Aynı dönemde Floransa sokaklarında dolaşan, muhtemelen karşılaşan iki deha Michelangelo ile Leonardo da Vinci’nin birbirleri ile rekabetleri ve sanatları hakkındaki düşüncelerini merak etmiştim, özellikle İtalya gezim öncesi.
Yalnız değilmişim! İtalyan Rönesans sanatına tutku derecesinde ilgi duyan ve İtalya’da sanat tarihi eğitimi alan Stephanie Storey, birbirlerinden hiç hoşlanmayan iki sanatçı arasındaki müthiş rekabeti odağına alan bir roman yazmış. Merakımı giderirken başka meraklara yol açan eğlenceli kitabı hemen tanıtmak istedim.
Yirmi iki yaşındaki genç Michelangelo, Vatikan Aziz Petrus Bazilikası’nda yer alan ilk başyapıtı Pieta heykelini tamamlamıştır. Pieta’da, çarmıhta ölmüş İsa’nın bedeni, annesi Meryem’in kollarında tasvir edilmektedir. Heykel’in özelliği; İsa’nın bedeninin son derece gerçekçi olması, Meryem’in oğlunun bedenini kucağında rahat taşıyabilmesi amacıyla elbisesinin kıvrımlarının kalın ve geniş dökümlü tasarlanması ve Meryem’in ebedi gençliğine vurgu yapılmasıdır. İlk ünlü “Pieta” sı ile adını ve başarısını daha geniş kitlelere duyuran Michelangelo için artık Floransa’ya dönme vakti gelmiştir.
Uzun zamandır Milano’da yaşayan ve burada Santa Maria delle Grazie Kilisesi için “Son Akşam Yemeği” adlı eserini yapan Leonardo da ustalık çağına geldiği bu şehirden ayrılmak durumunda kalmıştır. İsa ve 12 havarisini gösteren “Son Akşam Yemeği” nde, İsa’nın havarilerine “içinizden biri bana ihanet edecek” dediği anki havarilerin ruh hali resmedilmektedir. Santa Maria delle Grazie Kilisesinin yemekhane duvarına çizilen büyük boyutlu resim; sanatçının, gerçekçilik, denge, derinlik ve hareket konusundaki ustalığını gösteren bir başyapıt olarak nitelendirilmektedir.
Henüz yeni tanınmaya başlayan, sanatına aşık, pejmürde kılıklı, genç heykeltıraş Michelangelo ile 50’li yaşlarını süren, şöhretli, kibirli ve karizmatik ressam (aynı zamanda bilim adamı) Leonardo’nun yolları Floransa’da kesişir. İki sanatçı arasındaki rekabet sanat tarihinin en önemli eserlerinden Mona Lisa ve Davut’un oluşum sürecini tetikler; 1501-1505 yıllarına denk gelen bu dönemde Leonardo bir ipek tüccarının karısının portresini yaparak Mona Lisa’yı, Michelangelo ise yıllarca kaderine terk edilerek tahribata uğramış, tam bir figür oluşturmanın imkansız göründüğü dev mermer blokundan, mucizevi bir şekilde, devasa heykel Davut’u yaratır. Kitapta bir yandan Rönesans dönemi diğer yandan iki sanatçının birbirinden farklı sanat yaratma süreci ve yöntemleri, günlük yaşamları da yansıtılarak, insani yönleriyle anlatılıyor.
Tarihsel bir kurmaca olarak yazılan kitapta yaşamlarının bir dönemine tanıklık ettiğimiz Leonardo ve Michelangelo’nun özelliklerini hatırlamak istersek;
Leonardo da Vinci (1452-1519): İtalyan Rönesans döneminin dahi sanatçılarından, Floransalı ressam, heykeltıraş, mühendis, müzisyen ve bilim adamı. Müthiş bir yetenek, yüzyıllar öncesinden günümüz uçak ve denizaltılarını öngören çizimler yapmış. Yaşamı boyunca uçmayı hayal etmiş. Ancak birçok şey öğrenmeye meraklı bu Rönesans aydınının başladığı işleri yarım bırakmak gibi ufak bir de kusuru var. En önemli eserleri Son Akşam Yemeği, Mona Lisa…
Michelangelo Buonarroti (1475-1564): İtalyan Rönesans döneminin dahi sanatçılarından, Floransalı ressam, heykeltıraş, mimar ve şair. Birkaç sanat dalıyla ilgili olmasına rağmen kendisini daima bir heykeltıraş olarak tanımlamış. Gelmiş geçmiş tüm zamanların en iyi ressam ve heykeltıraşı olarak kabul ediliyor. Ölümünden sonra değer verilen birçok sanatçının aksine dehası yaşarken kabul görmüş ve takdir edilmiş. En önemli eserleri Pieta, Sistina Şapeli tavan freskleri, Son Yargı, Davut…
Sanat dışında astronomi ve bilimle de yoğun ilgilenen ve ressamdan çok daha fazlası olduğunu düşünen Leonardo, kendisini sadece ressam olarak tanımlayanlara şöyle der “… .Merakım beni sanattan koparmıyor, aksine onu besliyor. Müzik matematiği, matematik bilimi, bilim de resim sanatını besler. Eşsiz bir şey yaratmanın tek yolu, görünürde farklı şeyler arasında bağlantılar kurmaktır. Sadece resme odaklanmak onun yok olmasına neden olacaktır.” “..Bilime değil de sadece sanata takıntılı olanlar, denize pusulasız açılan kaptanlar gibidir. Nereye gittiklerini asla bilmezler.” Yaşamı ve yaptıklarına bakıldığında romanda Leonardo’ya atfedilen bu sözlerin ona ait olmadığını kim iddia edebilir ki?
Okuması rahat ve oldukça keyifli kitabı İtalya’yı gezen özellikle Floransa’yı görmüş ve görecek olan sanatseverlere hararetle öneririm. Günlük hayatımızdan kısa bir mola alarak, Machiavelli, Botticelli, Leonardo, Michelangelo eşliğinde on altıncı yüzyıl Floransa sokaklarında tarihsel yolculuğa çıkmanın hepimize iyi geleceğini düşünürüm. İyi yolculuklar…
Kitap adı: Yağ ve Mermer
Yazar : Stephanie Storey
Çevirmen: Levent Kurtuluş
Yayınevi : Maya Kitap
Basım yılı : 2017