Ronda, İspanya Endülüs bölgesinin en eski kasabalarından biri. Kayalıkların üzerine kondurulmuş bembeyaz evler, taş köprünün altında sarp vadi ve derinden akan nehir ile etkileyici, ürkütücü, çarpıcı manzaralı. Kasaba El Tajo Kanyonu’nun üzerine kurulmuş ve bu muhteşem kanyonu 120 metre derinlikte akan Guadavelin Nehri ikiye bölmektedir.
Ronda tarihi, çok özel coğrafi yapısı, sevimli bembeyaz evleri, daracık parke taşlı sokakları, kafeleri ile ilgi çeken 35.000 nüfuslu küçük bir kasaba. Türkiye’den düzenlenen Endülüs turlarının çoğunda yer almasa da kendi programını yapanlara mutlaka uğramalarını öneriyorum. Günübirlik gidilebileceği gibi bizim gibi bir gece kalıp doyasıya gezebilirsiniz. Küçük bir kasaba, her yerini adım adım dolaşmak keyifli oluyor.
Şehirde yerleşim M.Ö 6. yy’a kadar gitmektedir. Şehir statüsüne Romalıların lideri Julius Caesar zamanında kavuşmuş. Roma İmparatorluğu’nun çöküşü sonrası Suevilerin, Vizigotların hakimiyetinde kalmış. 713 yılında da Endülüs Emeviler şehri almışlar. Ronda Endülüs bölgesinde Arapların en son terk ettikleri yer olmuş, coğrafi yapısının etkisi olabilir mi acaba. Şehir 1485 yılında İspanyollar tarafından alınmış. 17.ve 18. yüzyıllarda şehir kuzeye yeni şehre doğru genişlemiş. Eski şehir ve yeni şehri birbirine bağlayan taş köprü Puante Nuevo 1793’te tamamlanmış.
Napolyon Bonaparte’nin 19. yy. başındaki işgaline karşı gerilla savaşları ile kasaba korunmaya çalışılmış. İspanya İç Savaşı sırasında faşiştlere karşı ciddi savaş verilmiş, kayalıklar üzerinden faşiştlerin atılması sahnesi Ernest Hemingway’in Çanlar Kimin İçin Çalıyor romanında yer almış.
Ulaşım
Ronda’ya biz Granada’dan otobüs ile ulaştık. Ronda’ya direk otobüs yoktu önce Granada’dan trenle Malaga’ya gittik yarım gün Malaga’yı dolaşıp öğleden sonra Ronda’ya otobüs ile ulaştık. Malaga’ya THY’nin direk uçuşu var, Malaga’dan Ronda’ya hem tren hem otobüs ile 1 saat 45 dakikada ulaşılabiliyor. Bizim rotamızda Ronda’dan sonra Sevilla yer alıyordu. Ronda’dan Sevilla’ya trenle 3 saat otobüs ile 4 saatte ulaşılabiliyor.
Konaklama
Ronda çok büyük bir şehir olmadığından Malaga veya Seville’den günübirlik gezi yapılabilir. Ancak biz bir gece kalmayı tercih ettik. İlk gün geç öğleden sonra ulaştık ancak hava geç karardığı için aydınlıkta yeni şehri ve eski şehrin bir bölümünü gezebildik. Bir gece sevimli temiz merkezi Hotel Virgen de los Reyes’te kaldık.
Ronda’yı önce video ile gezmek isterseniz.
Gezilecek Yerler
Ronda’yı bir turizm ofisinden ya da otelinizden şehir haritası edinip gezmeye başlayabilirsiniz. Biz otelimizden aldığımız harita ile çok kolay bir tur yaptık.
Puante Nuevo
Ronda şehrinin hatıralardan silinmeyecek, tablo gibi görüntüsü bu köprü ile bütünleşiyor. Günümüzdeki Ronda iki bölümden oluşuyor. La Cuidad (eski, tarihi şehir) ve El Mercadillo (modern şehir). Yeni köprü (Puante Nuevo) 18.yy’da yapılmasına rağmen şehirdeki üç köprüden en yenisi olduğu için bu isimle adlandırılıyor. Köprünün yapımı 42 yıl sürmüş. Köprü eski ve yeni şehri birbirine bağlayan dik kayalıkların üzerinde aşağıda akan nehir görüntüsü ile harika bir manzara sunuyor.
Köprüye gelmeden yeni şehir tarafında Alameda Park’ta düzenlenmiş seyir terası da özellikle güneş batışı sırasında bu sıra dışı coğrafyada doyumsuz bir görüntü sunuyor.
Plaza de Toros
Ronda ayrıca İspanya boğa güreşlerinin de doğum yeri olarak biliniyor. 1785 yılında yapılan Plaza de Toros İspanya’nın en eski ve en güzel Boğa güreşi arenasıdır. 5000 kişilik seyirci kapasitesine sahip arena da ayrıca bir müze bulunmakta. Giriş 7 Euro, her ne kadar bu arena da boğa güreşi izleyemeseniz de İspanya kültürüne özgü bu alanda bulunmak, seyirci sıralarında oturmak boğa güreşlerinin özel gösterişli aksesuarlarını izlemek heyecan veriyor.
Pedro Romero modern boğa güreşlerinin babası. Müzede onun kıyafetleri, aksesuarlarının yanı sıra Picasso’nun ‘buste de matador’ isimli tablosu da sergileniyor.
Köprünün girişindeki meydan hareketli. Köprünün yanında kanyon üzerine evler, oteller, kafeler özel olarak yerleştirilmiş biblolar gibi görünüyor.
Eski şehirde ilerlerken karşımıza çıkan Lara Müzesi özel bir müze. Juan Antonio Lara Jurado 10 yaşından beri topladığı özel kolleksiyonunu bu müzede sergilemektedir. Kendisi şu anda 70 yaşında ve binanın üst katında oturuyormuş. Tarihi silahların, saatlerin, kıyafetler, dikiş makineleri, telefonlar yer alıyor müzede. Giriş 3 Euro, biz sadece kapıdan bakıp geçtik.
Yeni köprüden yürüyerek eski şehrin sokaklarına girince hemen sağda Hemingway kafe yer alıyor. Hemingway’in “Çanlar Kimin İçin Çalıyor” romanını yazarken zaman geçirdiği kafe olsa gerek. Hemingway kasabanın güzelliği, İç savaş sırasında faşistlere direnişi yanı sıra boğa güreşlerine düşkünlüğü nedeniyle kasabada yaşamış.
Plaza Duquesa de Parcent Ronda’nın en güzel meydanlarından biri. Meydanda yer alan Santa Maria del Mayor Kilisesi Ronda’da görülmesi gereken bir kilise.
Kilise olarak 14. yy’da yapılmasına rağmen asıl olarak Emeviler döneminden kalan Medina Cami’den dönüştürülmüştür. Asıl ilginci Kilisenin yerinde M.Ö 45 yılında Sezar’ın Ronda Savaşı’nı kazanması anısına Diana Tapınagı’nın olması, sonrası Vizigotlar zamanında kilisenin yapılması sonra cami ve en son tekrar kiliseye dönüştürülmesi. Yani yapı her kültürde dini merkez olmuş.
Socorro Meydanı ortada heykel, kilise ve meydanda yer alan kafeler ve restoranları ile güzel bir meydan. Biz ilk akşam bu meydanda tapas eşliğinde sangaria içtik.
Iglesia del Espíritu Santo
16.yy’da yapılmış, gotik katolik kilise, kiliseyi gezmek ücretsiz ancak kuleye çıkmak ücretli.
Iglesia de Padre Jesús sadece özel törenlerde açılan kulesi ve girişi 16.yy başında yapılmış küçük sevimli bir kilise.
Arap Hamamı (Arabic Baths)
Iglesia del Espíritu Santo’nun yanından merdivenlerden inerek surların dışına çıkarak Arap Hamamlarınayöneldik. 13.yy’da yapılan Ronda’daki Hamam Arap hamamları arasında bugüne kadar en iyi korunmuş hamamlar arasındadır. Kalıntıları gezmek için 3,75 Euro ödenmesi gerekiyor. Biz içine girmeden sadece dışarıdan bakmakla yetindik.
Arap Hamamının yanından merdivenlerden çıkarak Puenta Wiejo köprüsüne ulaştık. Köprü 16.yy’da yayalar için yapılmış, arabalar Puante Nouve’den geçiyor.
Köprüyü geçip Emevi döneminden kalan bembeyaz boyalı evler arasında, dar sokaklarda dolaştık.
En ünlü alışveriş caddesi Espana’da çok sayıda alışveriş için dükkanlar yer alıyor. En çok ilgimizi çeken birbirinden güzel yelpazelerin sergilendiği dükkan oldu.
Ronda’da hem yeni hem eski şehirde çok güzel kafeler restoranlar yer alıyor. Soluklanmak, kahve içmek için de asıl İspanyol Tapasları ile birlikte şarap veya sangaria içmek için de uğramayı unutmayın.
Son Söz
Endülüs İspanya’da görülmesi gereken bir bölge. Endülüs gezisinde Granada, Sevilla, Cordoba daha büyük ve öncelikle gezilen şehirler. Ülkede 7 yüzyıl kadar hüküm süren Emevilerin bölgeye tarihi, kültürel, siyasi etkileri görülüyor. Ronda diğer üç şehir kadar büyük olmasa da gerek Arap Kültürü etkisi, gerekse çok farklı coğrafi yapısı nedeni ile görülmesi gereken bir kasaba. Biz bir buçuk günde şehrin büyük bölümünü yürüyerek dolaştık. Ancak Mondragon Sarayını gezemedik. İslam, Gotik ve Rönesans mimarisi karışımı olan sarayın ve güzel bahçesinin de görülmesi gerekmektedir. Ayrıca köprüden inerek etkileyici kanyonda yürüyüş yapılabilir. Asıl önemlisi Endülüs gezinizde biraz yolunuzu uzatmak zorunda kalsanız da bu güzel kasabadan yolunuzu geçirmeye çalışmanızı öneriyorum.