Buhara’yı önce Özbek müziği dinleyerek video ile gezmek isterseniz…
Ulaşım
Gezilecek Yerler
Çevre düzenlemesi de çok güzeldi, yeşillikler arasında yürüyerek yine estetik ve efsanevi başka bir binaya ulaştık.
Chasma Ayup, bizim dilimizde Hz. Eyüp Çeşmesi. 12.yüzyılda ilk bölümü yapılan binanın hikayesine göre, Eyüp Peygamber buradan geçerken, halkın susuzluktan mağdur olduğunu görünce, asasını toprağa vurmuş ve su çıkmış. Bu şekilde su ile ilgili benzer öyküler Suriye, Filistin, Mısır ve Kazakistan’da da söylenmektedir. Türbenin üç bölümü üç ayrı yüzyılda yapılmış. İlk bölümü 12.yy’da Arslan Kan tarafından, ikinci bölümü 1380 yılında Amir Timur tarafından, üçüncü bölümü 16.yy’da Sheibanids döneminde yapılmış.
Sergi alanı olarak kullanılan diğer bölümde ise suyla ilgili çarpıcı bilgi sağlayan resimler eklenmiş. Denize kıyısı olmayan Özbekistan’ın Aral Gölü, içinde gemiler dolaşan, çevresinde yazlık evlerin olduğu bir gölmüş. Uygulanan yanlış sulama politikaları nedeni ile bu göl kurutulmuş. İlk resimde 1960 yılında Aral gölünün büyüklüğünün, 2008 yılında ne hale geldiğini çok çarpıcı bir şekilde gösteriyor. Sağ tarafta ise bugün terk edilmiş, iç burkucu, ıssız haldeki gölün görüntüsü var.
Taht Salonu 18. yy’da yapılmış, giriş kapısının tam karşısında mermer bir taht var. Önemli törenler için ayrılmış salon. Salonun sağ tarafında bir kapı bodruma açılıyor. Bu bölümde altın, gümüş, değerler madenler saklanıyormuş. Yani kalenin hazinesi de bu bölümde saklanıyormuş.
Türk Sultanı Yıldırım Beyazıt’ın esir alınma sahnesini gösteren minyatürün fotoğrafını hemen çektim, paylaşabilmek için.
Yine tarih kitaplarımızdan Arapların Orta Asya’ya girmesi ve İslamın yayılması öykülerini hatırlatan minyatürü de aşağıda paylaşmak istedim.
Kalenin içinde yer alan müzede ayrı odalarda çok sayıda Buhara tarihine ilişkin eserler sergileniyor. Görmeye değer.
Mir-i Arap Medresesi iki mavi kubbesi ve harika mimarisi ile dikkat çekiyor. Medrese 1530-1536 yılları arasında yaptırılmış. Nakşibendi tarikatına bağlı Şeybanilerin Şeyhi Abdulloh al Yamaniy için yapılmış. Sovyetler döneminde Orta Asya’da kapatılmayan tek medrese. Hala dini eğitim sürdürülen, Rusya İran, Orta Asya’dan öğrencilerin devam ettiği medrese İslami eğitim açısından önemli bir yere sahip. Medrese dört kat ve 114 odadan oluşuyor. İçinde bir cami, Mir Arap olarak anılan şeyhlerinin mezarının yanı sıra dönemin Hanının mezarı da yer almakta.
Aziz Khan Medresesi, yine taç kapısı gösterişli değişik bir medrese. 17.yy’da yapılmış, İran, Çin ve Hindistan mimari özelliklerini barındırıyor.
Leb-i Havuz Meydanı
Meydanda 1620 yılında yapılmış bir havuz, etrafı dekoratif develerle süslenmiş. Havuz kenarında lokantalar yer alıyor, biz bir akşam yemeğimizi bu meydanda yedik. Medrese ve eşeğe ters binmeyen Nasrettin Hoca Heykeli meydana renk katıyor.
Nadir Divan Bey Medresesi, Leb-i Havuz Meydanı’nda yer alan medrese aslında kervansaray olarak yapılmış, sonradan medreseye dönüştürülmüş. Asıl ilgi çeken taç kapısı üstündeki çiniler, kuş ve güneş figürü. Aslında resim kullanılmayan İslami yapılarda bu figürler ilgi çekici.
Bu kadar gösterişli ve büyük medreseyi görünce hemen içeriye daldım. Ancak yine klasik görüntü tüm avlu ve odalar satıcılar ile dolu idi.
Görünce bizi hem çok şaşırtan, hem de çok tanıdık gelen heykel neydi biliyor musunuz? Medresenin önünde eşeğin üzerinde hoş bir adam, çevresinde de resim çektirmek için bekleyen çok kişi görünce bizim nüktedan Nasrettin Hocanın aynı isim ve aynı özellikleri ile Özbek kültüründe yaşadığını öğrendik. Hoca Nasrettin adı aynı, oda sakallı, nüktedan, komik öyküleri var ancak heykeli çekik gözlü ve göbeksiz ve fit Nasrettin Hoca.
Chor Minör, aslında arkasında yer alan medresenin giriş kapısıymış. Anıtın mimarisi klasik Buhara mimarisinden farklı. Mimaride Hint etkisi olduğu söylenmekte. Binanın üzerinde dört ayrı minare, hepsi mavi kaplı ama hepsinin figürleri farklı. Dört ayrı dini sembolize ettiği düşünülmekte. Eski şehirden farklı bir bölgede, görmeye değer.Orta Asya’nın din merkezi rolü nedeni ile Buhara’da o kadar çok Medrese ve türbe yapılmış ki, bunların hepsini gezebilmek mümkün olamıyor. Medreseler dini eğitimin yanında pozitif bilimlerde de eğitim vermiş. Ünlü hekim İbn-i Sina’nın (980-1037) Buharalı olduğunu hatırlatalım.
Tarihi İpek yolundaki Buhara, 2500 yıllık şehir merkezi olarak Orta Asya’da ticaretin merkezi idi. Şehir yapılanmasında çok sayıda kervansaray bulunmasının yanı sıra, tarihi ve halen kullanılan yüksek ve çok sayıda kubbeli çarşılar karşınıza çıkıyor. Bu çarşıları dolaşalım.Çarşı içinde sadece müzik aletleri satan bir satıcı, tezgaha yaklaşınca geleneksel müzik aletleri ile bize güzel bir konser verdi.
Çarşının çıkışında geleneksel ürünler, özellikle bıçak satan, yerel giysili satıcı.
Özbekistan’da birçok yerde vatanın güzelliği, bagımsızlığına ilişkin sloganlar görünüyor. Çarşıda, pazarda, medresede, türbede. Ülke 1991 yılında bağımsızlığa kavuştuktan sonra bu durumu vurgulamak, paylaşmak istemiş yönetim.Özbekistan’da özellikle Buhara, Khiva ve Semerkant’ta birkaç yüzyıl öncesinde yolculuk yaptığınızı hissediyorsunuz. Ancak sizi bu duygudan uzaklaştıran görüntü her yerde satıcılar olması. Tüm tarihi binaların, medreselerin, türbelerin içleri hediyelik eşya satan dükkanlar ve yollar satıcılar ile dolu.
Biraz da sokaklarda dolaşalım.
Buhara’da iki gece kaldığımız Asia Buhara otel, dört yıldızlı güzel temiz bir otel. Eski şehrin başlangıç noktasında olduğu için tüm gezilerimizi yürüyerek yaptık.
Ne Yenir, Ne İçilir, Gece Hayatı
İlk akşam yemeğimiz için, dünyaca ünlü bir minyatür ustasının evinde özel bir yemek hazırlanmış. Yemek saatinden yarım saat önce eve ulaştık, bir salonda uzun bir masa sadece bizim grup için hazırlanmıştı. Yemek salonuna girmeden önce başka bir salona alındık. Burada iki saz sanatçısı, bir şarkıcı ve yerel kıyafetleri ile çok güzel dans eden bir genç kızdan oluşan bir grup hem kulağımızı hem gözümüzü doyurdu. Güzel bir gösteri izledik. Sonrası yerel güzel Buhara yemeklerine geçtik.
İkinci akşam ise genellikler restoranların olduğu Leb-i Havuz meydanında güzel bir restoranda Özbek kebabı tattık.
Ayrıca çay, kahve molası vermek isterseniz yine tarihi dokulu güzel bir kafe bulmanız kolay.
Buhara’da zengin bir gece hayatı olmadığını duyduk. Gece klubü aramadan özgün yemek yemek en iyisi galiba.
Yol üzerinde geleneksel yöntemlerle üretim yapan güzel bir seramik atölyesinde kısa bir mola verdik. Çini üretimi izlemek, satış atölyesinde alışveriş yapmak güzeldi, ama en güzeli gözümüzün önünde Özbek ekmeğinin hazırlanması, değişik fırında pişirilmesi ve çayla beraber sıcak sıcak ikram edilmesiydi.
Son Söz
Buhara Özbekistan’ın mutlaka görülmesi gereken şehri. Tarihi dokusu, kültürü, sanatı, Buhara halıları, adım adım gezilen Orta Çağ sokakları ile başka bir dünya gezisi olarak anılarda yer edecektir.
[…] Buhara Gezi Rehberi […]