Samos (Sisam) Adası, Ege Denizi’nde Kuşadası’nın batısında, Türkiye’ye en yakın Yunan Adası…Yemyeşil adada deniz, güneş tatili yapmak isteyenler için çok sayıda doğal koylar içeren turkuaz renkli deniz ve plajlar, tarih gezisi yapmak isteyenler için ören yerleri ve müzeler, dağcılar için yüzden fazla tırmanma rotası, trekking için yüzlerce  yürüyüş rotası, yeşil sevimli köyler, Yunan mutfağı, özellikle deniz ürünlerini tatmak isteyenler için damak zevkimize uygun yemekler, adada üretilen uzolar, tatlı muscat şarapları gibi çok fazla seçenek bulabileceğiniz bir yer…

Ünlü Matematikçi, Filozof Pisagor’un, Filozof Epicurus’un doğum yeri, Yunan mitolojisine göre Tanrıça Hera’nın doğum yeri de bu ada.

Mayıs ve eylül ayları tüm adayı rahatça dolaşabilmek için en uygun aylar. Temmuz ve Ağustos ayları daha sıcak ve iklimi Çeşme, Kuşadası Bodrum gibi.

Kısa Tarihi
Samos Adası’nda yerleşim M.Ö. 3000 yılına kadar uzanmaktadır. M.Ö. 10.yy’da Yunanistan’dan göç eden İyonyalıların kurduğu 12 şehir devletinden biridir. M.Ö. 6. yy’da, Tiran Pokyrates zamanında en zengin ve başarılı dönemine ulaşmış, ticarette ve denizcilikte bölgenin en güçlü devletleri arasında yer almıştır. Daha sonra Persler, Bergama Krallığı, Roma, Cenevizler, Venedik, Bizans Egemenliğine geçmiş, 1475 yılında Osmanlı hakimiyetine geçen ada Osmanlı’dan en erken bağımsızlığını kazanan ada olmuştur. I. Dünya Savaşı’nda Yunanistan ile birleşmiş, II.Dünya Savaşı’nda bir süre İtalya egemenliğinde kalmıştır.

Ulaşım
Samos’a ulaşım son derece kolay. Kuşadası’ndan her gün Samos’un iki ayrı limanına gidiş dönüş seferleri düzenlenmekte. Seferihisar’dan da üçüncü bir limana her gün olmasa da sık seferler bulunuyor. Samos gezisi planlamasında günübirlik veya gece kalmalı da olsa seçilecek liman önemli. Günübirlik gidilecekse Seferihisar’dan kalkışlı tekne uygun olmayabilir. Seferihisar’dan adanın kuzeyinde yer alan Karlovassi Limanı’na ulaşılıyor. Karlovassi şehrinin tüm gün geçirmeye değecek çok özelliği yok. Aynı gün içinde sadece yakınındaki Potami Plajı ve Potami Şelalesi gezilecek yerler arasında olabilir. Yakında bir köy ve Manastır ziyareti yapılabilir. Üstelik iki saat süren yolculuk ile Kuşadası’na göre daha uzun zaman denizde geçiyor. Gece kalmalı gidilip araba kiralayıp gün boyu gezmek isterseniz de akşam yemek yenecek restoran ve gezilecek yer sayısı da diğer liman alternatiflerine göre daha sınırlı. Tüm Samos’u yazımız ile gezince ne kastettiğim daha açık ortaya çıkacak.

Kuşadası’ndan Samos’a gitmeye karar verdiğimize göre sıra hangi limana gitmeli kararında. Birinci seçenek Vathi’yi, Vathi Adanın en büyük şehri ve başkenti. Konaklayacak otel seçeneği daha çok ve daha uygun fiyatlı olabilir, araba kiralayıp adanın kuzeyindeki güzel plajların yanı sıra güneye de inmek kolay. Vathi’nin bu avantajlarına rağmen biz Pithagoria Limanı’na gitmeyi tercih ettik. Neden derseniz, programımızı hazırlarken yaptığımız okumalarda adanın en sevimli kasabasının Pithagoria olduğunu öğrendik. Oteller Vathi’ye göre biraz daha pahalı ancak gündüz gezilecek yerleri, kafeleri, plajları, gece çok sayıda lokantaları, tavernaları ile bu şehir bize daha cazip göründü. Ayrıca yine araba kiralayarak adanın görülecek tüm yerlerine ulaşabilmek mümkün. Tercih sizin.

Kuşadası’nda Vathi’ye giden tekne sabah 9’da, Pithagoria’ya giden ise saat 9.30’da kalkıyor. Dönüş saati ise saat 18.30.

Güneşli günde sabah rüzgarı hafif hafif saçlarımız arasında dolaşırken deniz üzerinde keyifle yolculuğumuz başladı. Tekne saat 12’ye doğru Pithagoria Limanı’na yanaştı.

Limanda küçücük, plastik bir kabin içinde iki görevli pasaport kontrolü yaptı, uzun süre kuyruk bekledikten sonra limandan çıkış yapabildik.

Tekne fiyatlarına gelince, Kuşadası’na iki Yunan firmasının farklı gün gidiş dönüş fiyatı 45 Euro, Seferihisar’dan sefer yapan Türk firmasının ise yine farklı gün gidiş dönüş 29 Euro.

Konaklama
Otelimizi booking.com’dan özellikle merkezi ve en çok beğenilenler arasında olmasına dikkat ederek seçtik. Üç yıldızlı bir otel seçmek istememize rağmen karşımıza çıkan iki yıldızlı Samaina Oteli beğendik. İki gece için otele 126 Euro ödedik. Sahile 100 metre mesafede, her yere yürüyerek gezebildiğimiz güzel bir oteldi. Banyosunun biraz küçük olması dışında kusuru yoktu. Odamızın üst katta olmasının avantajı ise bağımsız ve güzel manzaralı balkonuydu. Oda seçerken üst katları tercih etmenizi öneririz. Fiyata kahvaltı dahil değildi, 9 Euro karşılığı zengin bir kahvaltı almak mümkün. Biz otel yerine kahvaltılarımızı sahilde yapmayı tercih ettik.

Samos Adası’nı önce video ile gezmek isterseniz…

Samos’ta Gezilecek Yerler

Pithagoria
En güzel şehir, tarihi başkent Pithagoria ile güzel ada Samos gezimize başlayalım mı? Limanda inip lüks yatların, yelkenlilerin, balıkçı teknelerinin demirlediği, çevresinde şık, sevimli kafelerin yer aldığı sahilde yürümeye başladık. Otelimiz sahile yakın ve yürüme mesafesinde olmasına ve check in saatimiz yaklaşmasına rağmen hemen otele gitmek yerine sahilde kafeye oturmaktan kendimizi alamadık. Sıcak bir kahve ve lezzetli bir krep eşliğinde hem karnımızı hem gözümüzü şenlendirdik.

Bu kasabanın en önce görülecek yeri ünlü matematikçi limanın karşı kıyısında yer alan Pisagor Heykeli. Önce Pisagor teoremini hatırlayalım; bir dik üçgende dik kenarların uzunluklarının karelerinin toplamı, hipotenüs uzunluğunun karesine eşittir. Şimdi heykele bakalım, bir matematik teoremi, matematikçisi ile birlikte bu kadar güzel anlatılır. Sanat, yaratıcılık, kültür bu topraklarda böyle bir şey işte.

Kasabanın güzel sahiline açılan en geniş ve popüler caddesi güzel hediyelik eşyaların yer aldığı tek bir cadde. Gece saat 10’a kadar dükkanlar açık. Hem gece, hem gündüz (öğle sıcağı hariç o saatte dükkanlar da kapalı olabiliyor) keyifle dolaşılabilecek bir cadde. Samos’ta hediyelik eşya almak için iyi bir yer.

Bu caddeden denizin ters yönüne doğru ilerlerken, sağa saparak yine görülmesi gereken üç tarihi yere yürüyerek gidebilirsiniz. Yolun başında Arkeoloji Müzesi yer alıyor, arzu edenler ziyaret edebilir biz zaman ayıramadık.

Hedefimiz kasabanın her yerinden görünen tepeye kurulmuş Panagia (Meryem Ana) Spilianis Kutsal Manastırı ve Antik Tiyatroyu görmek idi.

Dört kilometre kadar yürüyerek önce antik tiyatroya ulaştık. Antik tiyatroda günümüzde de tiyatro gösterileri ve festivaller düzenleniyormuş. Tam bu hafta Gençlik Festivali varmış. Akşam dokuzda başlayacak gösteri için bir grup sahnede prova yapıyordu. Kısa süre izleyip ayrıldık ve yakındaki manastıra tırmanmaya başladık.

Tepede yer alan manastırın içi çok büyük olmasa da gösterişli bir çan kulesi, asıl ilginci yer altında bir mağaranın olması idi. Mağara tarih boyunca kutsal sayılmış, ayrıca Manastırda kutsal ve mucizevi kabul edilen Meryem Ana tablosu korunuyor.

Manastırdan tüm şehrin panoramik bir görüntüsü vardı. Yemyeşil dağın etekleri denizin mavisi ile bütünleşiyor. Akşam güneş batışı da bize ayrı bir görsel şölen sundu. Güneşi burada batırmak keyifli olmakla beraber bu saatte Manastıra gitmemiz nedeni ile buraya yakın Eupalinus Tüneli ziyarete kapandığı için tüneli göremedik.

Eupalinus Tüneli, M.Ö.524 yılında düşmanların şehir kuşatma dönemlerinde şehre gizlice su getirmek üzere inşa edilmiş, 1 km uzunluğunda 1,8 km genişliğindeki tünel zamanında 14.000 köle tarafından inşa edilmiş bir mühendislik harikası. Tünel geç Roma döneminin sonlarına kadar 1000 yıldan fazla şehre su getirmek amacı ile kullanılmıştır.

*İnternetten alınmıştır

Pithagoria yakınında diğer görülmesi gereken önemli eser Yunan mitolojisinde ünlü Zeus’un karısı ve orada doğduğu düşünülen Hera’ya atfen yapılan Samos Hera Tapınağı. Anadolu’da yapılan Hera Tapınakları arasında Efes Artemis Tapınağı’ndan sonra ikinci sırada olan bu tapınağı da ziyaret etmek gerekir. Biz tünelin yanı sıra Hera Tapınağı’nı da göremedik. Pythagorio’ya 5-6 km uzaklıktaki tapınakta halen sadece bir sütun olmasına rağmen zamanı olanların bu kutsal alana uğramaları önerilir.

Lygourgo Logotheti Kulesi ve Kilisesi
Lygourgo Logotheti Kulesi ve Metamorfoz Kilisesi liman çıkışına yakın ve şehrin her yerinden görünen bir konumda. Sahilden kule yönüne yürümeye başladık. Önce kahvaltı ve öğle yemeği de yiyebileceğiniz, önünde plaj bulunan Tarsanas Tavernası’nı gördük. İlk gün bir kafede akşam için taverna önerilerini sorduğumuzda buranın adını vermişlerdi. Ancak akşam taverna ararken burayı unutup, sokak arasında bir tavernaya yemeğimiz yemiştik. Bir gecemiz daha olsa idi deniz kenarında bu tavernayı denemek isteyebilirdik. Kahvaltı saatinde de dolu olmakla beraber plaj çok çekici görünmüyordu, dar bir alanda ve çok çakıllıydı. Biz  kale yoluna devam ettik.

Denizden içeriye doğru yürürken geçtiğimiz sokak tam anlamı ile çok renkliydi.

Lygourgo Logotheti Kalesi 1824 yılında Osmanlı’ya karşı savunma, kuleler de gözetleme amacı ile yapılmış. Kale surları hasar görmüş ancak kule sağlam görünüyor.

Kulenin hemen yanında Metamorfoz Kilisesi’nin hem dış görünüşü hem de içi güzel bir mimariye sahip. Her yıl 6 Ağustosta halk şehrin Osmanlı’dan kurtuluşu için İsa’nın bağımsızlık savaşında onlara yardım ettiğini düşünerek kilisede ayin düzenliyormuş.

Biz kule ve kiliseyi gezdikten sonra hemen deniz kenarındaki patika yoldan ünlü Pithagoria Plajı’na ulaştık. Yine kasabanın içinde limandan uzak ancak yürüme mesafesinde uzun sahili olan kum ve tertemiz plajda deniz keyfi yapmak mümkün. Biz Çeşme’den gitmemize ve deniz keyfi yapacağımızı düşünmememize rağmen bu adada denize girmeden de duramadık. Plajın başlangıç kısmında sezlonglar yer almıyor. Havlu serip güneşlenmek ve yüzmek mümkün.

Pithagoria
Pithagoria Plajı uzun bir sahil, sahil boyunca ilerleyince sezlonglar ve oturup bir şeyler yenip içilebilecek kafeler bulunuyor. Biz sezlonglara yerleşmeden önce frappe, sonra patates bira derken masada epey oyalanmışız. O arada kafede çalışan yaşlı amca ile sohbete daldık. Türk olduğumuzu duyunca kırık ingilizcesi ile sohbet etmek istedi. Sohbet sonunda sezlong istediğimizi söyledik, önce baktı kalmamış dedi. Ancak birazdan ben size ayarlayacağım, merak etmeyin komşu diyerek gözlemeye başladı sezlongları. Kısa sürede yerimiz hazırlanmıştı, Türk-Yunan halklarının dostluğu.

Samos Adası’nı yeterince gezebilmek diğer Yunan Adaları’nda olduğu gibi taşıt kiralayıp tüm adayı dolaşmayı planlamıştık. Samos’ta en karlı iş alanı galiba araba kiralamak. Pithagoria’nın en ünlü caddesinde çok sayıda dükkanda araba, motorsiklet kiralanıyor. Fiyatlar sezona ve araba modeline göre değişiyor. İnternetten de araba kiralamak mümkün. Biz ilk gün hemen araba kullanmayacağımız için ertesi gün pazarlık yaparak kiralayabileceğimizi düşünmüştük. Gittiğimiz hafta çok az Türk turist olmasına rağmen Pithagoria’ya çok sayıda turist geldiği için birçok yere sorduktan sonra bir yerden son kalan küçük arabayı kiralama şansını yakaladık. Günlük araba kirası 40 Euro ödedik, 20 Euroluk benzin ile de epeyce uzun yol yaptık.

İlk günümüzü güzel Pithagoria’da gezdik, kalan bazı yerleri de son güne bıraktık, ikinci gün   arabaya atlayıp tüm adayı dolaşma zamanı geldi.

Roramızı harita ile takip etmek istersek,

Sabah 9’da arabamızı kiralayıp kahvaltı bile yapmadan yola çıktık. Amacımız ilk durağımız ünlü Psili Ammos Plajı’nda kahvaltımızı yapmaktı. Önce Pithagoria’nın doğusunda 8 km uzaklıktaki plaj için yola çıktık. Dağ yollarında biraz tırmandıktan sonra Psili Ammos Plajı’na indik. Bu kumlu plaj masmavi denizi ile oldukça popüler olduğundan kalabalık oluyormuş. Biz  hafta içinde sabah saatinde orada olmamıza rağmen yine de kalabalıktı. Bu plaj Kuşadası Dilek Yarımadası’na en yakın plaj, Türkiye ana karası ile aradaki mesafe 1 milden az. Asıl ilginci bu kıyıdaki Yunan bayrağının karşısında yer alan Türk bayrağı da çok net görünüyordu. Aşağıdaki fotoğrafta Dilek Yarımadası’nın ne kadar yakın olduğu görünüyor.

Plajda Avatonia Restoran’da Kuşadası’na karşıdan bakarak kahvaltımızı yaptık. Omlet, peynir, ayrıca istediğimiz zeytin ile yaptığımız kahvaltıya 21 Euro ödedik. Kahvaltı sonrası plaj çok çekici görünse de denize girme bölümünü kuzey kıyılarındaki ünlü plajlara bırakarak yolumuza devam ettik.

Psili Ammos Plajı’ndan sonra arabamızın yönünü kuzeye Vathi, diğer adı ile Samos şehrine çevirdik. Vathi adanın başkenti, en gelişmiş ve en büyük şehri. Şehre yaklaşırken tepeden, yoldan tüm şehrin görüntüsünü fotoğraflamadan olmaz tabii.

Araba kiralama şirketinin sahibi uyarmıştı Vathi’de mutlaka arabayı park yerine park edin ceza yiyebilirsiniz diye. Sahile inmeden ücretsiz bir park yerine arabayı bırakıp, sahile yürüdük. Vathi bizim için kısa süreli gezilecek bir şehirdi. Vathi’nın Ana Meydanı’nda Aslan heykeli çevresinde kafeler ve restoranlar yer alıyordu.

Deniz tarafında Sofoulis’in heykeli yer alıyor. Sofoulis Samos’un Osmanlı’ya karşı bağımsızlık mücadelesini yürüten, 1912 yılında adanın Yunanistan ile birleşmesini sağlayan ve 1924 yılında da Yunanistan Başbakanlığı yapan ünlü politikacıları. Sahilde yürüyüş yolu, sahilin bir ucunda da liman yer alıyor.

Biz Pithagoria’yı çok sevimli bulduğumuz için Vathi bizim için çok zaman ayrılacak bir yer olmadı. Tabii ki bu şehirde kalmayı tercih etsek şehirde yapılacak şeyleri daha dikkatli arardık. Sahilden geri dönerken bir kilise dikkatimizi çekti. Aslında Vathi’de görülecek yerler arasında Arkeoloji Müzesi, Şarap Müzesi, Belediye Binası, Belediye Sanat Galerisi ve Parkı bulunuyor. Vathi’de daha çok zamanı olanlar görebilirler.

Bizim için sırada kuzey kıyının popüler plajlarından Kokari bulunuyordu. Kokari küçük bir tatil beldesi, kıyıda hem denize girebileceğimiz, hem de kafelerde oturabileceğimizi düşünmüştük. Ancak bu popüler beldede ana caddenin iki tarafına evler ve dükkanlar yerleştirilmiş, sahil uzun olmakla beraber hem taşlık hem de daha dar bir alana sıkıştırılmıştı. Çok sayıda lokanta, kafe sahilde yer alıyor, denizde rüzgar sörfü yapanlar bulunuyordu. Kıyıda rüzgarın fazla olması nedeni ile biz bir süre sahilde dolaşıp ayrıldık.

Kokari’den çıkıp deniz kıyısı boyunca ilerlerken görmek istediğimiz Lemonaki Plajı’nı yukarıdan gördük. İstenirse yolun üst tarafına park edilip aşağıya doğru yürünebiliyor ancak iki karşılıklı yer alan restoranın kendi önünde park yeri olduğunu anladık ve Andreas’ Place Restoranı’nı seçip sahile kadar araba ile indik.

Kıyıda güzel bir restoran ve güzel bir plaj yer alıyordu. Restoranda yerel Samos şarabı eşliğinde güzel bir yemek yedikten sonra plaja geçtik. Plajın restorandan bağımsız olduğunu ve bir şemsiye ve iki kişilik sezlong için 6 Euro olduğunu söyledi restoran çalışanları, ancak bizden görevli para istemeye gelmedi. Biz de iki saat kadar masmavi ve temiz denizinde yüzüp, güneşlendik.

Lemonaki’den daha üç dört km gitmeden diğer merak ettiğimiz plaj Tsamadou levhasını gördük yol kenarında. Hemen arabayı yol kenarına bırakıp aşağı doğru inen patika yola girdik. Yolun başındaki ilk levha dikkat çekici idi. Plajın sağ tarafının çıplaklara ait olduğu yazıyordu. Tsamadou Samos’un en popüler plajlarından ve resmi olarak bir bölümü çıplaklar için ayrılmış.

Patikanın sonunda oldukça geniş bir plaj bekliyordu. Gerçekten sağ taraftaki sezlonglarda çıplaklar güneşlenip, onun önünden denize girerken sol tarafta daha geniş bir alanda mayoları ile yüzenler yer alıyordu.

Aslında bu geniş plaja birçok patikadan inilebiliyormuş, biz tesadüf ilk patikadan indiğimiz için çıplaklar bölümünü de görmüş olduk. Sonraki patikalardan insek bu tarafı fark etmeyebilirdik. Plajın diğer tarafında kafeler, restoranlar yer alıyor. Bu plajda da yüzmeden olmaz diyerek mayolarımız üzerimizde olduğundan plajın sol tarafında yüzdük.

Kuzey kıyıdan biraz güneye saparak Manolates köyüne ulaştık. Yemyeşil ağaçların arasında dağa doğru tırmandık, köye ulaştığımızda karşıda Türk sahili altta sarp dik ve yeşil vadi hoş bir manzara ile köye giriş yaptık.

Bu köy seramik işçiliği ile ünlü, güzel hediyelik eşyalar, dükkanlar, dar ve sevimli köy sokaklarında dolaştık.

Köyde uzun yemek molası vermekte mümkün ancak biz kısa bir kahve molasını tercih ettik.

Yine köyden aşağıya inerek Karlovassi yoluna saptık. Seferihisar’dan feribot seferleri düzenlenen Karlovassi yine büyük bir şehir ancak çok sevimli bir şehir görünmedi gözümüze.

Şehrin içinden geçip yakındaki Potami Plajı’na gitmek istedik artık akşam güneşi batma saati yaklaşmıştı. Yol üstünde gördüğümüz kilisenin bahçesine daldık.

İyi ki girmişiz. O saatte plajda zaman geçirmek şart değildi ancak plajın yukarıdan manzarası özellikle günün o saatinde çok güzeldi. Zaten plaj da nerede ise boşalmıştı.

Biraz daha zamanımız olsa Potami Şelalesi’ni görecektik, ancak zaman kalmadı. Artık dönüş yoluna geçebilirdik. Çünkü son akşam yemeğimizi güzel kasabamız Pithagoria’da deniz kenarında kumların üzerinde yer alan Fagos’un yerinde yemeği kafamıza koymuştuk.

Dönüşü geldiğimiz yoldan değil direk güneye rotamızı kırıp adanın içlerinde yer alan köylerden geçerek yaptık. Yine dar ve zaman zaman virajlı olsa da harika yemyeşil bir yol ve sevimli köyler arasından geçerek Pithagoria’ya ulaştık.

Samos’ta Yeme İçme

Yeme içme deyince tüm Yunan adalarında olduğu gibi taze deniz ürünleri ve uzo ilk akla gelen tabii ki. Ayrıca güzel restoranlar ve tavernalar. Biz üç günlük gezimizde iki akşam yemegimizi de Pithagoria’da yedik. İlk gün sahile dik açılan bir sokakta müziği duyup girdiğimiz Symposium isimli taverna oldu. Yemekte Samos Adası’nın değil Midilli Adası’nın ve uzolar arasında en meşhur olan Barbayanni denedik. Yediklerimiz ve içtiklerimizin yanı sıra Tavernada en güzel anımız gecenin sonuna doğru yaşandı. Tüm gece Yunan müziği çalmıştı, org çalan müzisyen bir ara bize döndü, herhalde özel bir parça ister misiniz diye sormak istedi, biz Türküz dedik. Bunun üzerine güldü ve hemen La Mustafa parçasını çalmaya başladı. Bu da bize özel bir jest oldu. O gece tavernada bizden başka Türk olmasa da Türk müşterileri alışkın oldukları ve böyle jestler yaptıklarını görmek hoş oldu.

İkinci gece yemeğimizi otel sahibinin önerisi ile sahilde kumların üzerine masa atmış olan Faros lokantasında yedik. Karışık kızartma tabağı ve yanında bu kez Samos uzosu ile.

Samos Adası’na gelip yerel Muskat şaraplarını denememek olmazdı tabii. İki akşamı uzo tatmakla geçirince şarap tadımını Lemonaki Plajı’nda öğlen yemeğinde Andreas Place isimli plaj restoranında yaptık.

Sabah kahvaltılarına gelince ilk ulaştığımız gün sahilde sebzeli krep ve kahve yeterli geldi. İkinci gün Psili Amoli Plajı’nda omletli ve yanına özel olarak istediğimiz zeytin ile kahvaltı yaptık. Yunanistan’da zeytin üretimi bol olmasına rağmen kahvaltı menüsünde zeytin sofraya gelmiyor. Son gün kahvaltımızı ise yine Pithagoria da sahilde Dolphin kafede menüden seçtik.

Klasik kahvaltı menüsünün yanında tost çeşitleri de kahvaltı seçenekleri arasında. Klasik kahvaltı fiyatı 8-9 Euro civarında.

Daha önceki yıllarda Yunan Adaları’nda kahvaltı ve içkili akşam yemeği bizler için Çeşme’de Bodrum’da ödediğimiz fiyatlara göre daha ucuz geliyordu. Ancak 2018 yazında artan döviz kurları nedeni ile artık o ucuzluğunu yitirmiş görünüyor. Onların Euro cinsinden fiyatları değişmemiş ancak Türk Lirasının alım gücünün düşmesi yememizi içmemizi de çok etkiliyor.

Ne Satın Alalım
Pithagoria’da sahile açılan ünlü caddesinde çok sayıda dükkanda güzel hediyelik eşyalar bulunabilir. Samos’tan alınması gereken en özgün hediyelik eşya olarak Pisagor’un adalet kabını söyleyebilirim. M.Ö şarap için tasarlanan kapta çizgiye kadar şarap konuyor. Eğer şarap çizgiyi geçerse kaptaki tüm şarap kabın altındaki delikten akıyor. Ne kadar güzel bir anlayış, eşit dağıtılanla yetinmez, aç gözlülük yaparsanız bardağınızdaki tüm şaraptan oluyorsunuz.

Son Söz
Samos Adası ulaşımı kolay, gezilecek görülecek çok yeri olan bir ada. Hem yeşil doğası, hem turkuaz mavisi denizi ile çekici bir yer. Tarihi mirası zengin. Her mevsim gidilebilir, deniz tatili tercihi olanların yazın değişik koylarda yüzme keyfi de yapabilecekleri yer. Yemekleri damak zevkimize uygun. Kısaca gidip, görülesi, gezilesi bir ada. Doya doya gezmek için en az üç gün ve daha fazlası uygun olur. Bence daha fazla söze gerek yok.

1 COMMENT

Yorumunuzu Buraya Yazabilirsiniz

Yorumunuzu Giiniz
Please enter your name here