Dost ziyareti olmasa belki Nahçıvan’a gitmek aklıma bile gelmezdi. Bakü’nün ışıltısının gölgelediği Nahçıvan hakkında, biraz da Yozgat, Gümüşhane civarı kıvamında Türkiye’nin taşrası önyargısı vardı; e durup dururken neden Yozgat’a gideyim, değil mi? Ama iyi ki gitmişim.

Azerbaycan’ın özerk bölgesi olan ve Türkiye ile Azerbaycan’ın tek sınır noktasında bulunan Nahçıvan, kuzeyi ve doğusu Ermenistan, güneyi ve batısı da İran ile çevrili. Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Türk Kapısı’, Kazım Karabekir Paşa’nın ise ‘Şark Kapısı’ olarak nitelendirdiği Nahçıvan ile Türkiye’nin bağlantısı, Türkiye’nin kuzeybatısındaki Dilucu olarak bilinen bölgede 17 km’lik bir sınır ile sağlanıyor; geçiş ise Aras Nehri üzerindeki Umut Köprüsü’nden yapılmakta.

Azerbaycan’ın yaklaşık %6,3’ünü kapsayan ama Azerbaycan ile fiziki bağlantısı olmayan Nahçıvan, kuzeyinde Zengezur dağları, güneyinde Aras nehri arasında 5.502 km2 büyüklüğünde ve genelde dağlık bir coğrafyaya sahip. Bölgenin beşte birini kapsayan ovaları ise tarıma ve hayvancılığa elverişli; ayrıca zengin maden suyu, soda ve tuz kaynakları da mevcut.

Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti; başkent Nahçıvan ve Şerur, Şahbuz, Culfa, Babek, Kengerli, Sederek ve Ordubad rayonlarından oluşmakta…

Ulaşım

Nahçıvan’a İstanbul’dan uçakla doğrudan gidilebilir Bu durumda başkent Nahçıvan’a gidip merkeze çok yakın olan havaalanından taksiyle şehre ulaşabilirsiniz.

Bir diğer seçenek ise Iğdır’a gidip oradan taksiyle Nahçıvan’ geçmek. Iğdır’da gerek şehir merkezinde gerekse havaalanında Nahçıvan’a giden taksi ve otobüsler bulunmakta. Taksiler 5 kişilik ve taksi başına 120 manat. Eğer tek kişiyseniz kişi başı 25 manat ödemeniz gerekecek, tabii taksinin dolması şartıyla.

Iğdır ile Nahçıvan şehir merkezi arası yaklaşık 160 km. Türkiye tarafından Dilucu gümrük kapısından çıkıp Nahçıvan tarafında Sederek gümrük kapısına geçiş yapmanız gerekecek. Belki daha ucuz ancak meşakkatli bir tercih olabilir ama bir tarafta Ermenistan, bir tarafta İran’ın uzandığı yol boyunca müthiş doğu coğrafyasını ve Ağrı dağının türlü türlü hallerini  seyretmek de işin artısı.

Bu yolu seçerseniz aklınızda bulunsun; her iki kapıda da gümrükten siz ve araç ayrı ayrı geçiyor. Kişilerin ve araçların gümrük geçiş kuyrukları için zaman gerekebilir; planınızı ona göre yapın.

Nahçıvan’dan İran’a geçmek için ise, Culfa sınır kapısını kullanmanız gerekir. Ermenistan’a veya Ermenistan üzerinden Azerbaycan’a gitmek ise mümkün değil, 1990’ların başından beri kapılar kapalı.

Nahçıvan’ın Kısa Tarihi

Meraklısına; Bu bölüm Nahçıvan tarihini merak edenler içindir. İsteyenler bir sonraki bölüme geçebilirler. Asya ile Avrupa’nın geçiş yolu üzerinde bulunan Nahçıvan, tarihin her aşamasında önemli rol oynamış bir bölge… Tarih öncesi dönemlerde bile insan yaşamının bulunduğu coğrafya, çeşitli uygarlıkların çatışma alanı olmuş. MÖ 8-7 yy’da Minna ve Medlerin hakimiyetinde olan bölge, Büyük İskender sonrası Seleukosların idaresine girmiş. Bölgede 3 yy sonrası Sasani yönetimi görülmüş. Roma, İran ve Bizans çatışmalarına sahne olan bölge, 654’te Arap emiri Mesleme tarafından alınmış; Araplara karşı başlatılan Hürremiler mücadelesinin öne çıkan ismi ise Babek imiş. 9.yy’da kurulan Nahçıvan Şahlığını takiben 11. yy’da Selçuklular bölgeye girmiş ve burası Alpaslan’ın ikametgahına ayrılmış. 12 yy başında başka bir Türk hanedanı olan Eldegizlerin başkenti olan Nahçıvan yüzyıl sonlarına doğru Moğol istilasına maruz kalmış. Atabey Şemsedin’in ikametgahı olan Nahçıvan, İlhanlılar döneminde tümen olarak idare edilmiş. 14 yy’da Çobaniler, Celayililer, Muzafferiler, Karakoyunlular, Akkoyunlular arasında el değiştiren Nahçıvan 1387’de Emir Timur’un istilasına uğramış. 16 yy’da Safavi devletinin vilayetlerinden olan bölgeye 1554’te Kanuni Sultan Süleyman Nahçıvan Seferi’ni başlatmış, 1590 yılında imzalanan barış antlaşması ile Osmanlıların eline geçmiş. 1603’de Şah Abbas tarafından geri alınan bölge, 1724’te imzalanan İstanbul Antlaşması ile tekrar Osmanlılara geçmiş. Ancak bölgenin 1735’te tekrar İran’ın eline geçmesi üzerine Osmanlılar doğudan çekilmeye başlamış.

Osmanlı-Safevi mücadelesi boyunca sürekli el değiştiren bölgede, 1747’de Afşar İmparatorluğu’nun kurucusu Nadir Şah’ın ölümünden sonra Haydar Kuli Han tarafından Nahçıvan Hanlığı kurulmuş. 1747-1828 tarihleri arasında varlığını sürdüren Hanlık,  Nahçıvan bölgesi ile Ermenistan’ın Vayots Dzor ilnin bulunduğu topraklarda hüküm sürmüş ve Azerbaycanlı Kangarlı Hanedanı tarafından yönetilmiş. Karabağ Hanı Penah Han döneminde Karabağ hanlığına bağlanan Nahçıvan, 1808 yılında, süregelen İran-Rus Savaşı sırasında Rusya İmparatorluğu tarafından işgal edilmiş ancak Gülistan Antlaşması ile İran’a geçmiş. 1826-1828 tarihleri arasındaki İran-Rusya arasındaki savaş neticesinde imzalanan Türkmençay Antlaşması ile Nahçıvan Hanlığı Rusya’ya verilmiştir. Ruslar, Nahçıvan’ı Erivan Hanlığı ile birleştirip Erivan merkezli Ermeni Oblastı’nı kurmuş.

Ermenilerin bölgede Türk nüfus üzerine baskı ve şiddet uygulamalarını artırması neticesinde 15 Mayıs 1918’de Osmanlı 3.Ordusu bölgeye geçmiş, Ermenilerin Nahçıvan’ı işgal etmesinden sonra 20 Temmuz 1918’de Türk kuvvetleri müdahale etmiş. Brest-Litovsk Antlaşmasına göre 14 Temmuz 1918’de yapılan halk oylaması ile Kars, Ardahan, Batum ile birlikte Nahçıvan’da Osmanlı Devletine katılmış ancak 1.Dünya Savaşının kaybedilmesi üzerine Osmanlı askerlerinin bölgeden tahliyesine başlanmış. Bu esnada bölgedeki Türk ve müslüman nüfusun mevcudiyetini korumak için sırasıyla Aras Türk Hükümeti, Milli Şura Hükümeti ve Cenub-ı Garbi Kafkas Hükümeti kurulmuş ve son kurulan hükümet İngilizler tarafından kabul edilmiş. Ancak yine İngilizler tarafından bu hükümet lağvedilip üyeleri sürülmüş, topraklar ise Ermenistan’a verilmiş. 24 Mayıs 1919’da Ermeniler bölgeyi işgal etmiş. Daha sonra İngilizler bölgedeki İngiliz Valiliğini sonlandırıp bölgeden ayrılmış.

Bu düzenlemeden sonra Nahçıvan 15.Kolordu sorumluluğuna girmiş, Kazım Karabekir tarafından bölge savunması için görevlendirmeler yapılmış. Bolşevik devriminden sonra kurulan yeni yönetimin Ermenileri bölgeye hakim kılma çabalarına karşı, gösterilen yoğun mücadelelerin sonucu 6 Mart 1921 tarihli Moskova Antlaşması ile Nahçıvan, özerk bir yapıda kalmak ve başka ülkelere devredilmemek şartıyla Azerbaycan’a bırakılmış. Bu durum 13 Ekim 1921’de Türkiye, Sovyetler Birliği, Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan arasında imzalanan Kars Antlaşması ile teyit edilmiştir. Azerbaycan ile Nahçıvan arasındaki Zengezur bölgesi ise Ermenistan’a verilmiştir. Moskova Antlaşması sırasında Mustafa Kemal Atatürk, bölgeyi Türk Kapısı olarak niteleyip Türklerin elinde kalması için yoğun çaba sarf etmiş. 1924’te Nahçıvan Muhtar bölgesi, Nahçıvan Özerk Bölgesi’ne dönüşmüş. 1948’de Ebrenus ilçesi Culfa ile birleştirilmiş ve Nahçıvan beş idari bölgeye sahip olmuş.

Sovyetler Birliği’ne bağlı Azerbaycan, 1991 yılında bağımsızlığını ilan etmiş, Nahçıvan’da Azerbaycan’ın bir parçası olarak özerk cumhuriyet statüsünü devam ettirmiştir. Aynı yıl Ermenistan’ın Karabağ bölgesine saldırmasının ardından idari ve siyasi yapı değişikliğine gidilmiş, 1994’te Türkiye ile Dilucu’nda sınır bölgesinde Sederek ilçesi, 2004’te ise Kengerli ilçesi oluşturulmuş. 1918-1920 yılları arasındaki Azerbaycan Cumhuriyeti’nin üç renkli bayrağı, bayrak olarak kabul edilmiş.

Bugün Nahçıvan, 1995’te kabul edilen Azerbaycan Anayasasına göre, içişlerinde özerk, savunma ve dışişlerinde Azerbaycan’a bağlı bir statüdedir. Yasama organı beş yıllığına seçilen 45 üyeli Ali Meclis, yürütme organı ise Nazirler Kabineti (Bakanlar Kurulu) tarafından yürütülmektedir. Şehir ve ilçeler ise İcra Hakimiyetlerinin Başçıları (valiler) tarafından idare edilmektedir.

Nahçıvan’ı Tanıyalım

Nahçıvan, küçük bir yer; nüfusu 2022 sonu itibarıyla 465.194 kişi… Bir yerlerden tanıdığımız, kendine has  bir havası var; Bir yanıyla 1970’ler Türkiye’si diyorsunuz, bir yanıyla buralarda 2024 sonunda bile göremediğimiz bir standartı yakalıyorsunuz. Yozgat falan dedim ama (kimse alınmasın) alakası yok. Öncelikle belirteyim ki, benim ki daha çok dost ziyaretiydi, kendi başınıza giderseniz Nahçıvan’ın bu sıcak, sarmalayıcı havasını hissetmeniz belki biraz zaman alır ama mutlaka hissedersiniz.

Gezimin ekseni Nahçıvan’ın başkenti ve en büyük ili Nahçıvan şehriydi. Eğer amacınız şehrin belli başlı yerlerini gezip ayrılmaksa 1-2 gün yeter ama ben ayrılırken keşke bir süre burada yaşasaymışım, dedim.

Nahçıvan karasal iklime sahip bir yer; yazlar çok sıcak, kışlar çok soğuk. Gezi için en uygun zamanlar baharlar, ilkbaharın sonu, sonbaharın başı gibi…

Nahçıvan’da beni çok etkileyen konu düzenli yapılaşması. Şehrin ana hattı olan Aliyev Caddesi sizi şehrin merkezine ve görülecek yerlerine götürecek. Yollar geniş, temiz ve düzgün; çöp birikintileri, yerinden fırlamış taşlar yok. Merkezdeki yapıların neredeyse hepsi, heykeller ve süslemelerle bezeli. Keza meydanlarda heykellerle donatılmış. Çevrede ise Sovyet dönemine ait toplu konutlar ve bahçeli tek katlı evler görülmekte. Koskoca caddelerde, trafik ışığı az sayıda ama trafik aksamıyor, şerit takip edilerek kendiliğinden akıyor trafik. Kurallara uyuluyor. Ve bir yaya cenneti; bir yaya caddeye adım attığında araçlar durmakla yükümlü. En önemlisi suç oranı çok düşük, kendinizi tamamen güvende hissedebileceğiniz bir yer. Dendiğine göre, başkentte bir kadın gecenin kaçı olursa olsun tek başına istediği yere gayet güven içinde gidebilirmiş. Son zamanlardaki göçlerle bu durum biraz sarsılsa da konuyla ilgili çözümler getiriliyormuş. İşte bu hususlar beni, burayı Türkiye taşrası ile (hatta metropolleri ile) kıyaslarken düşündürdü.

Öte yandan insan ilişkilerinin sıcaklığı, samimiliği, yaşamın akışı, kurulan pazarlar, yapılan çay muhabbetleri, yemeler, içmeler, o kadar tanıdık ki… Elbette konuşulan dilin kardeşliği de bunu pekiştiriyor; hemen alışıyor insan, anlıyorsunuz birbirinizi.

Ne de olsa kardeş ülke; ortak dil, ortak efsanaler, ortak tarih… Nahçıvan’da, özellikle Dilucu’nda Türkiye ile dirsek teması kurulması için gösterdiği çaba için Mustafa Kemal Atatürk bir kahraman olarak görülüyor.  Hatta önemli bir caddeye Atatürk’ün ismi verilmiş ve bir heykeli ise cadde süslenmiş.Dillerden düşmeyen bir diğer memleketlimiz ise Recep Tayyip Erdoğan…

Nahçıvan’da doğan tanınmış kişiler arasında Haydar  Aliyev, Ebulfez Elçibey, ressam İbrahim Safi, ressam Behruz Kengerli, yazar Celil Memmedguluzade ve Memmed Sadi Ordubadi, şair Mehmet Araz ve Hüseyin Cavid sayılabilir.

Nahçıvan’da Türkiye Başkonsolosluğu bulunmakta. Mevcut bir diğer konsolosluk ise İran’a ait.

Gezelim Görelim

Başkent Nahçıvan’da görülecek yerler şehrin ana damarı Aliyev Caddesi çevresinde o nedenle gezmesi kolay. Diğer bölgelerdeki yerleri ziyaret etmek isterseniz en makul yol araç kiralamak. Gezmeye başkentten başlayalım.

Başkent içi: Aliyev Caddesi, gezinizde çok uğrayacağınız bir yer. Görülecek yerler, lokantalar, kafeler hep bu eksende. Cadde, sizi ayrıca Nahçıvan’ın Ali Meclis, Nazırlar Kabineti gibi  idari yapılarına, tiyatro, kütüphane ve müzelerine götürecektir. Bu yapıların önünde Nahçıvan’ın önemli kişilerin heykelleri yer almakta.

Nahçıvan Kalesi:

Yapımı 632-653 arasına tarihlenen Kale, Nahçıvan Ali Meclisi’nin 05.06.2013 tarihli kararıyla müze alanı olarak kabul edilmiştir. Burada Aras Nehrinin en güzel hallerini seyrederken bir yandan da kaleyi, Nuh Peygamber türbesini ziyaret edebilirsiniz. Hemen yakında ise eklektik yapısıyla ve çinileriyle göz alıcı ve devasa camiyi görebilirsiniz.

Nuh Peygamber Türbesi: Nahçıvan’ın belki de ilk önce ziyaret edilmesi gereken yerlerinden biri, Nuh Peygamberin türbesi. Türbenin 632-652 tarihleri arasında yapılmış. 2016’da ise türbe elden geçirilmiş. Biz, Nuh’un gemisi Ağrı dağında karaya oturduğunu iddia ediyoruz ama Nahçıvan bu konuda çok daha iddialı sanki.  Söylenene göre, Nuh’un gemisi Ilandag, Elengez ve Kemki dağlarına çarpıp Gemigaya’da karaya oturmuş. Nuh Peygamber’de çarptığı her tepeye isimler vermiş. Daha da ötesi, bugün hala geminin kalıntıları ‘Ayı Çukuru’nda görülebilirmiş. Nuhdaban ve Nehrem köylerinde de kalıntılara rastlanıyormuş. Bildiğim kadarıyla Nuh Peygamber’in Şırnak’ta da bir türbesi var ama  Nahçıvan bu konuda çıtayı daha da yükseltmiş; iddialara göre, Nuh Peygamber’in türbesi yanında esas mezarı Nahçıvan’ın güneyinde, kız kardeşininki ise kuzeybatısında bulunuyormuş. Bu durumda Nuh’un oğlu ve Türklerin neslinin dayandığı Yasef’in mezarını bulmamız şart oldu.

Mömine Hatun Türbesi: Nahçıvan’da görmeniz gereken bir diğer yer de Mömine Xatın (Hatun)  Türbesi. Sekizgen olarak yapılan çinilerle bezeli Türbe, Atabeyler döneminin kurucularından Şemseddin İldeniz tarafından  karısı Mümine Hatun için 1186’da yaptırılmaya başlanmış, oğlu Muhammed Cihan Pehlivan tarafından tamamlanmış.

Yapının mimari ise Acemi ibn Ebubekir Nahçivani imiş.  Türbenin ana kemerinde ise ‘Biz gideriz rüzgar kalır, biz geçeriz, sadece yapılan işler kalır’ yazıyormuş.

Türbe içinde ise Atabeylerle ilgili secereler, türbenin  ve mimarının yağlıboya resimleri  bulunmakta. Türbenin karşısında ise genelde mezar alınlığı olarak kullanılmış koyun, koç heykeller oluşan bir alan  da görülebilir. Söz konusu heykel örnekleri şehrin çeşitli bölgelerinde de karşınıza çıkacak.

Nahçıvan Han Sarayı: 18 yy’dan kalma saray, 20 yy başlarına kadar hanların ikametgahı olarak kullanılmış. Nahçıvan hanı İhsan Han’ın babası Kelbani Han tarafından yaptırılan ve içi aynalarla bezeli saray,  günümüzde müze olarak kullanılmakta.

Burada Nahçıvan hanlarının seceresi, halılar, bayraklar, silahlar, mobilyalar görülebilir. Hatıra objeleri almak için ise Müze dükkanı çok iyi bir seçenek.

Cami Mescidi: 18 yy’a ait bu caminin kapısındaki yazıya göre Cami, 1894’te restore edilmiş. Sovyetler döneminde şehirdeki tek cami olan tek minareli bu cami, 2007’de tamamıyla elden geçirilmiş.

Yusif Küseyroğlu Türbesi: Türbe, Nahçıvanlı din ve devlet adamı Yusif Küseyroğlu için 1162’de ünlü mimar Acemi ibn Ebubekir Nahçivani tarafından yapılmış. Yeraltındaki kafes üzerine yükselen ve çinilerle bezeli altıgen yapı üzerindeki piramitsel çatı, 800 yıldır orijinal haliyle durmaktaymış.

Zaviye Medrese Binası: Şu an Nahçıvan Turizm Merkezi olarak hizmet veren Arap mimari özellikler taşıyan yapı, 17-18 yy’lara tarihlenmiş ve zamanında derviş dergahı olarak kullanılmış.

İmamzade Türbesi: Şiilerin 8 nci imamının gömülü olduğuna inanılan bina, bir dönem dervişlerin yaşam, ibadet ve zikr yeriymiş. Türbe kısmı 18 yy’da yapılan binaya bağlı daha geniş arka bölümde hanların mezarları bulunmakta. Yapı 2017’de restore edilmiş.

Nahçıvan Devlet Tarih Müzesi:

Tarih öncesi dönemlerden başlayarak yakın geçmişe kadar Nahçıvan’ın tarihinin özetlendiği küçük ama çok yoğun bir müze. Tarih öncesi döneme ait buluntular ve Nahçıvan tarihine ait objeler yanında Nahçıvan’daki ressamlar, yazarlar, etnografik canlandırmalarla mutlaka görülecek yerler arasında.

Şamil Qazıyev’in gündelik hayata dair resimleri, geleneksel takılar ve işlemeler yanında Nasreddin Hoca üzerine kitaplar, Kazım Karabekir ve Atatürk ile ilgili resimler, gazete haberleri de görülebilir.

Aliyev Müzesi: Aliyev Caddesinin idari yapılarla çevrili merkez noktasında bulunan müze, Aliyev ile ilgili tanıtım ve objelerin yer aldığı bir müze; ilgilisine… Ayrıca başkentte sanat olaylarının gerçekleştiği Haydar Aliyev Sarayı ve yanında şehirler için bir anma alanı da bulunmakta.

Tren İstasyonu: Sovyet mimarisinin  şehirdeki en güzel örneklerinden biri tren istasyonu.  Şehrin  aşağı kısmında yer alan istasyon alanında milli kahraman Babek’in heykeli ve zarif bir su kulesi bulunmakta.  Ama alanın esas ilgi noktası ise Kızılay Lokantası…

Mezarlıklar, Parklar, Heykeller: Paris’e gittiğinizde Pere Lachaise Mezarlığına gidilir de Nahçıvan’da gidilmez mi… Mezar ziyaretimizin nedeni ise, Aras’ın muhteşem manzarasının en iyi izlenebileceği yer olması… Bir de siyah mermerlere işlenen muhteşem resimler… Şehir park ve yeşilliklerle dolu ama en büyük park, Eğlence Merkezi içinde; burada luna park, muhtelif çay bahçeleri, kafeler, heykeller ve Cahan AVM bulunmakta.

Heykeller ise şehrin önemi süslerinden. Cadde köşelerinde, parklarda Nahçıvan’ın önemli isimlerinin heykelleri yanında Babek, Dede Korkut ve Köroğlu’nun heykelleri de görülebilir.

Nahçıvan Dışı:

Nahçıvan’da başkent dışında sadece Ashab-ı Kehf’i gördüm. Ama Nahçıvan doğal ve tarihi zenginlikler açısından başka önemli yerlere de sahip. Ulaşımın özel araçlarla sağlanabildiği bu yerleri  de özetledim.

Ashab-ı Kehf Ziyareti: Başkente 12 km uzaklıkta, Hacıdağ ile Nehecir dağı arasında bulunan bu kutsal alan, Kur’an-ı Kerim’in Kehf suresinde geçen mağara olduğu düşünülmekte.

Mağara arkadaşları anlamına gelen sözcük, Allah tarafından bir mağarada uyutulan kişiler için kullanılmış ve bu kişiler Nahçıvan’da bulunan  bu küçük yarı açık mağarada uyutulmuş olduğuna inanılmakta.  Oldukça fazla basamaklarla çıkılan kutsal alanda mescid  mevcut. Gücünüz varsa, bir çıktığınız kadar daha çıkıp dilek mağarasına ulaşırsanız, burada bir dileğinizin gerçekleşme ihtimali var; oturup kayalardan başınıza bir damla suyun düşmesini bekleyeceksiniz. Neyse ki, yetkililer dileklerinizin gerçekleşmesi için ellerinden geleni yapıyorlar; zaman zaman birilerinin yukarıdan kayalara su döktüğü rivayet edilmekte… Ancak söz konusu uyuyanların neden yukarıdaki geniş, rahat mağarada değil de bu her tarafı açık, minik kovukta uyutulduklarını anlamadım. Neyse geliş yolunda, ziyaret yerine gelmeden sağda doğal madensuyu kaynağı da bulunmakta.

Gamikaya Dağı: Bölgedeki ilk insan meskenlerinden birine ev sahipliği yapan 3725 metre yüksekliğindeki dağ, Nuh tufanı ile de bağlantılı olduğu düşünülmekte. Ayrıca MÖ 3 ve 1 yy’dan kalma kaya resimleri ve yazılar da görülebilir. Ordubad’ta yer alan bölgeye ulaşmak için özel araç kullanmak en akıllıcası.  Ayrıca Culfa rayonundan geçerken  12 yy’dan kalma Gülistan Türbesi’ne de uğrayabilirsiniz. Ordubad’ın merkezinde ise şehir camisi görmeye değer.

Şahbuz: Zangazur ve Daralayaz dağları arasında bulunan Şahbuz ise doğal güzellikleri, gölü, renkli fauna ve florasıyla öne çıkıyor. 2003’de milli park ilan edilen bölgede bronz ve demir çağlarından kalma mezarlar yanında Batabat’da yüzen adayı görebilirsiniz.

Ayrıca Kargarlı’nın Karabağlar köyündeki Abaka Han’ın karısı olduğu düşünülen Kutlu Hatun için 12 yy’da yapılmış türbe; Nehram’daki İmam Museyi-Kazım’ın oğlu Seyid Agil’in bulunduğu Nehram İmamzade Türbesi; Şarur civarındaki Parçı İmamzade Türbesi de ziyaret edilebilir. 

Konaklama

Nahçıvan’da  otel seçenekleri gayet tatmin edici. Saat Meydahı Oteli, Tebriz Otel, Düzdağ Otel, Grand Nakhchivan Oteli seçenekler arasında; kahvaltı dahil fiyatlar 70-120 Manat civarında. Bu arada 1Manat, 20 TL’na eşit.

Yeme İçme

Nahçıvan doğal ürün tutkunları için bir lezzet durağı; ne yerseniz tadını sonuna kadar alıyorsunuz. Bahçeden topladığımız eriklerin tadını hala unutamam. Et ürünleri de gayet lezziz. Genelde yemekler et üzerine. Tren İstasyonu civarındaki Kızılay’da Lüle Kebabı yedim, tavsiye ederim. Ama muhtelif tatlı su balıkları, karides, kalamar gibi deniz ürünleri, ördek, tavuk gibi kümes hayvanları ve kırmızı et çeşitlerinden yemekler de bulunmakta.

Nahçıvan lezzetleri için ayrıca Milli Yemekler Lokantası ile gemi biçimindeki Nuhun Gemisi Lokantası tavsiye edilebilir. Ayrıca Dayırmanet, Local, İbesta öne çıkan restoranlardan.

Nahçıvan’ın sokak lezzetleri arasında börek olarak niteleyebileceğimiz qutab ve peraşki denenebilir. Qutablar yeşillik, et, bal kabak, kestane dolgulu olabiliyor.

Şehirde bir çok çayhane var ama aklımda kalan ve farklı olan Vanilland Cafe idi; özellikle sneakers pastasını deneyin. Park Cafe ise, Cami Mecidi karşısında, bir gölet kenarında bulunan keyifli bir mekan. Nahçıvan’da çay ayrı bir merasim ile geliyor. Bildiğimiz siyah çay yanında güllü, kekikli, naneli çaylar da gayet lezzetli. Yanında limon ve ceviz reçeliyle geliyor. Soğuk içecekler için Mia’nın  armutlu ve tarhunlu içeceklerini tavsiye ederim. Dondurmada ise, Sovyetler döneminden kalan Plombir’i deneyin, tam dondurma. Ayrıca Piran da bu konuda tercih edilebilir.

Nahçıvan’ın bira markası ise Prestij. Biranın da ayrı bir merasimi var. Yanında haşlanmış nohut, ayçekirdeği, çeçil peyniri türünde bir peynir, çubuk patates ve peynir kızartması geliyor ama sipariş vermeniz gerek tabii.  Bölge şarap üzümleri açısından da zengin; ben Rtvelisi şarabını denedim, mutlaka başka çeşitleri vardır, benim seçtiğim yoğun, biraz da şekerliydi. Ağır içkiler açısından Azerbaycan, Old Baku, Kız Kalası markaları var, fiyat 11-75 manat arasında değişiyor.

Alışveriş

Nahçıvan’dan alabileceğiniz ürünler arasında doğal gıdalar en başta gelecek. Bunun için de en ideal yer, Cami Mescidi karşısında Park Cafe yanında kurulan açık pazar; hem gezmesi güzel, hem doğal ürünlere doğrudan ulaşabilirsiniz. Ayrıca 11. mahallede Cahan AVM çevresindeki pazar da aradığınızı bulabileceğiniz bir yer.

Şehir içinde; Park AVM, biri Eğlence Merkezi, diğeri 11 mahallede olmak üzere iki tane Cahan AVM ve şehrin eteklerinde yer alan Mega Store alışveriş yapabileceğiniz yerler. Nahçıvan’dan tekstil ürünü almak çok akıllıca değil; çoğu Türkiye’den geliyor, İran ve Çin malları da mevcut ama pahalı. Bence tercih edilecek ürünler yiyecek, içecekler.  Tercih sizin.

Son Söz

Nahçıvan, kimsenin seyahat listesinde başlarda yer alan bir yer değildir, eminim; hatta Azerbaycanlılar için bile… Ama ben gittiğime çok memnunum; sadece tarihi ve doğal güzelliklerinden değil, yaşadıklarım ve geziden geriye kalanlar için de, özellikle gelenekselliğini kaybetmeden güvenli, huzurlu  medeni bir hayatın olabileceğini gördüğüm için. Ayrıca size sunduklarıyla şaşıracağınız, memnun kalacağınız bir gezi olacaktır. Ama bir tavsiye, Nahçıvanlı bir dostunuz olsun, mümkünse onunla gidin; sizi saran sımsacak sevgi ve ilgileriyle çoktan unuttuğumuz eskilerin rivayetlerindeki insan ilişkilerini yeniden yaşayacaksınız, bu da gezinizi unutulmaz kılacaktır, dönüşte kuruyan yerlerimizden yeşillenen duygularla…

Yorumunuzu Buraya Yazabilirsiniz

Yorumunuzu Giiniz
Please enter your name here