Vatikan dünyanın en küçük bağımsız devletidir. Yaklaşık 1000 kişilik sakini, 5000 km2 yüzölçümlü Vatikan Şehir Devleti, Roma’nın merkezinde Aziz Petrus’un şehit edildiği yerde kurulmuş ve 1929 yılında imzalanan Laterna Anlaşması ile bağımsızlığını kazanmıştır.
Mutlak monarşi ile yönetilen Vatikan’ın ve devlet başkanı olan Papa, dünyadaki 1,2 milyar Katolik inancını benimseyen grubun da ruhani lideridir. Katolik Hristiyanlar için bir hac merkezidir Vatikan.
Din ile sanatın buluştuğu bu küçük ülkede, dünyanın en büyük ve en önemli müzeleri arasında sayılan Vatikan müzelerini gezmek için bir gün mutlaka yolunuz Vatikan’a düşsün.
İtalya’da bahar gezimizde Roma’daki dördüncü günümüzü Vatikan’a ayırdık. Müze biletimizi de önceden internetten almıştık.
Vatikan’a nasıl gidilir derseniz, Vatikan Roma’nın merkezinde. Bulunduğunuz yere göre sıkı bir yürüyüş, bisiklet, otobüs ve metro ile rahatlıkla ulaşılabilir. Biz sabah erkenden metro ile Vatikan’a gitmeye çalıştık. Termini İstasyonu’nda A hattına binerek Ottaviana durağında indik. Duraktan Saint Peter’s Meydanı’na ulaşmak için kısa bir yol yürüdük. Roma
Meydanda bir giriş kapısında uzun kuyruk vardı. Biz de kuyruğa girip beklemeye başladık bu arada yağmur yağmaya başladı. Elimizdeki tek şemsiyenin altında yağmurdan korunmaya çalışırken, arkamızda bekleyen ve Madrid’den gelen Kolombiyalı delikanlının da şemsiyemiz altına girmeye çalıştığını fark ettik. Gülerek bir sakıncası olup olmadığını sordu. Ancak şemsiyenin 3 kişi için yeterli olmadığını anlayarak koşarak karşıdaki bir dükkandan şemsiye alarak döndü. Şemsiyeyi açtığında gülmemek için kendimizi zor tuttuk. Delikanlı kırmızı, üzerinde amor yazılı olan bir şemsiye ile böylesine ruhani bir ülkenin meydanında bekliyordu. Yağmur yağınca şemsiyelerin çoğu satılınca başka şemsiye bulamamış olsa gerek.
Tam giriş için sıra bize geldiğinde görevli Müze girişinin burası olmadığını söyledi. Müzeye biz meydandan gireceğimizi düşünmüştük. Müze randevu saati ile geziye başlayacaklar için müze girişinin meydanın arkasında olduğunu belirtelim.
Müzenin kapısında rezervasyonumuz olduğundan beklemeden biletlerimizi alarak içeri girdik. Vatikan Müzeleri uzun, ters U şeklinde bir koridor şeklinde tasarlanmış. Soldan yürümeye başladık ve yolun en sonunda Sistina Şapeli’ne ulaştıktan sonra geriye dönüp tur tamamlanıyor.
Koridor boyunca o kadar çok eser var ki anlatmakla bitmez. Rafael Odaları özel önem taşımakta ve pek çok resim ve heykel bulunmaktaydı. Sadece Mısır mumyasına ve lahitlerine o kadar çok yer ayrılmasını anlamakta zorluk çektik.
Rafael’in duvar resimlerinden biri Scoola di Atene (Atina Okulu) Rafael’in en ünlü fresklerinden biridir.
Şimdi gelelim Müzenin en önemli bölümüne yani Sistina Şapeli’ne. Vatikan’ın en önemli dini yerlerinden biri olan Sistina Şapeli, Papa IV. Sixtus için 1477 ile 1483 yılları arasında yaptırılmış. Mimarları Baccio Pontelli ve Giovanni de Dolci Rönesans mimarisi stilinde inşa etmişler. Şapel dikdörtgen prizma şeklinde ve 20,70 metre yüksekliğindedir. Tavan basık bir beşik tonoz ile örtülüdür. 40,93 metre uzunluğu ve 13,41 metre enindeki boyutları, Süleyman’ın Tapınağı için Eski Ahit’te verilen ölçülerdedir.
Başlangıçta tavanının altın yaldızlarla süslenerek maviye boyandığı ve duvarlara Musa ile İsa’nın hayatından sahneler çizildiği, sonrasında Sixtus’un yeğeni, Papa II. Julius’un 1508 ve 1512 yılları arasında mavi-altın rengindeki tavanı değiştirmesi için Michelangelo’yu görevlendirdiği kaynaklarda belirtilmektedir.
Michelangelo, özel bir iskele kurdurarak, tavan fresklerini tek başına çalışmış. Dünyanın yaratılışı ve insanın düşüşü gibi konuların betimlendiği ana panolar Eski ve Yeni Ahit figürleriyle bezenmiş. İsa’nın doğumunu önceden bildirdikleri söylenen kahinler bunun dışındadır. Bu muazzam proje için Michelangelo Hz. İsa’nın ataları, peygamberler, kâhinler ve oluşumla ilgili sahneler tasarlamış, fresklerle portreler yapmıştır.
Ziyaretçiler için tasarlanmış bu sahneler, günah ve ilahi öncelikler ile ilgili önemli prensipleri konu alır. Tavanda yer alan en ünlü sahnelerden biri Adem’in Yaratılışı Sahnesi’dir (The Creation of Adam). Tanrı’nın ilk insan Adem’e hayat verişini betimleyen freskte, Tanrı’nın yüzü olarak Michelangelo’nun kendi yüzünü çizdiği düşünülmekteymiş. Tanrı’nın sağ kolu, hayat ışığını vermek için Adem’in parmağına doğru uzanmış. Sol kolunun altında ise bir kadın resmedilmiş. Bu kadının henüz yaratılmamış olan Havva’yı temsil ettiği düşünülmekteymiş. Tanrı ve Adem’in ellerini içeren detay ise freskin en önemli kısmını oluşturmaktadır.
museivaticani.va
1980’lerde yapılan restorasyon sırasında tavan fresklerinin beklenmedik canlı renkleri ortaya çıkmış. Renkler beklenenden çok daha parlak olduğu için şaşkınlık yaratmış ve restorasyon eleştirilere uğramıştır. Oysa uzun yıllar boyunca Michelangelo ile özdeşleştirilen koyu renklerin, yüzyıllar boyunca biriken kir tabakalarının sonucu olduğu ortaya çıkmıştır.
Şapelin duvarlarında Kutsal Kitap kaynaklı onlarca sahne ve papaların portreleri resmedilmiştir. Botticelli, Pinturicchio, Perugino, Ghirlandaio ve Signorelli gibi 15. yüzyılın ünlü İtalyan Rönesans ressamlarının eserleri duvarlarda yer almaktadır. Şapelin yan duvarlarında, Musa’nın ve İsa’nın hayatından paralel sahnelerin betimlendiği 12 resim Perugino, Botticelli ve Signorelli gibi sanatçıların eserleriymiş.
Bir duvar Musa’nın Mısır’a Yolculuğu, Musa’nın Çağrıyı Alması, Kızıldeniz’i Geçiş, Altın Buzağıya Tapınış, Asilerin Cezalandırılması ve Musa’nın Son Günleri isimli freskleri ile karşı duvar ise, İsa’nın Vaftizi, İsa’nın Baştan Çıkarılması, Aziz Petrus ile Andreas’a Çağrı, Dağdaki Vaaz, Anahtarların Aziz Petrus’a Verilişi ve Son Yemek freskleri ile bezenmiştir.
Şapel duvarlarının dekorasyonu, 1534-41 yılları arasında altar duvarındaki Son Yargı (Last Judgement) Michelangelo tarafından tamamlanmış. Ölülerin ruhlarının Tanrı’nın gazabıyla yüzleşmek için mezarlarından kalkmalarının betimlendiği fresk Sistina Şapeli’ndeki en popüler eserlerinden biri. Bu eser için Michelangelo’nun olgunluk döneminin başyapıtı olduğu söylenmekteymiş.
museivaticani.va
Tavanda yer alan Adem’in Yaratılışı sahnesi dışında, Adem ve Havva’nın Bilgi Ağacından yasak meyveyi tatmaları ve cennet’ten kovulmalarının betimlendiği İlk Günah, Libya Kahini, Güneşin ve Ayın Yaratılışı sahneleri de Şapeldeki önemli betimlemelerdenmiş. Döşemede de 15. yüzyıla ait çeşitli renkli geometrik mermer kompozisyonlar bulunmaktadır.
Sistina Şapeli, sadece turistlerin ziyaret ettiği, olağanüstü sanat eserlerinin sergilendiği yer olmanın çok ötesindedir. Burası halen Papanın çeşitli ayin ve vaftiz törenlerine katıldığı ve kardinallerin yeni papayı seçerken oy kullanmak için toplandığı, aktif hizmet veren bir kilisedir.
Bu olağanüstü resimlerin fotoğrafını çekmek yasak. Döne döne ve kafamızı kaldırmaktan boynumuz ağrıyıncaya kadar şapeldeki resimleri hayranlıkla seyrettik. O kadar canlıydılar ki üç boyutlu gibi olduklarından sanki her an hareket edeceklermiş hissi yaratıyorlardı.
Şapel’den sonra koridor dönüş yolunu hızla gezerek Müze gezimizi sonlandırdık.
Vatikan’ın kendine ait bir postanesi bulunuyor. Burada Vatikan pulları kullanılıyor. Müze postanesinde satılan kartlardan aldık bir iki arkadaşımıza postaladık. Posta servisinin oldukça hızlı olduğu söyleniyor.
Müzenin bahçesi de ayrı bir güzeldi. Müzeden Papanın yürüyüş yaptığı bahçeyi de kuşbakışı görme imkanı oldu.
Müzeyi gezmeyi tamamladıktan sonra tekrar Saint Peter’s Meydanı’na döndük. Sabahki kalabalıktan eser kalmamıştı. Rahat bir şekilde içeri girdik. Vatikan’daki Aziz Petrus Meydanı, Napolili sanatçı, heykeltıraş ve mimar olan Gian Lorenzo Bernini tarafından Papa VIII. Alexander için 1656-1667 yılları arasında yaptırılmış.
Meydanın ortasında elips alan çevresinde süslü fıskiyeli su havuzu yer almaktadır. Meydanda iki çeşmeden soldaki çeşme Bernini’nin, sağdaki çeşme ise Domenico Fontana’nın eseriymiş. Orta kısımda ise Papa V. Sixtus tarafından diktirilen 25,5 metre yüksekliğinde bir Mısır dikili taşı bulunmaktadır. Bu dikili taş Mısır’da bilinmeyen bir firavun tarafından yaptırılmış ve Roma’ya Mısır’dan getirilerek diktirilmiş. Dikili taşın üzerinde bir Çapraz Haç yer almaktadır. Bernini’nin 196 cm aralıklı sütun dizisi ise buraya gelen ziyaretçileri kucaklamak ister gibi iki yana açılmış
Papa her yılbaşında meydanda toplanan Katolik ve diğer mezhepten kalabalığa bu meydanda sesleniyormuş.
Sırada Vatikan’daki St.Pietro’s Basilica’sı bulunuyor. Vatikan’da yer alan Aziz Petrus Bazilikası, Hristiyan dünyasının en önemli yapılarından biri. 23.000 metrekare arazi üzerinde, 222 metre uzunluk ve 136 metre yükseklikteki bazilika, dünyanın en büyük kilisesi olup, içine aynı anda 60.000 kişi sığabiliyormuş.
Vatikan’a kısa şort ve mini etekle girmenin yasak olduğunu hatırlatıp gezmeye devam edelim.
Bazilikayı üç bölğmde geziyoruz.
St.Pietro’s Manastırı içi. Hristiyan tarihinin en gösterişli Manastırlarından olup muazzam ve oldukça etkileyici bir yapı.
Bir diğeri Basilica. Eski Papaların kıyafetleri, taçları, haçları ve buna benzer eserler burada sergileniyor.
Son olarak “Tombs of the Saints” kısmı, St.Pietro’dan yapıldığından bu güne gelmiş geçmiş tüm papaların mezarlarının bulunduğu alan. Birkaç sene önce ölen Papa 2. Jean Paul’e ait mezar da görülebilir.
Biz üç yerden Manastırı gezmeyi seçtik, diğerlerini zamanımız yetmedi. St. Pietro’s Manastırı’nın içinde görülmesi gereken önemli eserlerden biri Pieta’dır. Pieta, Michelangelo tarafından yapılan, Meryem Ana’nın kucağında çarmıhtan indirilen Hz. İsa’yı taşıdığı, hüznü ve mutsuzluğu çok canlı bir şekilde veren ünlü heykel. Meryem Ana’nın kemerinde Michelangelo’nun imzası bulunuyor ve bu imzaladığı tek eseriymiş. Ayrıca Michelangelo’nun bu mermer heykeli tamamladığında sadece 25 yaşında olduğunu da belirtelim.
Diğer görülmesi gereken eser ise Aziz Petrus‘un bronzdan yapılan heykelidir. Hz. İsa’nın cennetin anahtarının Aziz Petrus’a verdiği söyleniyor. Bu anahtar bir papadan diğer papaya geçmekteymiş. Bu heykelde de Aziz Petrus elinde cennetin anahtarını tutmaktadır. Gelen ziyaretçilerin dokunması ve öpmesi sonucu bu heykelin ayağı aşınmış. Bu nedenle olsa gerek heykelin önü bariyerle kapatılarak ziyaretçilerin erişimi engellenmiş.
Bazilikanın hemen her köşesinde o kadar çok eser vardı ki, nereye bakacağımızı şaşırmıştık.
Bazilikanın Kubbesi‘ni Michelangelo tasarlamış. 136 metre civarında yüksekliğinin kubbenin bitmiş halini görmek ise maalesef kendisine kısmet olmamış. Buraya çıkmak için 2 yol var; Ya asansöre binip sonra 350 basamak tırmanmak ya da tüm yolu tırmanarak çıkmak. Asansörle çıkış 10 Euro, merdivenden çıkış 8 Euro. Biz asansörlü çıkışı tercih ettik. Asansörün ulaştığı noktadan sonraki 350 basamağı çıkmak da oldukça yorucuydu. Ancak merdivenleri tırmanıp son noktaya ulaşınca soluğumuz kesildi. Roma ayaklarımızın altındaydı ve muhteşem bir manzara bizi bekliyordu.
İnişte asansöre kadar olan bölümde zorlanmadık.
Kiliseden dışarıya çıkınca ilk dikkatimizi çeken şey İsviçreli Muhafızlar oldu. 1506 yılından beri Papa’yı 110 kişilik küçük bir ordu koruyor. Bu ordu da İsviçreli ve Katolik askerlerden oluşuyor. Bu sarı, kırmızı ve mavi çizgili kıyafetlerinin değişik kıyafetlerinin Michelangelo’nun tasarımı olduğu rivayet olunuyor.
Vatikan küçük bir ülke ancak görülecek eserler, şapeller çok sayıda. Bu kutsal ülkede dini görevlerini yerine getiren Hristiyanlarla birlikte biz de eserleri görmekten ve gezmekten çok mutlu olduk. Aziz Petrus Bazilikası’nda gezgin duamızı da kendi usulümüzce yaptık.
Gülten hanımın Vatikan'ı anlatış tarzını
beğendim.Bende Vatikan'ı görme Arzusu oluşturdu.
Gülten hanıma ve bloğunda yayılayan
Tülay hanıma çok teşekkür ediyorum.
Gülten'in akıcı ve ayrıntılı anlatımı sayesinde Vatikan hakkında bayağı bilgilendik. Teşekkürler
çok bilgilendirici bir yazı, bu arada biz de girişi bulamamıştık