak görülüyor. Bazı stupalar basit iken, bazıları mistik öğelerle kaplı. Burada Buda’nın annesi Maya’yı temsil eden beyaz fil var.

Myanmar Yemeği hemen burada ki bir lokantada alıyoruz. Zaten civarda bu stupalar topluluğu ve bir lokantadan başka bir şey yok. Yemek Pao yemeği (PA-O) Pirinç kraker, fasulye çorbası, avokado salatası, kızarmış sebze, sarımsaklı balık, patates-tavuk, meyve.

Yemekten sonra Heho Havaalanı’na doğru yola çıkıyoruz. Ağaçlar, tepeler, dağlar yol çok güzel. Araba benzin alıyor. Litresi 0.55 Amerikan doları. 2011 yılı öncesi askerler hariç halka sınırlı verilen yakıt alımı artık serbest. Bagan’a uçuyoruz. Uçak 16.22 de havalanıyor. Mandalay’da yolcu iniyor-biniyor. Saat 17.56 da Bagan’da kalacağımız Tharabar Gate Otel’deyiz.

Bagan

Bagan 9-13 yy.da, Myanmar‘ın topraklarındaki ilk krallık Pagan Krallığı’nın başkenti. 11-13 yy’da Bagan Ovası’nda, 104 km2 bir alanda 10.000 den fazla pagoda, manastır inşa edilmiş.

1200’lü yılların sonuna dek süren 250 yıllık bir dönemde Bagan Ovası’ndaki bulunan dinsel anıtlar, şehri bir çekim merkezi yapmış. Dinin yanı sıra astroloji, kimya, ses bilimi, dil bilgisi, hukuk gibi seküler bilimsel çalışmaların yapıldığı şehir Hindistan, Sri Lanka, Kimerler (Kamboçya) akınına uğramış. Bir zamanlar 50-200 bin kişinin yaşadığı şehrin Moğol İstilasına uğramış olabileceği düşünülüyor. 1297 de Bagan’ın Burma başkentliği sona ermiş. 15.yy da yerleşim yeri olmaktan da olarak Bagan da 15-20 yy da az sayıda dini yapı yapılmış. Artık eski başkent dinsel bir hac merkezi olarak kalmış.

MyanmarBagan hareketli bir deprem kuşağı üzerinde. 1904-1975 yılları arasındaki depremlere dini yapıların çoğu dayanamamış. 1990’lı yıllarda askeri cunta burayı bir turizm merkezi yapmak istese de, UNESCO red etmiş. 2011 den sonra dünyanın bu ülkeye bakışı değiştiği için 2014 de UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne alınmış.

Bagan’da bugün 2000 den fazla tapınak, stupa, pagoda var. 

İlk günümüzde otelde yerleşip güzel bahçesinde akşam yemeğimizi yiyor, sonra dolaşmaya çıkıyoruz. Ortalık çok kalabalık, Yüksek volümlü müzik kulakları sağır edecek gibi. Otelde odada bulunan kulak tıkaçlarının neden konduğunu anlıyorum. Ananda Festivali Zamanı.

Ananda Festivali adını Bagan’ın en meşhur pagodalarından birinden alıyor. Ananda Pagoda Bagan’ın en iyi korunmuş pagodalarından biri. 1090 yılında yapılan tapınağın, Buda’nın sonsuz bilgeliğini temsil ettiği söyleniyor. 9-26 Ocak arasında ki festivalin en görkemli, gösterilerin pik yaptığı gün 12 Ocak. Civar köylüleri, hacılar gece yarısından itibaren Ananda Tapınağı çevresinde kamplar kuruyorlar.

Hepsi sabaha karşı getirdikleri hediyeleri (tarım ürünleri, içecekler, para, aklınıza ne gelirse) bir platforma bırakıyorlar. Sabah çeşitli yaşlardaki Monklar bunları sıraya girerek alıyorlar. Bir Budist ritüeli olmasının yanında toplumsal bir buluşma ve kaynaşma da var.

Festival ritüellerini yakından izlemek için sabah saat 05.00 de otelimize yürüyüş mesafesinde olan Ananda Tapınağı’ndayız. Binlerce insan ayakta, çadırlarda. 1000 dolayında Monk festival dolayısıyla 1 ay ilahi okuyacakmış. Vakit ilerledikçe insanlar getirdikleri hediyeleri kurulan platforma bırakıp gidiyor. Sabah 9 dolayında hediyeleri almak üzere Monklar yürüyüşe geçiyor. Her yaştan Monk var,7 den 70 e….

Myanmar Otelimize geliyor, kahvaltımızı yapıyoruz. Kahvaltıdan sonra Bagan’ı gezmeye devam, Ananda Tapınağı, Ananda Ok Kyaung Tapınağı, Kraliyet Sarayı Harabeleri, Tharabar Gate, Buphaya, Thatbyinnyu, Htilominlo tapınakları…

Faytonlarla tapınaklar arası gezi…Shwesandaw Tapınağı’nda gün batımını seyredip otelimize dönüyoruz. Ertesi sabah 04.00 de kalkacağız. Gelmeden önce Bagan balon turunda yerimizi ayırtmış idik. Bagan’da karar verenler çok daha yüksek paralar ödemek zorunda. Biz 290 $ ödedik. Çok da memnun kaldım..

05.20 de otele minibüs geliyor, birkaç otele daha uğrayıp diğer turistleri topluyoruz. Balonla havalanacağımız alandayız. 1999 yılından beri Yeni Zelandalıların kontrolünde olan bir balon şirketi. Yaklaşık yarım saat balonların hazırlanışını izliyoruz. Hava karanlık. gün doğarken saat 06.50 de balonlar havalanmaya başlıyor. Muhteşem, Bagan mutlaka gün doğarken balondan görülmeli.

Balon turu sonrası tüm gün Bagan turuna başlıyoruz. Önce Nyaung O Pazarı’nı geziyoruz. Daha sonra Schwezigon Pagodası, Manuha Tapınağı, Gawdawpalin, Myinkaba-Gubyaukgyi, Nampaya, Nagayon Tapınakları’nı geziyoruz. Her yer tapınak.

Bagan bana Angkor Wat’ı anımsattı. Mimari ve atmosferleri çok farklı. Kişisel yorumum burası daha büyüleyici. UNESCO ya göre 2229 dini eserin olduğu büyüleyici şehir.

Öğle yemeğini Teak House Bagan’da yiyoruz. Bahçesi güzel, ama öğlen için karanlık bir atmosfer. Acılı pirinç patlağı ve yeşil çay saplarından yapılmış salataları iyi.

Gezme akşam yemeğine dek sürüyor. Akşam Nanda Restorandayız. Kukla gösterisini seyrederek yemeğimizi yiyoruz.

Mandalay

Sabah 07.30 da Mandalay için yola çıkıyoruz. Bagan-Mandalay arası 145 km. Havayolu, karayolu ve nehir ulaşımı var. Nehir ulaşımı su yüksekliğine göre 8-12 saat arası sürüyor.

Mandalay ülkenin Yangon’dan sonra 2. büyük kenti. Nüfusu 4 milyon dolayında ve %30 u Çinli. Dağınık ve plansız büyüyen bir şehir. Tek bir merkez yok. Gerçi Yangon da öyle.

Mandalay’da Irrawaddy Nehri kıyısında yediğimiz yemek sonrası hemen lokantadan merdivenle inerek nehirde bizi bekleyen teknemize biniyor, Mingun’a gidiyoruz. Yolculuk 1 saat sürüyor.

Mingun’da tekneden inince her an devrilebilecek dengesiz motorlarla Hsinphyuma Pagodası’na gidiyoruz. Meru Dağı’ndan esinlenerek yapılmış, bembeyaz bir yapı.

Myanmar

Tamamlanabilse dünyanın en büyük pagodası/stupası olacak olan Mingun Pagodası‘nı görüyoruz. Tamamlanmama nedeni, bittiği zaman kralın öleceğini söyleyen astrologlar.

Myanmar Mingun’dan teknemiz ile dönerken yunuslar bize eşlik ediyor. Mandalay’a gelince Su Taung Pyi Pagodası’na gidiyoruz. Mandalay Tepesi üzerinde kurulu olan bu yere otobüs çıkamıyor, küçük araçlarla çıkıyoruz. Pagodaya ulaşmak için asansöre biniyor, Mandalay’ı panoramik olarak seyredip, güneşi batırıyoruz.

Myanmar

Yürüyen merdivenlerle aşağı inip, rengarenk ışıklarla parlayan Mandalay caddelerinden geçerek otelimize geliyoruz. Mandalay’da Sedona Otel’de kalıyoruz. Düzgün bir Avrupa Oteli gibi. Diğer otellerimiz daha yerel/güzel/ilginçti.

Myanmar

Ertesi gün Amarapura’ya gitmek üzere yola çıkıyoruz. Amarapura Mandalay’a 11 km uzaklıkta bir kasaba. Eskiden Myanmar’a başkentlik ettiği bir dönemde var. Myanmar’da neredeyse başkentlik etmemiş yer yok gibi. O kadar çok başkent değiştirmişler ki, nedeni astroloji, falcılar…

Amarapura’da ilk ziyaretimiz Mahagandhayon Manastırı’na. Kuruluşu 1900’lü yılların başına dek gidiyor. Geniş bir alana yayılmış. Yemekhanesi, bahçede 2-3 katlı pek çok binası ile geniş bir kompleks. Çocuklar burada Pali dilini ve kutsal kitabı öğreniyorlarmış.

Her gün bir hayırsever aile bunlara yemek çıkartıp dağıtıyor. Manastırın bahçesinde gezerek bu yemek dağıtım törenini bekliyoruz. Laos buranın yanında ne ki….Yüzlerce (çoğunluğu çocuk) Monk geliyor.

Amarapura aynı zamanda dokuma, nakış, tahta oymacılık gibi el sanatları atölyelerinin çok olduğu bir yer. Öyle hiçbir şey de çok ucuz değil.

Mahagandhayon Manastırı’ndan çıkınca Şimpiu Töreni ile karşılaşıyoruz. Büyük bir şans. Myanmar’da her erkek çocuğu 7-10 gün manastıra gönderiliyor. Manastıra bağış yapılıyor. Çocuk isterse orada kalmayı seçebiliyor. Manastıra gitmeden önce bir tören yapılıyor. Bu tören için aileler para biriktiriyor. Aynı aileden manastıra gidecek birden fazla çocuk olursa, aileler birleşiyor.

Halalar, teyzeler, ablalar özel süslü kıyafetleri ile özel süslenmiş faytonlar, atlar, kağnılar inekler kortej oluşturup şehir turu atıyorlar. 8-10 yaş dolayındaki erkek çocuklar makyajlı. İmece usulü hazırladıkları yemekleri hep beraber yiyorlar. Manastıra teslim olmadan öncede çocukların saçını kestiriyorlar. Aileler burada kullanılan kıyafetleri kiralayabiliyorlarmış. Bir erkek çocuğu için bu törenin ne zaman yapılacağına da astrologlar karar veriyorlarmış.

Şimpiu töreni (Manastıra giriş töreni) sonrası tahta ve nakış işçiliği olan bir yerde alışveriş için durduk. Tik ağacından yapılmış yatan buda aldım. Daha sonra Mahamuni Pagoda’ya gittik. Buradaki Buda tüm dünyadaki en orijinal beş Buda’dan biri. Ama altın varak yapıştıra yapıştıra orijinal formatını kaybediyormuş. Mahamuni Pagodası işçilik açısından çok görkemli. Tavanları, sütunları, oyma işçilikler müthiş. Pagodaların çoğunda olduğu gibi giriş koridoru yerel pazar.

Myanmar

Mahamuni Pagoda Shewedagon Pagoda’dan sonra Myanmar’ın en kutsal ikinci önemli dini yeri.

Daha sonra altın varak yapımını görmeye gittik. Altın varağı makinalar yapamıyormuş. Saatlerce döverek altını inceltiyorlar. Buralara dek gelmişken anı olarak bir çift altın varaklı küçük baykuş aldım.

Myanmar

Ülkenin son kralı Thibaw 130 yıl önce sürgüne gönderilmiş. Şimdi onun oturduğu sarayı, surlarını dışarıdan göreceğiz. 1916 da kralın ölümü ile ailenin ülkeye girişi serbest bırakılmış. Ama baskı ve ev hapislerinde yaşamak zorunda kalmışlar. Kraliyet ailesi Aung San Suu Kyi nin iktidara gelişi ile rahatlamış.

Myanmar

İkinci Dünya Savaşı’nda Japonların silah deposu olarak kullandığı sarayın surlarının bir kısmı yıkılmış. Bu bölgeye turistler polis kontrolünde girebiliyorlar.

Myanmar

Daha sonra mermer Buda’yı görmeye Kyauktawgyi Pagodası’na gidiyoruz. Pagodanın mimarisinin astronomiden esinlenerek yapıldığı söyleniyor. İçinde yekpare mermerden oyulmuş dev bir Buda heykeli, 80 tane küçük Buda heykeli var.

Şimdi Shwenandaw Manastırı için yoldayız. Kral Thibaw tarafından geleneksel Burma mimari tarzında yaptırılmış. Duvar ve çatılarını Budist masallarında geçen olay ve kahramanların tik oymaları süslüyor. Bugün kraliyet döneminden kalan orijinal tek saray. Amerikalıların yardımı ile onarılmış ve koruma altına alınmış. Kapısına da yazının altına Amerika bayrağını basmış.

Şimdiki rotamız Kuthodaw Pagoda. Burada 729 Stupa var. 1850’li yıllarda Teravada Budizmi ile ilgili Pali diliyle yazılan kitap, mermer üzerine kazınmış.

729 stupadaki yazıtlar tek bir kitap oluşturuyor. 2013 yılında Dünya Mirası Listesi’ne alınmış. 2400 rahip kitabı ancak 6 ayda okuyabiliyormuş. Dünyanın en büyük kitabı olduğu söyleniyor.

Bugün güneşi U Bein Köprüsü’nde batıracağız. U Bein Köprüsü Amarapura‘da Taungthaman Gölü üzerinde 1850 de inşaa edilmiş. Dünyanın en eski ve uzun tik köprüsü olduğu düşünülüyor. 1.2 km. uzunluğunda. Çürüyen tik direklerin bazıları beton direkler ile değiştirilmiş.

U bein Köprüsü turistler için bir cazibe merkezi. Güneşin batışı muhteşem.

Myanmar

Artık günü bitirdik. Otele dönmeden önce yakutları ile meşhur Myanmar’da bir satış mağazasına uğruyoruz. Fiyatlar anormal pahalı. Kimse bir şey almıyor.

Ertesi sabah Mandalay’a gitmek için sabah erkenden yola çıkıyoruz.

Yolda önce Sagaing’e uğradık. Ayeyarwady Nehri üzerinde tepeleri Budist Tapınakları ile dolu bir yer, Mandalay’a 20 km.

Myanmar

Önce U Min Thonze Pagodası’na gidiyoruz. Burada hilal şeklinde dizilmiş 45 yaldızlı buda var. Hepsinin boyutları ve yüz ifadeleri farklı.

Myanmar

Sagaing Tepeleri’nden sayılamayacak kadar çok olan pagodaları, stupaları fotoğraflıyoruz.

Myanmar

Daha sonra Soon U Ponya Shin Pagodası’na gidiyoruz. Sagaing’i 37 tepesinden birinde kurulu bir pagoda. Foto çekmek paralı.

Myanmar

Nehrin üzerindeki asma köprüden geçen aracımızı nehir kenarında terk ediyoruz. Ava (Inwa) kalıntıları arasında gezeceğiz. Bizi bekleyen ikişer kişilik faytonlarımıza biniyoruz.

Ava (Inwa) Myanmar’ın eski başkentlerinden biri. Günümüze depremlerden sadece harabeler kalmış. Bizde bu harabeler arasında geziniyor, öykülerini dinliyoruz. Sonra tekrar faytonlarımıza biniyor Bagaya Manastırı‘na gidiyoruz. Mandalay’dan 18 km uzaklıktayız.

Bagaya Manastırı geniş çeltik tarlaları, palmiyeler, muz ağaçları arasında, 1800’lü yıllardan kalma tikten yapılmış, yaşayan bir manastır. Ders yapan öğrenciler var. Onların defterlerinin resmini çekiyorum. Rehber 267 devasa tik ağacı kullanıldığını söylüyor. Buradaki küçük Budistler de dinazorlara meraklı. defterlerine çizmişler.

Muz tarlalarının arasında faytonumuzla tozun altında yol alıyoruz Myanmar mimarisinin özelliklerini taşıyan Gözetleme Kulesi’ne gidiyoruz. Depremler dolayısı ile harap, çıkmak tehlikeli.

Daha sonra 19 yy Burma mimarisi izlerini taşıyan Maha Aung Mye Bom San Manastırı’na gidiyoruz.

Myanmar

Motorlarımıza binerek Ava’dan ayrılıyoruz. Ava karadan suni olarak koparılmış bir ada. Otobüsümüze binerek havaalanına doğru yola çıkıyoruz. Mandalay Yangon arası uçuş 30 dakika. Otele gitmeye zamanımız yok. Hemen yemeğe gidiyoruz. Bu gece Myanmar’daki son gecemiz. Yine Kandawgyi Palas’ta kalacağız.

Akşam yemeği müthiş bir atmosferin olduğu, 1990’dan beri Myanmar’da yaşayan bir İsviçrelinin işlettiği Planteur isimli nehir kenarında bir gurme yeri. Çok iyi bir şarap kavı var. Bir füzyon mutfağı.

Ertesi gün Myanmar’dan ayrılıyoruz.

Son Söz

Myanmar hala George Orwell ‘ın Burma’sından izler taşıyor.Henüz çok fazla değişmiş bir ülke değil,ama görmek için acele etmek lazım,hızlı bir değişim var.  Çin’in enerji köprüsü olan bu ülkeyi emperyalist güçler pek rahat bırakmıyacaklar. Myanmar daha çok değişecek.

Yorumunuzu Buraya Yazabilirsiniz

Yorumunuzu Giiniz
Please enter your name here